Wattpad | Adını Vermek İstemeyen Okuyucu

4.4K 236 12
                                    

Lise 1'deydim o zamanlar. Yeni bir okul, yeni arkadaşlar, kısacası yepyeni bir sayfa açılacaktı hayatımda. Ancak kendime güveniyordum; yakışıklılığım bir yana, hoş bir sohbetim vardı ve dışlanacağıma ihtimal dahi vermiyordum. İlk gündü işte, herkes bahçede toplanmıştı. Kime baksam, tek bir yöne bakıyor ve sırıtıyordu. Merak ederek onların baktığı yöne baktım ve oldukça kilolu bir kızın kıçı bize dönük halde bağcıklarını bağlamaya çabaladığını gördüm. Öylesine büyük bir malzemeydi ki, ağzımdan çıkan kıkırtıya engel olamamıştım. Bağcıklarını güç bela bağlayıp bizden yana döndüğünde, adeta nevrim şaşmıştı. Bu şişman kızın yüzü öylesine muazzamdı ki... Al al yanaklar, kocaman masmavi gözler, dolgun dudaklar, bembeyaz teninin yanı sıra kahverengi dalgalı saçlar... Gözleri, gözlerime kenetlenmişti o an. Baktığımı hissetmişti sanırım. Sanki zaman durmuş ve sadece ikimiz kalmıştık koca dünyada. Fakat o, gözlerini kaçırıp etrafına bakınınca alay konusu olduğunu anlamıştı tabii. Utançtan yere eğmişti gözlerini, bense kendi halime dönmüştüm. Bu kız her ne kadar ilgimi çekse de şişmandı, benim yanıma asla yakışmazdı ve insanların benim ismimle birlikte onunkini anmaları tam bir felaket olurdu. Günler birbirini kovalıyordu. Benim çevrem git gide genişliyordu. Kızlar peşimde pervane olmuş, ben ise ego tavan ortalarda geziniyordum. Oldukça şımarık, vurdum duymazdım. Ve o şişman kızın bakışarını üzerimde hissetmeme rağmen umursamayacak kadar egoist... Ne zaman göz göze gelsek,onu hep bana bakarken yakalardım. Çevremde onlarca kız cirit atarken onunla olmam aptallıktan başka bir şey olmazdı. Ve ne zaman göz göze gelsek, çantasından siyah deri kaplı bir defter çıkarır ve yazmaya, yazdıkça gülümsemeye başlardı. Bu kızda anlayamadığım bir şeyler vardı. Saklı bir kutuydu adeta, çözülmeyi bekleyen. Umursamadım, hayatıma kaldığı yerden devam ettim. Ünüm ise gün geçtikçe ağızlara sakız olmaya başlamıştı. Hayatımda sayamayacağım kadar kız vardı ve artık bir tanesi benimle birlikteydi. Okulun en popüler, en güzel kızıydı Merve. Beni herkesten, her şeyden kıskanıyordu. Bir gün, o şişman kızı görmüştüm yine. Her zamanki yerinde oturuyordu. Bir değişmiş, incelmişti sanki. Ya da yanılıyordum, anlayamadım o an. Yine defterini açmış, gözlerimin derinliklerine iniyor, benim bile bilmediğim sırlarımı çözüyordu. İşte o an Merve kalktı yanımdan, şişmanın yanına gitti. Ve ben, umursamadım. Kızı alıp arka tarafa götürdü, umursamadım. Ertesi gün yüzü gözü morluk içindeydi, umursamadım. Ben; hep bir korkak gibi sustum. Ancak o, her geçen gün daha da inceliyordu, evet yanlış görmemiştim. Zayıflıyordu fakat yine de ayrılmıyordu bakışları gözlerimden. Satırlara akıtıyordu kadın zehrini, adam bilmiyordu... Kız, bir hafta boyunca okula gelmedi. Umursamadım. Döndüğü gün, öylesine zayıftı ki, üflesem kırılıverecekti kemikleri. Gözleri, eskisi kadar kocaman değildi mesela, canlı bakmıyordu ilk günkü kadar. O okyanus mavisi gözler, yerini tek bir duyguya bırakmıştı; ACI... Gözleri, ilk defa çok farklı bakıyordu ikisinin de. Bir hafta boyunca görememişleri birbirlerini ne de olsa. Kadının gözlerinde acı vardı, hüzün, kırgınlık... Adam endişelendi bu defa, kadının gözlerinden ilk