Kusura bakmayın, okul aşırı yoruyor ancak şimdi bölümü yükleyebildim. :/
-
Tam olarak hangi hissimin baskın gelmesi gerektiğini bir türlü seçemiyordum. Şu an bir çeşit duygu karmaşası yaşıyordum ve sonuç olarak hiçbir duygu, diğerine baskın gelip şu anki ruh halimi belirleyemiyordu.
Lau bu gece Jules'te kalacağını yazmıştı, ev şimdiden boş hissettiriyordu. O olsaydı belki biraz daha iyi hissederdim. Bu çok saçmaydı, yalnız kalmak beni boşluktaymışım gibi hissettirmemeliydi. Daha doğduğum andan itibaren yalnızlığa mahkum edilmiştim halbuki, benim amacım sadece öldürmekti.
Herkesin beraberinde yaşamak zorunda kaldığı bir canavarı vardı. Kimi en derinlerinde saklardı bu canavarı, ortaya çıkma fikri bile onu korkuturdu. Kimiyse canavar yanıyla yaşamaya başlardı ve asıl zincirlediği taraf, kırılgan olan yanı olurdu.
Ben, karanlık tarafımı binlerce aydınlık maskenin altında saklayanlardan değildim. Doğduğum andan itibaren canavarımı serbest bırakmak adına eğitilmiştim. Benim için asıl zincir vurulması gereken duygu, sevgiydi.
Herkes bilirdi ki sevgi, nefretten daha fazla ölüm getirirdi.
Yine de bu dünya üzerinde yaşayıp birini veya birilerini sevmemek çok zordu.
Şu an bunları düşünmemelisin, diye ısrar etti iç sesim. Asıl düşünmem gereken diğer avcılara ne olduğu ve Seth'i nasıl öldürebileceğimdi. İkincisini şu anlık düşünmek istemiyordum, bu yüzden bu düşünceyi biraz daha erteledim. Ondan nefret edeceğim zamana kadar.
🌙
Ormanın içerisindeydik.
Bir kadın vardı, saçları neredeyse gün batımı kadar kızıldı. Karı anımsatacak kadar beyaz bir teni ve kehribar rengi gözleri vardı. Kadının uzun saçları belinden aşağıya doğru iniyordu, o yürüdükçe saçları savruluyordu. Fiziği oldukça düzgün yürüyüşüsüyse iddialıydı.
Bir bebek ağlaması duydum sonrasında. Kadın bebeğin yanına gitti ve elinde tuttuğu sivri şeyi bebeğin boğazına dayadı. Bebeğin ağlaması daha da şiddetledi, benim bedenimeyse korku ve panik hâkim olmuştu. Kadını durdurmayı denedim, hiçbir işe yaramadı. Ben sadece seyirciydim, elimden hiçbir şey gelmiyordu.
"Üzgünüm, bunu yapmam gerek."dedikten sonra bebeğin boğazını kesti. Dudaklarımdan sağlam bir haykırış yükseldi, yaşlar gözlerimden aşağıya süzülmeye başladı. Kadın kestiği yere ağzını dayadı ve kanı içmeye başladı.
"Sen bir canavarsın."diye bağırdım, duymayacağını bildiğim hâlde. Buradan çıkmak istiyordum, bu rüyadan uyanmak istiyordum.
"Uyan,"diye bir ses geldi kulaklarıma ardından bedenime bir dokunuş işledi. Yaşlı gözlerimi araladığımda Seth'i gördüm. Beni kollarımdan sıkıca tutmuştu, endişeli bir şekilde bakıyordu.
"Ne işin var burada?"dedim, kendimi geri çekip.
"Çığlık attığını duydum."diye yanıtladı kısaca. Odanın içi karanlık olmasına rağmen onu sanki güneş vuruyormuş gibi net görebiliyordum. İkimizinde asla doğmaması gerekiyordu. Yaratılışlarımız benzer olsa bile her hücremiz birbirine düşmandı. Vampir ve avcıların kanı, asla bir bütün olamazdı. İki bedenden biri iflas ederdi, kimse bunu kaldırabilecek kadar güçlü değildi.Bu yüzden vampirler, avcıları normal yollarla öldürürdüler.
"Burada mı bekliyordun? Neden?"dedim, şaşkınlığımı atmaya çalışırken. Bu çok saçmaydı, diğer her şey gibi.
"Hayır, sadece buralarda dolaşıyordum."diye kaçamak bir cevap verdi. "Rüyanda ne gördün?"diye sordu ardından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan Kraliçesi|Düzenleniyor
VampireO gece, kendi şeytanımla anlaşma yaptım. Bir avcı olarak tüm yeminleri çiğnedim ve kendimi, lanetlenmiş olana adadım. Bunun için Tanrı huzurunda yargılanacaktım.