Birkaç şiir mırıldandım yok olmaya başladığım bedende. Masmavi duvarların önüne çöküp zar zor gözümden akan yaşla inatlaşıyordum. Mavi duvarların önüne bedenimle birlikte çöken ruhum, beni kasvete sürüklüyordu. Ben buraya ait değildim. Nefesim bile burda bana yabancıydı. Dizlerimi ,biraz daha çektim kendime.
Soru işaretleri kafamda yer ediniyordu. Ailem hiç mi merak etmiyordu beni? Peki ya onur , aşık olduğum kişi? Düşünmek daha fazla ağlamama neden oluyordu. Açlıkta iyice kendini belli ediyordu. Üç günden beri kapıya koyduğu yemeklerin haddi hesabı yoktu.
Kapı kilitli değildi. Biraz zorlasam açılacak gibiydi fakat kendimde o gücü bulamıyordum. Bir gayretle gardropla yatağın arasındaki boşluktan kendimi çekip aldım. Dizlerim beni zorda olsa taşıyordu. Kalktığım yerde karanlık hüküm sürüyordu. Yavaş adımlarla kapıya ulaştığımda aslında kapının aralık olduğunu gördüm. Kapıyı daha fazla açtığımda mutfaktaki koku burnuma doldu. Normal hayatımda neyi sevip neyi sevmediğimi bile bilmiyordum. Büyük bir boşluk içindeydim sanki.
Buraya geldiğimden beri odadan çıkmamıştım. Geldiğimiz ev iki katlıydı. Gördüğüm kadarıyla ikinci katın duvarları eskitilmiş duvar kağıtlarıyla kaplıydı. Evin girişi ve mutfak birleştirilmişti. Mutfak daha içerdeydi. Mutfaktan çıktıktan ve biraz ilerledikten sonra ilk kapı da benim odamdı. Giriş eski taşlarla kaplıydı. Duvarda bir televizyon vardı. Televizyonun altındaki kitap ve filmler renk katar gibiydi. Siyah , deri yastıklı rahat olduğunu düşündüğüm iki tane de koltuk vardı. Ortadaki koyu kahverengi masanın üzerindeki içki ve yanındaki küçük bardak akşamı özetliyordu.
Mutfak duvarları beyazdı. Spot ışıklarıyla aydınlanıyordu. Siyah beyaz fayans taşları ve gümüş rengi bankosu vardı. Biraz daha ilerlediğimde ise vural içerideydi ve yemek yapıyordu. Yanına gitmek istemiyor olsamda ciddi anlamda susamıştım.
" orada dikilme hadi yemek hazır"
Sanki on beş yıldır evliymişiz gibi davranması komikti. Ben onun için yabancıdan ötesi değildim. Gözlerime diktiği kahve rengi gözlerinde bir ara özlem yakaladım. Sonra sert duruşuna ve de soğuk kanlılığına geri döndü. Ben ona aldırmadan bir bardak su alıp mutfak çıkışına yöneldim. Kolumda hissettiğim eli zamanla belime uzandı.
" hasta olacaksın kaç gündür yemek yemiyorsun"
Sesinde şefkat vardı. Sabreder gibiydi. Ona doğru baktım ve kolumu hızlıca çektim. Sinirilenmişti. Elini alnına koyup yüzüne doğru indirdi. Bir kaç defa yüzünü sıvazlayıp çenesinde durdu. Çenesindeki elini elime uzattı ve suyu aldı.
" eylem otur"
Dişlerini sıkmıştı. Sesi sinirli çıkıyordu. Şakaklarından damla damla ter akıyordu. İkna eder gibi bakıyordu yüzüme ama canım istemiyordu.
" illa istemediğimi bağıra çağıra mı söyleyeyim. Istemiyorum. Senin yaptığın hiçbirşeyi istemiyorum. "
Aşağılar gibi çıkan sesimle beraber çenemi tutması bir olmuştu.
" sabırlı olduğum söylenmez anladın mı beni ? Şimdi otur ve ye şu yemeği "
Hala çenemi tutarken kapı açılmıştı. İçeriye bir kız birde çocuk girmişti. Ikiside şaşkındı. Kız kumral ve düz saçlara sahipti. Ince uzun yapısı vardı. Siyah bir pantalon ve siyah bir tişört gitmişti. Yağmurluğunun açıkta bırakan yerlerini de bu tişört kapatıyordu. Elini tuttuğu beyaz tenli çocuk beyaz tişörtün üzerine açık mavi bir ceket giymişti. Koyu mavi pantalonuda güzel görünüyordu.
" Vural abi ne yapıyorsun !"
Bize doğru gelen çocuk aramıza girmişti. Beni kızın yanına yollayıp barışı sandalyeye oturtmuştu.
"Önder dayanamıyorum anladın mı ! Onun değilde benim ömrümden beş yıl gitmiş gibi hissediyorum. Ona zarar verecekmişim gibi davranıyor. Geceleri onur'un adını sayıklıyor. Yemiyor içmiyor. Dayanamıyorum artık."
Bütün samimiyetiyle konuşuyordu. Bana zarar veriyordu ama zarar vermiyormuş gibi konuşuyordu. Kafam karışmıştı onuru nereden biliyordu?
" sen, onuru nerden tanıyorsun? Ona ne yaptın cevap ver "
Yanına gidip tam gözlerinin içine baktım bunları söylerken. Sustu. Ellerimle itip soruyu tekrarladım.
"Onur'a ne yaptın "
Cümlemin sonu kısık bir sese dönüşmüştü. Salonu inleten tokat sesi herkesin donup kalmasına yol açmıştı. Yere düşen bedenimi kaldırmaya çalışan önder , ruhumun kırıklarına basıyordu. Ağlamayacaktım. Sevmezdimde zaten. Söylediği her söz zihnimi ve ruhumu darmadağın ediyordu.
"Sana yaptıklarından sonra hala onun adını nasıl ağzına alırsın? O iti bulduğumda öldürecekken bana onu nasıl savunursun sen "
Saf öfke ve nefret barındırıyordu sesi. Yanağımın sızı ruhumu delip geçiyordu.
Kız benim kolumdan tutmuştu oysa bilmiyordu ki ruhumdaki çocuğun elinden tutması gerekti." kumsal , eylemle odaya gidin"
Hızlıca kafasını sallayıp apar topar beni odama götürmüştü. Aynı karanlığa çöküp oturmuştum. Kumsal ne diyeceğini bilemez gibiydi. Ellerimi dizlerime kenetlemiş yavaşça sallanıyordum.
" eylem"
Ona göz ucuyla bile bakmamıştım. Sözlerine devam etmekle etmemek arasındaydı. Arafta kalmış gibiydi. Sakince konuşmasını sürdürdü.
" biz hangi yıldayız ?"
Saçma bir soru sorduğunu ona bakışlarımla anlatmıştım. Ama yinede cevap bekliyor gibiydi. Gözlerimi devirip yanağımın acısını unutarak ona döndüm.
" 2010 yılının aralık ayındayız"
Bu cevap karşısında gözlerini kapatmıştı ve yavaş yavaş yaşlar akıyordu gözlerinden. Derin bir nefes almıştı. Elleriyle gözlerini silip yavaşça gözlerini açtı. Nefesini verip ellerimi tuttu. Bir yabancının bana bu kadar yakın olması sinirimi bozmuştu.
" eylem biz 2015 yılının aralık ayındayız "
Alay eder gibi güldüm. Hatta kahkaha attım. Hayır delirmemiştim. Beni delirtmeye çalışıyorlardı. Ona inanmadığımı anlamıştı. Telefonunu çıkartıp googleye girdi. Ve bana telefonunu çevirdi.
2016 yılına girmemize 15 gün kala içki fiyatları zirveye ulaştı. Polisler kaçak içki konusundaki hassasiyetlerini koruyorlar. Sayfa 8 ' de
Bu bir gazete haberiydi. Ellerim titriyordu. Şaşkınlığımı koruyordum. Nasıl olurdu. Nasıl olurduda ben beş yılımı hatırlamazdım. Bana ne olmuştu. Ben neden hatırlamıyordum. Yerimden kalkıp koşarak salona girdim. Önderle vural koltukta oturup konuşuyorlardı. Beni farketmemişlerdi. Mutfaktaki siyahla beyazın dans ettiği masanın beyaz tarafında siyah olnasıyla övünen silah duruyordu. Onu alıp salona gürültülü biçimde girdim.
" bana ne olduğunu anlatmanız için tam beş dakikanız var "
Az önce bölüm silindiği için tekrar yazdım. Cidden çok sinir bozucu oturup ağladım yani. Neyse bölüm tekrar sizlerle..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mazi #Wattys2016
Teen Fictioneskiyi unutup önümüze bakmak isteyebiliriz ama Geleceği unutup geçmişe dönmeliyiz..