3. BÖLÜM " KRİZ"

91 15 3
                                    

Uçurumun kenarındaki bir mezarlıktı insan ömrü. Ömür öylesine kısaydı ki insan sayamazdı yıllarını. Öyle karanlık bir nida başlar ki insan ömrünün sonunda , yıllar geceler günler geçse bile çıkamazdık ordan. Arada kesik kesik fragmanları olur ömürlerin sonunu anlatan. Ölümü anlatan. Şimdide tam o anlardan birindeyim ışte. Ölümün kısa kesik hatırasını anlatan derin bir uykunun pençesindeydim.

Bir benzinliğin önündeydik. Gözlerim açılmıyor olsa bile duyduklarım yetiyordu. Belliki araba durmuştu. Yabancı dışarıdaydı. Sesinin boğukluğundan havanın soğuk olduğunu anlayabiliyordum. Hafifçe araladım gözlerimi. Siyah deri ceketinin yakalarını ensesine siper etmişti. Hava sisliydi. Hava soğuktu. Siyah pantalonu hala üzerindeydi. Ama çamurlu değildi. Belliki değiştirmişti.soğuğu sevmiyordu. üşümek ona göre değildi. kalın giyinmese bile üşümediği aşikardı.

Bordo tişörtten geriye hiçbir iz yoktu. Onun yerinde siyah armalı bir tişört boy gösteriyordu. Saçları hala dağınıktı ama güzeldi. Yüzü donuk ve düşünceliydi. Karşısında bir adam vardı. Onu dinliyordu. Adam sarışın olmasına rağmen koyu renklerle arası yoktu. Üzerine giydiği beyaz gömlekte bunun en büyük ispatıydı.

Konuşmaları bitmişti ya da yabancı sıkılmıştı ki bana baktı. Gözlerime , ona baktığı için azar çekerken arabaya binmişti. Havanın soğukluğuna bir kez daha şahit olurken, oturduğum yerde doğruldum.

"Nereye gidiyoruz"

Sesim çatallıydı. Boğazım kuruydu. Cevap vermedi. Hatta bana göz ucuyla bile bakmadı. En son hastaneye neden düştüğümü sormuştu ki bunun cevabını biliyordu. Düşünmemi istiyordu belli ki. Astım krizim olmalıydı. Başka ne olabilirdi ki ?

" bizi bulamayacakları tek yere"

Sesi öylesine soğuk çıkmıştı ki her kelimesinde üşümüştüm. Neyden kaçtığımız konusunda en ufak bir fikrim bike yoktu.

" ben o hastanede neden yattım"

Yüzünde neşeden çok uzak bir gülümseme oluştu. Dudağının bir tarafı kıvrılmıştı ama dalga geçer gibiydi.

" düşünmeye başlamış olman gözlerimi yaşarttı. "

Kurumuş dudaklarımı birbirine bastırdım. Gözlerimi bir kaç saniye kapatıp açtıktan sonra derin bir nefes aldım. Yol boyunca arabada sessizlik hakimdi. Yorgundum. Kapattığım gözlerim karanlığa esir olmuştu.kısa ölümümü tatmak için ; ölümün fragmanı olan uykuya ömrümü teslim ettim.

Üzerimdeki ceketle konuşuyorduk yol boyunca. Güneş yüzünü göstermişti. Peşimizdeydiler. Koşuyorduk. Yanımda Vural vardı. Küçük bir çocuk vardı vural'ın kucağında. Ayağıma takılan bir taş umutlarımızı sular altında bırakmıştı. Dönüp beni kaldırmıştı Vural, Küçük çocuk koşuyordu. Bir silah sesiyle inlemişti dünya. Küçücük bir çocuğun sessiz haykırışlarıyla uğuldamıştı kulaklar.

Derin nefes aldım hala gözlerim kapalıyken. Birden irkilmiştim. Nefes alış verişlerimin hızlanması boğazımın kuruluğunu arttırıyordu. Gözlerimden damlayan küçücük bir yaş üzerimdeki battaniyeye damlamıştı. Kendime geldiğimde açık mavi duvarlarla kaplı bir odada yalnızdım.

Geniş bir yatakta yatıyordum. biraz doğrulduğumda odanın ne kadar sade olduğunu farkettim. kahve rengi bir gardırobun , açılan üç ayrı bölümü vardı. ortadaki bölümde büyük bir boy aynası sabitti.

