Bir ormanın ortasında duruyordum.Yine! Garip zihnim gün geçtikçe beni daha çok şaşırtıyor maalesef artık her şeyin yerini ezberlemiştim resmen.Bıkkınlıkla etrafıma bir göz attım.Artık bu tür rüyalara alışmıştım hep kendimi ormanın ortasında buluyordum ve o gözler. Hep o gözleri görüyorum. Ağaçların altında beni seyrediyor, -iki haftadır olduğu gibi- çok güzel altın sarısı gözleri olan bir şey yada yaratık artık her ne ise beni izliyor sanki izlemeyi kesse kaçacakmışım gibi. Ama kendini hiç göstermiyor ben uyanana kadar o gözlerini bana dikip sadece bakıyor.İlk başlarda tırsıyordum ama artık iyice alışmıştım yani.
Sonunda bir cesaretle -nereden geliyorsa bu cesaret- ona bir adım yaklaştım. Oda bana bir adım yaklaştı artık burnunu görebiliyordum ve patilerini? Ben ona yaklaştıkça oda bana doğru yaklaşıyordu kalbimin çok hızlı attığını fark ettim. Rüyada da böyle şeyler yaşanır mı ya? Bu ne gerilim sanırım biraz korku filmi izlemeyi bırakmalıyım. Sonunda kendini gösterdiğinde dibime gelmişti. Nefes alış verişini yüzümde hissediyordum.Bu yaratık beni bir o kadar korkutsa da bir o kadar da büyülüyordu.
Bir tür tilkiydi ama benim boyumdan biraz daha büyüktü anlayacağınız dev bir tilki ve tam olarak dört kuyruğu vardı. Bir kuyruğunun ucunda yanan alevler varken, diğer kuyruğunun üzerinde su vardı,- düşünmeden edemedim acaba nasıl su düşmüyordu sonra sorduğum sorunun saçmalığını fark ettim rüyadaydım her şey mümkündü yani!- diğer kuyruklar içinde aynı şey geçerliydi. Bir kuyruğunun ucu hava akımından oluşurken diğeri topraktandı.Ardından garip bir şey oldu tilki ''Geri dönmenin zamanı geldi'' dedi i yi uzatarak bende her zaman ki keskin zekamla cevap verdim
''Nereye?''
''Ait olduğun yere.'' dedi.tilki tekrar ağzını açtığında ise cırlamaya başladı.
Noluyor lan dememe fırsat kalmadan telefonumun alarmının çaldığını fark ettim. Hay allahım diyerek hemen üzerimi değiştirip,saçımı topladım ve çantamı elime aldığım gibi alt kata koştum neyse ki teyzem evde değildi -kendisinin öfke sorunları varda- . Hemen kapının yanında ki askılığının yanında duran aynada ki kendime bir göz attım. Hiç bir değişim yoktu kahverengi saçımın arasındaki sarı kısımlar şu an hiç belli olmuyordu gözlerim ise yorgunluktan çökmüştü.
Neyse ne diyerek evden çıktığım gibi okula doğru koşmaya başladım. İki dakika geçtikten sonra yanlış yöne koştuğumu anlayınca içimden küçük bir küfür savurdum ve sonunda doğru yolu bulduğumda gerçekten hızlı bir şekilde koşmaya başladım
***
Okula vardığımda bahçede kimseyi göremediğim için derse geç kaldığımı anlayıp jet hızıyla koşmaya başladım. Okulun içi o kadar büyük değildi koridorlarda sadece eski yöneticilerin tabloları asılıydı. Yani kısaca dinazorların. Öğretmenler odasının önünden geçerken birden kapı açıldı ve içeriden matematik dersimin öğretmeni Bayan Alex çıkınca derse geç kalmadığımı fark edip hızla koşmaya başladım. Sınıfa varıp hemen en arkadaki yerimi alınca derin bir nefes alma fırsatım oldu ve hemen kitaplarımı falan çıkardım. O sırada kusmuk yeşili duvarların mora boyandığını fark ettim bu ne zaman olmuştu ki? Sanırım hafta sonu olmalı diyerek konunun üzerinde fazla durmadım.
Tam gözlerim kapanmak üzereyken Bayan Alex sınıfa girdi. Bayan Alex baya güzel bir kadındı açık teni ve topuz yaptığı kızıl saçlarıyla dikkat çekiyordu çilleri de ona ayrı bir hava katıyordu. Gülümseyip masasına oturduktan sonra yoklamayı alıp derse geçti. Normalde dersini az da olsa severim ama ben rüyamı düşünüyordum. O şey tam olarak neydi bilemiyorum ama dikkatimi kesinlikle dağıtıyordu.
Ben bunları düşünürken Bayan Alex ''Değil mi Kaitlyn?''diye sorduğunda onu dinlemediğim için ''Şeyy.Evet?''dediğimde sınıftan kıkırtılar yükseldi kim oldukları belliydi Brianna ve çetesi hiçç takmadım ve bu defa dersi dinleyerek tahtayı izlemeye başladım.
Dersler bugün biraz fazla hızlı geçiyordu hemen son derse gelmiştim bile. Her şey yolunda gidiyor bugün dediğim anda Brianna ve çetesi karşıma dikildi.
''Ooo merhaba prenses. Bugün seni solgun gördük ne oldu teyzen seninle ilgilenmiyor mu?'' Yanlış kişiye bulaşıyordu. Zaten parası olan herkes neredeyse böyleydi. Kendilerini her şeyden üstün görüyorlardı
''En azından paramın arkasına saklanmıyorum'' dediğinde gülümsemesi yüzünde öyle donup kaldı . Ardından öfkeyle sıralardan bir su kaptığı gibi üzerime döktü. Sinirden gözüm dönmeye başlamıştı şu anda çok fena sinirliydim. Sonra ben onun gibi olmayacağım. İçimden ona kadar saymaya başladım
bir.. iki..üç... pek bir işe yaramadı daha 4...5.... hala işe yaramıyor 6...7...8... yok ya pes ettim bu hiç işe yaramıyor.
Tam kollarımı sıvayıp saldırmama ramak kala birden yer sallanmaya başladı. Alarmlar ötmeye başladığında herkes bir panikle kapılara doğru koşmaya başladı bu küçük çaplı bir deprem olduğu için hiç bir şey olmadı ama okul bu günlük ertelendi. Bir yandan rahatlayarak bir yandan da üzülerek bende okuldan çıktım. Üzülüyordum çünkü o sürtüğe haddini bildirmek istiyordum ama ne yazık. Mutluydum çünkü artık çalıştığım terziye gidip canım arkadaşım -yada tek arkadaşım- olan Clara'yı görebilecektim.
Kısa sürede terziye vardığım da. Clara
''Erken çıkmışsın bir şey mi oldu?'' diye sorduğunda ona küçük çaplı depremi anlattım. Oda hemen bir şey oldu mu? falan tarzı sorular sormaya başladı önemli bir şey yok diyerek onu geçiştirdim ve sevdiğim işe sonunda başladım.
![](https://img.wattpad.com/cover/76998118-288-k462756.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Element Koruyucusu
FantasyKaranlığa karşı savaşıp, kazanmalı bu savaşı! Yoksa karanlığa teslim olacak, bu masum ruh. Duygularını arka planda bırakmalı Karanlığa teslim olmamak için Karanlıktan kaçıyor Ama aslında karanlığın ta kendisi...