Merhaba sevgili okuyucularım. Beş bin kelimeli güzel ve maceralı bir bölüm oldu.Bakalım beğenicekmisiniz. Multide bölümle ilgili gif var. İyi okumalar...
Yorum ve beğeni yapmayı unutmayın ;)
Bölüm şarkıları:
Koray Avcı -Aşk sana benzer
Vampire Weekend -StepDördüncü Bölüm
-Beste-
"Bu gülüş... Bu gözler... Bu ses... Sen, sen o'sun değil mi?"
Adeta duvar ile iç içe geçmiş ben ,vücudumu esir alan korku dolu adrenalini bakışlarımla sergiliyordum. Amacı neydi bu çocuğun? Hangi akılla beni duvara yapıştırabilir ki? Bakışlarımı kahverengilerini kapatan kırmızılarına yoğunlaştırdığımda tüm düşüncelerimi dağıtmamı sağlayan o gür sesini işittim.
"Cevap ver!" Yaptığı vurgu ile tüm sinir hücrelerim bir anlık gerilime geçtiler ve vücudumu elektrik çarpılmışa döndürdüler. O böyle kançanağı olmuş kısık gözlerini irileştirerek bana bakınca ister istemez tırsmış oluyorum.
Tam ondan kurtulmak için kolumu çekmeye çalışmıştım ki bu karşımda kırmızıyı görmüş boğa ; beni duvar daha çok bastırdı. Ağzımdan çıkmaması için tüm gayreti gösterdiğim acı ve nefret dolu inleyişim kendiliğinden kaçtı. Refleks olarak kapattığım göz kapaklarımı açmayı düşünmüyordum. Çünkü göz pınarlarımda biriken sıvı kendini belli hissettirmişti. Ve bunu ona sunarak karşısında ki cesaretsizliğimi göstermicektim.
Ne güzel düşüncelerim vardı öyle, fakat hiçbirini uygulayamadım. Suskunluğumu devam ettirmemle göz kapaklarımı daha çok sıktım ve sol yanağıma doğru süzülen sıvıya izin verdim.Ağladığımı görüp iki koca eli ile iki kolumu kavrayınca ayakta durmayı zar zor sağlayan vücudumu sarstı. Bu sefer iki yanağıma doğru yol alan yaşlara dur diyemedim. Cesaretsizliğimi gözler önüne sererek alt dudağımı kanatırcasına dişledim.
Tüm vücdumu esir alan titrememi bastırabilmek için açılmamak için kıvranan göz kapaklarımı yavaş hareketlerle açtım. Göz yaşları ile dolu bakışlarımla ne kadar net göremesem de beni kendisi ve duvarla arasına almış kişiye baktım. Yaklaşık iki dakika boyunca gözlerinde gezdirdim gözlerimi. Ne boş ne dolu bakıyordu sanki. Bir şey var ve onu açıklamak istiyormuş gibi...
Tek kafamı kurcalayan bana sorduğu soru idi. Sen o'sun? Ben kimim ? Ben kendi gözümde hayatı sol tarafından yaşayan genç bir kızdım. Peki senin gözünde neydim Doruk? Neden bana bu kadar nefretle bakıyorsun ki? Madalyanı kırdığım için mi? Arabanın önünde bayıldığım için mi? Veya gizlice kömürlüğüne girdiğim için mi? He?
Düşüncelerimi bir kenara bırakıp kolumu koparmaya çalışan hadsize baktım. Tam bir şey demek için ağzımı aralamıştım ki birinin seslenişi duydum. Ama gözlerimi bir an olsun gözlerinden çekmedim. Aynı şekilde bakışlarını bana yükleyen Doruk , bir anlık o kısık bakışları hala şaşkınlığın içinden çıkamadığını gösteren yarım ağzıma takıldı. Daha sonra tekrar o yoğun duygu dolu gözlerini gözlerime sabitledi. Gözbebeklerinin her katmanına ince ince bakışlarımı yüklediğimde iki kolumu kavrayan pençelerini yavaş yavaş gevşetmeye başladı.
Hala neden bir şey diyemediğimi anlamış değildim. Sanki biri dilimi tutmuş ve o yoğun bakışlarımızı kestiğimiz de geri vericekmiş gibiydi.
Arkamızdan gelen sesleniş gitgide artıyordu. Bir isim söylüyorlardı ama çıkaramıyordum.
Hala neden kolumu bırakmadığını anlamadığım bakışlarımı canımı acıtan o kahverengilerine kilitledim. Kilidim tam arkamdan gelen sesleniş ile açıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Bela
Teen FictionGökyüzü hiç , bu kadar güzel bir o kadar da korkunç olmamıştı. Halbuki o bu havayı sevse de şuan hissettiği duygular sevgiden yoksundu . Onun yağmuru sevmesinin nedeni gözyaşlarını kapattığının hiçbir zaman farkına varamamıştı belki de öyle olsun is...