Krem renginde küçük bir konsol vardı. üzerinde bir kaç tane fotoğraf ve küçük kapalı bir pencere vardı ve oda sıcaktı. Boğazım hala kuruydu. Masanın üzerindeki sürahiden , cam bardağa biraz su koymuştum. boğazımı delip geçen su biraz öksürmeme yol açmıştı. üzerimde ki küçük kahve rengi battaniyeyi sağa doğru itip ayaklarımı yere sarkıttım. siyah tişörtümün yerinde yeller esiyordu. beyaz lacivert çizgili bir tişört süslüyordu bedenimi. bana yapışık siyah pantolonumun yerine ise siyah şort giymiştim. başım hafif dönüyordu. nefes alamıyordum.

pencerenin pervazına doğru küçük adımlar atıyordum. her adımımda nefes almam daha güç hale geliyordu. ellerim hafifçe titriyordu. pencereyi titrek ellerimle açmıştım. yüzüme çarpan soğuk nefesimi kesmişti. ellerimi boğazıma götürüp nefes almaya çalıştım. pencereden gelen hava beni üşütüyordu.

kesik kesik nefes alma uğraşlarımla beraber odanın ortasına doğru ilerledim. daha sonra dizlerim beni taşıyamaz hale geldi.odada kıvranır gibiydim. nefes alamadığım , boğazımdan çıkan seslerden anlaşılıyordu. sanki biri boğazımı sıkıyordu. öksürmeye başlamıştım. gözüm kararmaya başlamıştı. hala nefes alamıyordum. o sırda kapı açıldı. biri adımla seslendi ama duyacak durumda değildim. bir süre ortadan kayboldu daha sonra yanıma çöküp başımı dizlerinin arasına aldı.

astım spreyini sıkmaya başladığında ciğerlerime dolan oksijenle rahatladım. daha iyiydim en azından nefes alabiliyordum. derin derin nefes aldıktan sonra bana yabancı olan vuralla karşılaştım. endişeli bakıyordu. elleri, titrek ellerimi sıkı sıkı tutarken aramızdaki mesafeyi yavaşça kapatıyordu. gözlerini kapatmıştı.

sanki dudaklarımdaki zehri tatmak istiyordu. öylece donakalmıştım. aradaki mesafe milim milim kapanırken titrek bir nefes verdim. aramızda 1 milim mesafe vardı. gözleri gözlerime değince ani bir şekilde dudaklarımdaki zehri tattı. aynı zamanda dudaklarımızı ıslatan gözyaşlarım ve onu iten ellerim acı çekiyor gibiydi. sonra ellerim onu itecekken boşluğu itti.

çekilmişti.

gözlerinde öfke vardı. Alev alev yanıyordu gözleri. oturduğu yerden kalktı. ne yapacağını kestiremediğimden bende kalktım. dizimde halının izleri belirmişti ama umursamadım. gözlerini kapatmış tam karşımda duruyordu.elleri yumruk halindeydi. derin derin nefesler alıyordu. gözlerini açtığında ise tam gözlerime bakıyordu.

"korkma"

ses tonu duyulmayacak kadar alçaktı. ona kaşlarımı çatarak baktım. sinirliydi ama sakin olmak istiyor gibiydi. ağzından çıkan her söz ölümcül derecede sakindi. ona sorarcasına baktığımda öfkesinin yükseldiğini farkettim.

"korkma dedim. benden korkma"

başlarda sakin çıkan ses tonu giderek yükselmişti. son söylediği sözü bağıra bağıra tekrar edip su içtiğim bardağı duvara fırlattı. bardak tuzla buz olurken istemsizce gözlerimden yaşlar akıyordu. sonra bana döndü. yanıma gelip iki kolumdan tutup sarsmaya başladı.

"ağlama.. eylem sus ağlama"

ağlamam kesilmişti. dönüp bir cesaretle yüzüne baktım. bana baktı. uzun uzun yüzüme baktı. tam bir ruh hastası olmalıydı. bir şeyler mırıldandı kendi kendine. eliyle yüzünü sıvazlayıp kapıdan çıktı. ardından gelen kapının çarpılma sesi kulaklarımda uğuldadı.

Medyanın hikayeyle pek ilgisi olmasa da güzel olduğunu düşünüyorum. Vote ve yorumlarınızı bekliyorum 😃😄

mazi #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin