2.BÖLÜM ' NEFES'

155 36 18
                                    

Ruhumun çizgileri , zehirli bir ok misali zihnime batıyordu. Sarsıldığım yer rüyalarımın uçurumuydu. Gölgelediğim düşünceler, anlamsızlığa özne olmuş satırlar gibiydi. bu kalıplaşmış seyirlere son veren umutlar , bir nesli tüketecek gibiydi. Karanlık şehrin soğuk insanları zihnime savaş açıyordu. Hızla geçtiğim Karanlık sokaklar , sanki benden izler taşıyor gibiydi. Çocukluğumu geçirmiş gibiydim buralarda. Hayal meyal zihnimde çalkalanan sokaklar bir bomba etkisi taşıyordu ruhumda. Tozlu ayak izlerim sokakları talan etsede peşimden geldiğini bildiğim için durmuyordum. Arabaların yanımdan geçişleri hızımı kessede pes etmeye niyetim yoktu. Bana inat hızlanan adımlar peşimi bırakmayacak gibiydi.

Kimdi bu insanlar ? Neydi ? Benden ne istiyorlardı ? Cevap vermemelerine ilaveten birde beni yanlarında tutyorlardı. Bir sebep gerekliydi bana bir açıklamaya sığınmak istiyordum. Neden sorusuna özne olacak bir cümle duymak istiyordum. Yaklaşan sesleri ve adımları girdiğim ara sokak devralmıştı. Sessizliğe meydan okuyan korna sesleri ürkütüyordu beni. Temkinlice yaklaştığım ana caddeden kafamı uzatıp baktığımda kimse yoktu. Bana güç veren gök gürültüsü ve karanlık yolumu aydınlatıyordu. Yolumun ters istikametine gidiyordum şimdi. Siyah pantalonum ıslanmaya başlamıştı , tenime dökülen yağmurun zaferiyle. Saçlarımı karıştıran yağmur, öfkeyle yağıyordu sanki. Ana caddede hızla yürürken ıslanmaktan daha büyük bir sorunum vardı.

Mesela kolumdan ara sokağa çekilmek gibi. Kimin yaptığına bile bakamamışken kolunun altında çırpınıyordum. Ensemden tutan ve beni kolunun hakimiyetinin altına alan biri vardı. Giydiği siyah pantalonu çamurluydu benimkinin aksine. Ayakkabıları pantalonuna meydan okurcasına biraz daha çamurluydu. Ensem acımaya başlamıştı ayakkabı ve pantalonuna bakarken. Hayıflanacaktım ki soğuk duvara çarpan başım sesimi kesmişti. Sırtıma uzanan soğuk ellerle , sıcak nefesi taşıyan soğuk dudaklar kulağıma fısıldamaya başlamıştı.

" neden benden kaçıyorsun "

Söylediği cümlenin saçmalığını kavrayamamış olması üzücüydü. Ama soğuk dudaklarındaki samimi öpücükler , ruhuma dökülen sönük yıldızlar gibiydi. Boynumun girintisine üflediği sıcak nefesi zihnimdeki karmaşaları susturup midemi bulandırıyordu. Duvara koyduğum ellerimin üzerindeki soğuk elleri sayesinde bedeni bana biraz daha yaklaşmıştı. Duvarla ikisinin arasında kalmak beni ürpertiyordu. Boynumdan ayrılmayan nefesi ve boğuk çıkan sesi ağlama hissi uyandırıyordu bende.

Kaçamıyordum. Izin vermiyordu. Ağlamasamda bir hıçkırık kaçtı kör düğüm olmuş boğazımdan. Nefesi kesilmişti. o anda ellerini ellerime , bedenini bedenime daha sert bastırmıştı. Kesik kesik aldığı nefesine ve dudaklarının titreyişine anlam veremiyordum. Bağırmak istiyordum ama bana bu kadar yakınken yapacaklarını kestiremiyorum.

" neden bir zamanlar su gibi muhtaç olduğun adama şimdi donuk bakıyorsun? neden !"

Bağırışları gök gürültüsüne meydan okuyordu. Tehtitkar sesinde çok kısa bir an kırgınlık yakalamıştım. Duygu karmaşalarını çok net anlayabilirken kelimelerindeki bütünlük zihnime işlemiyordu. Beni bırakmıştı. Yağmur daha sert yağıyordu. Köşede, dizlerimi esaretime almıştım. Islak saçlarımdaki fırtına bana güç veriyordu. Susmuştu. Bana bakan kahverengi gözler yerdeki bir taşa odaklanmıştı. Sinirliydi. Dalgındı. Kesinlikle bu halinden yararlanacaktım. Göz temasının olmaması benim lehimeydi. Bir refleksle koşmaya başladım. Sokaktan çıkmama üç adım kalmışken kolumdan tuttu ve beni sürüklemeye başladı. Az ilerde ona ait olduğunu düşündüğüm siyah bir arabanın ön kapısını açıp beni fırlatır gibi içeriye koydu. Ardından sürücü koltuğuna geçip kapıyı kapattı. Öldürücü dereceye sahip bir sessizlik çöktü üzerimize. O yola bakıyordu ben ise yağmura.

" eylem "

Sessizlik adımın duyulmasıyla son bulmuştu. Ona doğru baktığımda kendisiyle çatışır gibiydi. Sonra tekrar sessizliğine büründü. Ama benim için susmak intihardı.

" benden ne istiyorsun ? Kimsin sen ? Beni neden buralara getirdin. Ben sana ne yaptım? "

Sonlara doğru titreyen sesim damla damla akıyordu gözlerimden. Yabancı bana keskin bir bakış attı. Sağa çektiği arabayla bana döndü.

" sus artık anlıyor musun !? Sus. Ben geçmişimizde boğulurken sen gelecekteki ışıkla ilerleyemezsin. "

Sözleri iğneden farksızdı. delip geçmişti zihnimi. Gözleri gözlerime ait gibiydi sanki. Bir an , çok kısa bir an umut ışığı yandı gözlerinde. Sonra yine ifadesizliğe kilitlenmişti mimikleri. Çalıştırdığı arabanın sesi uğuldadı kulaklarımda. Ne demek istemişti ? Geleceğimiz demişti. Geçmişimiz. Daha önceden var olan birşeyden bahsediyordu.
Dediği hiçbirşeyi anlamıyordum. Öylesine sisli konuşuyordu ki yetim kalan onlarca cümleye nakarat olabilecek güçte olmasına rağmen anlamdıramıyordum.

Arabanın kapanan farları ikimizide karanlıkta buluşturuyordu. Sol eli hala direksiyondayken , kafasını koluna yaslamıştı. Bir karmaşa içinde olduğu belliydi. Hızlıca nefes alıp veriyordu. Kafasını kaldırdığında yorgunluktan mosmor olmuş göz çevreleri ve hala rengini yitirmemiş kahverengi gözleriyle karşılaşmıştım.
Bana bakıyordu. Tam gözlerimin içine bakıyordu. Yutkunamıyordum sanki boğazımda bir düğüm vardı. Ifadesizdi. Öylece bakıyordu gözlerime. Sanki suskunluğunda gizlediği tonlarca satır vardı. Sanki bana birşey söylemek istiyordu ama söylemiyor gibiydi. Pes eder gibi bir ses yükseldi. Yılmış gibiydi ama hala inatla direniyordu. Kapıyı açıp çıktı sonra. Peşinden gitmek istedim ama bana dönüp beklememi işaret etti. Öylece durdum arabanın içinde. Aradan yarım saat geçmişti ki sonunda geldi. Elinde bir küçük valiz vardı. Arabaya binip kontağı çalıştırdı. Hızla geçtiğimiz tabelaları sayıyordum. O da arada bana bakıyordu.

" Nereye gidiyoruz? Gideceksek neden buraya geldik ? "

Hala ifadesiz olan yüzünden bir tek mimik bile oynamamıştı. Gözlerini yavaşça kapatıp açtı. Derin bir nefes aldı sonra sessizliğe kaldığı yerden devam etti.

" sana diyorum "

Sabrını sınadığımın farkındaydım ama artık bir açıklama istiyordum. Soğuktan kurumuş dudaklarından bir kelime döküldü.

" sus "

Sabırla önüme dönmüştüm fakat dayanamamıştım.

" nereye dedim. Beni hastahane odasından aldın buralara kadar getirip tanımadığım şehirde tanımadığım insanların arasına soktun? Sen benden ne istiyorsun "

Ani bir fren yaptı sonra. Öne doğru sarsılan bedenimle başım yana kaymıştı ve cama sertçe çarpmıştı. Durdurduğu arabada onun ölüm kokan sessizliği rol oynuyordu.

" sen o hastahaneye neden düştün biliyor musun ?"

Daha önce sorgulamaya gerek duymadığım birşeydi bu. Yine astım krizim olmalıydı.

" Düşünmedin. Çünkü sen sana zarar veren şeyleri sorgulamak yerine seni koruyanların peşindesin."

Bunu o kadar sakin söylemişti ki bağırsa bile bu kadar etki bırakmazdı zihnimde. Tekrar çalıştırdı arabayı, koltuğa sinmiş haldeydim. Söylediği her cümle bütün dünyamı altüst ediyordu. Her kelimesinde duman altı oluyordum ışte. Sindiğim koltukta gözlerimi kapatmıştım. Ve derin bir karanlığın pençesine bırakmıştım kendimi..

Yeni bir bölüm daha 😃😃
Belki olay örgüsünü anlamlandıramıyorsunuz ama gelecek bölümlerde bir anlam bütünlüğü olacak 😃 vote ve yorumlariniza bayılıyorum eksik etmeyin lütfen. Bölüme şarkıda koydum dilerseniz onu dinleyerekte okuyabilirsiniz 😍😃 hoşçakalın👋👋

mazi #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin