Keyifli okumalar..
Moonlight Sonata eşliğinde okumanızı öneririm..Gözlerimi mükemmel bir sabaha açtım. Mutlu ve dinç bir şekilde, midemdeki o hisle beraber.
Kalkıp üzerimi değiştirdim. Pijamalarımı bir kenara fırlattım. Saçlarımı açtım, çantamı aldım ve kendimi evden dışarı attım.
Üniversite kampüsünden içeri girer girmez parkedecek bir yer bulup tiyatro salonuna koştum. Geç kalmıştım ve Semra Kartal geç kalmayı sevmezdi.
Salonun kapısını açmadan önce son bir kez saatime baktım. 10.37. Yedi dakika gecikmiştim. İlk perdenin hazırlıkları dört dakika kadar sürüyordu. Oyun başlayalı çok olmamıştı o zaman.
Sessizce çift taraflı kapıyı ittirdim. Semra Hoca'nın gözleri direk benimkileri buldu. Başıyla yerime geçmem için bir işaret yaptıktan sonra önüne döndü ve oyunu izlemeye devam etti.
Piyanonun başına geçtim ve biraz esnettikten sonra parmaklarımı tuşlara yerleştirdim. Son 3, 2, 1... Ve müziğe girdim. Sakin bir sokak müziği havasında bir girişti. Sahnede figüran rolündeki kızlar ve erkekler normal bir gün yaşıyorlardı. Sonradan müzik hızlanıyordu. Bir trompetin sesi, sahneyi ve salonu dolduruyordu. Tellal, Kral'ın öldüğünü söylüyordu. Halk, endişeli sesler çıkararak üzüntülerini dile getirirken müzik de hüzünlü bir havaya bürünüyordu.
İkinci perde, saraydaydı. Hamlet'in annesi, Kraliçe Gertrude, kralın cansız bedeninin ayak ucunda ağlıyordu. Sonra sahneye kralın kardeşi, Hamlet'in amcası, Claudius giriyor ve gözleri yaşlı kraliçeye, bundan sonra her zaman yanında olacağına dair yemin ediyordu. Daha sonra odayı sessizce terk edip kraliçeyi, göz yaşlarıyla bırakıyordu.
Üçüncü perde, kralın ölümünden bir hafta sonrasını anlatıyordu. Bütün halk, Kraliçe Gertrude'un Sir Claudius'la yapacağı düğünü konuşuyordu. Düğüne herkes davetliydi. Bu arada Hamlet, annesinin bu ensest ilişkisine kafayı fena halde takmıştı ve amcasını öldürme planları yapıyordu. Çift taraflı ilerleyen üçüncü perdenin bitimiyle Claudius, kral oluyordu.
Dördüncü perde, piyanomun sesinin duyulduğu son perdeydi. Sahneye, oyunda büyük etkisi olan Ophelia çıkmıştı. Çevrilen entrikaları, oyunu en başından beri izleyen ben bile anlamakta güçlük çekmiştim. Sonunda perde sona erdiğinde benim işim bitmişti. Bundan sonrası Semra Hoca'nın ayarlayacağı orkestraya kalmıştı.
Derin bir nefes verip yerimden kalkarken oyuna son verilmişti. Bir hafta sonra toplanacak olan orkestraya kadar yapılan son provaydı bu. Daha sonra orkestrayla beraber oyunun diğer perdeleri çalışılacaktı.
Piyanonun kenarına bıraktığım çantamı alıp salondan çıkarken üzerini çoktan değiştirmiş olan Tuna, heyecanla yanıma geldi.
"Çok iyiydin," dedi beğendiğini belli eden bir sesle.
"Ben mi, sen mi..?" dedim bende aynı şekilde. Gülümseyerek başını aşağı eğdi. Tanrım, diye geçirdim içimden. Bir gülümseme, bu kadar samimi ve çekici olabilir.
"Seni bir yere götürmek istiyorum," dedi.
"Daha yeni götürmedin mi?" dedim. Onunla, beni götürmek istediği yere gitmeyi deli gibi istiyordum ama çok istekli görünmek de istemiyordum.
"Bu sefer daha başka," tek kaşını kaldırıp yamuk bir gülüş yolladı bana. Bir kere daha her bir hücrem coşkuyla halaya kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Fincan Aşk
RomanceAşk, bir sürprizdir. Ne zaman, nerede ve kimin ellerinde karşınıza çıkacağını bilemezsiniz. Bir anda oluverir. Aşık olduğunuzda kalbinizin ritmi değişir. Onu gördüğünüz her zaman aşk, elini omzunuza koyar. Alin Bilge Keyifli okumalar...