Medyada MELİS var.
*******************************************
Kafamın içinde büyük bir kaos vardı. En son ormanda Buğra'nın arkasından yürüdüğümü hatırlıyordum.
Sonra ne olmuştu? Sanırım bayılmıştım. Ama bu kafatasımdaki acıyı açıklamıyordu. Bayılıp kafamı taşa vurmuş olabilirdim. Ya da bayıltıldım.
Gözlerimi açmaya zorlarken 'saçmalama' dedim kendime.
Zor da olsa kendime geldiğimde hala ormanda olduğumu farkettim. Yerde, nemli çimenlerin üzerinde yatıyordum. Başımın altında Buğra'nın ceketi vardı.
Kendimi zorlayıp doğruldum. Ormanın ortasında bir yerlerde olmalıydık. Etrafımızdaki ağaçlar pek sık değildi. Gökyüzündeki dolunaydan başka ışık kaynağı yoktu. Buğra benden 5 metre ilerde bir kayanın arkasına sinmişti. Tüfek elinde, pür dikkat ileriyi izliyordu.
Tekrar başımı vurmamak için yavaş adımlarla yanına gittim. Ben daha tek kelime etmeden bana döndü ve alçak sesle "Şşş..!" dedi.
Ondan biraz uzağa, yere oturdum. İleride bir şeyler oynuyordu. Gözlerimi kısıp baktığımda 5 küçük tavşan gördüm.
Tavşan avında ciddiydi.
Gözlerini avından ayırmadan "Sana işaret verdiğimde..." diye fısıldadı. "Bunu o tarafa tutacaksın, tam gözlerine." Elime bir fener tutuşturdu.
Şu an için bunu reddetmek olanaksız görünüyordu. Elinde tüfek olan bir adamla iyi geçinmeliydiniz. Ikiletmeden feneri kaptım ve bende ona benzeyen bir şekilde kayaya sindim.
Feneri yerleştirdim ve işaretini beklerken gözlerimi tavşanlardan ayırmadım.
5 dakika süren ölüm sessizliğinde, tavşanlar aramızdaki mesafeyi yeterince kapattıklarında "Şimdi!" diye talimat verdi.
Vakit kaybetmeden feneri açtım. Tam gözlerine denk getirmeye çalışıyordum. Hayvanlar gözüne far tutulmuş tavşan gibi kaldılar.
3 el ateş etti. 5 tavşan da yere serildi.
Kulaklarımın uğultusu geçtiğinde "Vaay be" dedim. "Baya iyisin."
"Rekorum 2 atışta 7 taneydi." dedi tavşanlara doğru yürürken. İnanamaz gözlerle ona baktım. Ama o bana bakmıyordu.
"Bana ne oldu?" diye soruverdim. Tavşanları kulaklarından tutup kaldırdı ve bana dönüp yarım ağızla gülümsedi.
"Ağaca kafa attın."
Şaşkın bakışlarıma güldü.
"Bir 'küt' sesi duydum ve arkamı döndüğümde yere serilmiştin."
"Ah!" dedim bir anda başımı tutarak. "Zavallı nöronlarım." Sanırım yarın sabah uyandığımda başım davul gibi olacaktı.
Gülüp başını salladı ve patikaya doğru yürüdü.
"Yaban domuzları tarafından yenmek istemiyorsan beni takip et."