defa yaş aktığını görmüştü. Ve, eline aldığı kalemi, ilk defa öylesine titrek işleniyordu deftere. İçi parçalandı o an, neler olduğunu bilmek, anlamak istedi. Beden dersindeydi kız. Herkes bahçedeyken o sınıftaydı. Kızın çantasından defteri aldı. Korkuyordu... Hayatında ilk defa bir şey için zangır zangor titriyordu bedeni. Araladı defterin kapağını. El yazısıyla yazılmıştı satırlar, inci gibiydi. Tarihe göz attı, okulun ilk günüydü. Gözleri, her bir kelimede öylesine derin, öylesine yavaş ilerliyordu ki. Her bir cüme; kalbine hançer saplıyordu. Dayanamıyordu buna, kaldıramıyordu. Son sayfaya geldi. Gözleri ağlamaktan şişmiş, hıçkırıkları tüm sınıfı inletmişti. Vicdanı; kaldıramayacağı kadar büyük ve ağır bir yükle dolup taşmıştı. Son sayfadaki yazı eskiler kadar güzel değildi. Titrek ve eğikti. Okunamayacak kadar silik, bir o kadar da kısa tutulmuştu. Adam, kapadı kapağın defterini. Sıranın üzerine koydu, gözyaşlarını serbest bıraktı. Hıçkırıklarında boğulmak istedi o an, olmadı... Boğazı düğümlenmişti. Konuşamıyor, bağıramıyordu. Halbuki haykırsa da dinmeyecekti kalbindeki aci, farkındaydı. Hışımla kalktı sıradan, bir yandan gözlerini silerken diğer yandan onu nerde bulacağını bildiğinden, ayakları kendisi götürüyordu onu kızın yanına. İşte oradaydı... Yüreğini kasıp kavuran, aşkıyla adamı hıçkıra hıçkıra ağlatan kadın; tebessüm ederek bakıyordu ona. Hiçbir şey olmamış gibi, çektiği acılar onu yıldırmamış, usandırmamış gibi, karşılıksız aşkı onu mahvetmemiş gibi... Adam, koşa koşa gitti kadının yanına. Kadın çoktan kalkmıştı oturduğu yerde. Sarılacaktı son kez sevdiği adama, en çok istediği de buydu ya zaten. Ona bir kez sarılsa, bir kez doyasıya öpüp koklayabilse tüm acıları geçip gidecekti yüreğinden. Adam; kadına öyle sıkı sarıldı ki, kemiklerinin kırılacağından, canının acıyacağından korktu. Kolunu gevşetti anında. Bıraktığında, ikisinin de gözleri dolu doluydu. Birikmişti acılar, dolmuştu özlemler, hasretler... Adam "Neden?" diye haykırdı. Kadın tebessüm etti, adam çıldırdı. Kadın sustu, adam konuştu. Kadın hıçkırdı, adam ağladı. Ve sonunda; kadın defterindeki son cümleyi söyledi adama. Sesi ne kadar güçlü çıkabildiyse, okadar duyurdu."Seni seviyorum... Siyahıma gökkuşağı olan, tek bakışıyla kalbimde deprem etkisi yaratan, gülüşüyle şiirler yazdıran, dünyanın en güzel melodisi olan sesiyle içimi sıcacık yapan, gözlerinde labirente sürükleyen, her bir saniyesinde bana 'ben' olduğumu hissettiren adam... Yüreğinden öpüyorum."Ve; kayıp gitmişti bedeni. Tutmuştum onu, sarmıştım kendime. Ağlaya ağlaya, ismini haykıra haykıra isyan etmiştim. Ancak fayda etmemişti. Gitmişti, bir daha dönmemek üzere. Minicik bedeni, bunca acıyı nasıl kaldırmıştı? Bana olan aşkını ne de güzel yazmıştı oysa; ne güzel hissetmiş, hissettirmişti. Ah ulan, kafamı duvara vura vura haykırasım var "Neden?" diye. Yapamıyorum... İçim yanıyor, kendi cehennemimde boğuluyorum. Zamanında bir şeyler yapmadığım için kendimden nefret ediyorum. En çok da umursamaz olduğum için. Dövülmesine rağmen, sesimi çıkarmadığım için. Beni sevmesine izin vermediğim için. Onu, kendime yakıştırmadığım için. Sırf bedeni yüzünden yadırgadığım için... Affet beni güzeller güzelim, değerini bilemedim...

TUMBLR HİKAYELERİ 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin