"Ağlama Azra, sen güçlü bir kızsın." cebimden buruşmuş olan mendilimi çıkarıp, burnumu sildim. Derin nefes aldım "Evet, öyleyim." telefon sapığı cevap vermeyince, boşta kalan zihnim Efe ile olan anılarımı hatırlıyordu, her ne kadar acıtsada... Lise ve üniversite hayatım boyunca hep yanımda yer alan tek arkadaşımı kaybettiğimi hatırlayınca kalbimdeki boşluk yalnızlığınım sesini yankılattı. Artık eski Azra'yı kendime unutturmayacak, beni teselli edecek bir arkadaşım yoktu. Yalnızdım. Yüzüme karşı korkularından beni sevdiklerini söyleyip, arkamdan dedikodumu yapan insanlar tarafından yanlızğıga mahkum edilmiştim.
"Tek arkadaşım Efe'ydi." acıyı yüreğimden sonra gözlerimde tekrardan hissetmiştim, bir erkek için dört sene sonra ağlayan birisi olarak gerçekten zor bir durumdu.
"Yalnız hissediyorum kendimi! Ayrılıkların bu yönünü hiç sevmiyorum!" telefon sapığım cevap versin diye beklerken, kapatmış olabıleceği geldi aklıma. Kulağımdan çekip, telefona baktığımda kapatmış olduğunu gördüm. Efe olsaydı sonuna kadar dinlerdi, onu çok özlüyorum, özlediğime göre ... Özlediğime göre ona değer veriyorum demektir, yani onunla sevgili olabilirim.. Ahh! Onu kaybetmemek için saçma sapan nedenlerle birbirinden alakasız sonuçları birbirine bağlıyorsun Azra! Gidenin yeri her zaman dolar, sadece iz kalır. Ayrıca öldürmeyen acı güçlendirir. Aynı Cenk* te olduğu gibi güçlenirsin.
"Daha ne kadar güçleneceksin Azra?"
Her ne kadar görmesemde, Efe'nin varlığını zihnimde oluşturmuştum. Şu an tam karşımda durmuş, kaşlarını çatmış tane tane konuşarak cevabını yöneltmişti.
"Bilmiyorum Efe!"
Gülümseyerek "Bıkmadın mı güçlüleri oynamayı?" diye soru yöneltti.Bağdaş kurduğum bacaklarımın boş kalan kısmını dolduran mavi yastığı silüetine doğru fırlattım. Kafamda yarattığım hayalet filmlerde olduğu gibi sis şeklinde dağılmadı. Aniden uçtu. Bir anda.
Şimdi yalnızdım hiç olmadığım kadar, kafamı dağıtacak bir Efe'de yok ama müzik var. Müzik sayesinde gece başımı yastığa koyduğumda günün sevmediğim kısımlarını keserek izliyorum ya da olmasını istediğim olayları kurguluyorum. Olmasını istediğim bir sürü hedefim var ve hiç birisinin içinde ders kelimesi geçmiyor..
Ders.. Ders.. Vizeler.. Evet, hatırlamışken hüzünlenerek yeni taktığım kulaklığımı bu gece takmamak üzerine çıkarıyorum çünkü geleceği baba parasına bağlı olan bebelerin durumu yok bizde o yüzden kendi zekam ve çalışmamla kariyerimi elde edeceğim. Kulaklığımı çantamın içine atıp, ders notlarıma çalıştım. En son saate baktığımda saat gece yarısı ikiyi gösteriyordu.
Aniden irkilmemle kendimi masada yeşil sayfaların arasında uyanık vaziyette buldum. Kafamı kaldırmaktan aciz, elimle masayı yoklayarak telefonumu arıyordum. Telefonu alıp okula geç kaldığımı görmemle uykumun kaçması bir oldu. Lavaboya gidip yalan yanlış yüzümü yıkayıp, odama döndüm dolabımı aöıp önceden hazırladığım üst kreasyonumu giyinip hafifi bir makyaj yapıp, içinde sadece bir defter olan hafif çantamı alıp kendimi dışarı attım.
Yarım saatlık bir yürüyüşden sonra, isteksiz biçimde amfiye doğru yürüdüm, omuzlarım çokmüştü. Ders başladığı için mor boyalı koridorlarda kimse yoktu, saatime tekrardan baktığımda derse bu saatte giremeyeceğimi anlayıp bahçeye geri döndüm. Dört mevsimi bir günde yaşadığımız bir günde şu saatlerde yazı yaşıyorduk, bu yüzden havanın bunaltıcı sıcaklığı ruhen dahada bunalmama neden oluyordu.
En yakın çardağa gidip oturdum, çantamın kolunu omuzundan sıyırdım etrafı boş gözlerle inceledim. En sonunda sıkılıp telefonuma baktım, konuşacak kimsem yoktu, beraber aynı çocuğa aşık olacağımız bir kız arkadaşımın olmadığını fark ettim. Kız arkadaşım yoktu, çünkü erkekler kızlardan daha basitti, cin değillerdi. Kızların güvenilir olmadığını kendimden biliyorum, şahsen bir sırrı öğrendiğimde yanımdakine dostça yaklaşırım sonra başkası hakkında bir şey öğrenmek istediğimde ona karşı dost olduğumu belirtme için sohbet ederim, sohbetin yarısını dedikodulara ayırırım o da bana bildiği sırları anlatır sonra dayanamaz kendisini bana açar. Ben onunda sırrını öğrendikten sonra bu sırrı başkalarına kullanırım.
İki yüzlü müyüm, evet.. Bu da kural ikiyi oluşturuyordu.
"Sırlar seni güçlü yapar, başkalarını kukla yapmak istiyorsan sırlarını öğren."
Telefonun titreşmesini cebimde hissedip, cebimden çıkardım. Whatsapp'dan bildirim, kayıtlı olmayan bir numaradan. Bildirime tıkladığımda resim dosyasının gönderildiğini gördüm, yakından bakmak için indirip yakınlaştırdığımda yüzümün kıpkırmızı kesildiğini, ellerimin buz tuttuğunu hissettim.
Bu lise halimden bir fotoğraftı, yüzüm makyajsız sivilcelerle dolu, saçım kahverengi.. Resimden çıkmamla yeni bir mesajın geldiğini gördüm.
"Kurallarını sessiz düşünmediğin iyi oldu. Ders arasında okul haber bültenine bak."
Lanet olsun! Sesli mi düşünmüştüm?! Sesli duyduysam bunu kim duydu? O kadar dalmışım ki, etrafımdakini fark etmedim. Bu lisede Efe'nin çemiş olduğu bir resimdi, bana sinirlenip mi yapmıştı? Kan beynime sıçramıştı, öfkemden ayağa kalkıp tahta desteğe elimi vurdum, acısını bile hissetmedim sinirden. Aklıma numarayı aramak geldi, hemen gönderenin numarasını aradım.
"Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor.. Daha son..." Kaşar telesekreter, hep böyle oluyor!
Hemen bülten salonuna gidip, bülten başkanına bunu yayınlamayacaklarını söylemeliyim, çantamı omzuma takıp, hiç olmadığım bir hızla okulun içine girip koridorlarda koştum, hızımı alamayıp bir kişiye çarptım. Sarışın, yana taranmış sarı saçlı bir çocuktu, okulda hiç görmemiştim. Bakışları cezbedici ve davetardı, gözleriyle gülüyor gibiydi.
"Pardon." diyip koşmaya devam ettim, haber merkezine geldiğimde tanıdık bir sima olarak Ayşen'i gördüm ve omzuna dokundum.
"Ayşen, elinizde bir fotoğrafım var birisi size yayınlamanız için göndermiş."
Ayşen, kelimlere fazlasıyla vurgu yaparak:
"Git, onu sevdiğimi yumurtladığın Onur'a söyle o kaldırır."
Bir darbe daha yemiştim, nasıl bilebilir bunu?
"Bunu nasıl söyleyebilirsin? Ben öyle bir şey yapmadım. Bunu da nerden çıkardın?"
"Ben daha burada yeniyim, istesem de yapamam bunu. Ayrıca tüm video akışı tamam kaldıramayız."
Daha da Ayşenle muhataba girmek istemedim, o eziğe yalvaramam. Etrafta birisi dolanıyor mu diye kapıya doğru yaklaşmamla sarışın çocuğu görmem bir oldu. Yakasında haber bülteninin logosu vardı. Elini uzattı.
"Merhaba ben Nicolai Markov. Sizi düzenlediğim partide görmüştüm."
Demek okula yeni gelen rus çocuk buydu. Elimi ona doğru uzatmamla, elimi alıp dudaklarına götürüp bir buse kondurdu.
"Ben Azra Özkan, haber merkezinden misiniz?"
"Tanıştığıma memnun oldum. Evet, yardıma ihtiyacınız var gibi gözüküyor."
Gülümseyip:
"Bir arkadaşım şaka yapmak için haber merkezine photoshoplu bir resmimi göndermiş, yayınlanacakmış. Onu kaldırmak için geldim ama yardım eden yok."
Yükleme vurgu yaptım, Ayşene bakıp ardından gülümseyerek.
"Ben yardımcı olurum" dedi Nicolai..Düzgün Türkçe aksanıyla davetkar bakışlı çocuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TELEFON SAPIĞIM
Teen FictionHer kızın içinde biraz Azra vardır... Telefon sapıklarından hepimiz nefret ederiz, ama bu sapığa karşı bir sempati besliyorum. @JseMre (Nisa Kaya) Biraz aşk,biraz heyecan,biraz merak ve daha birçok duygu...Aradığınız her şeyi bu kitapta bulacak, oku...