Bölüm 4 - "Bir daha görebilirsin."

353 13 4
                                    

4. BÖLÜM

25 Mayıs 2013

"Josh, evden çıkmadan bunu atlatamazsın. Nasıl bir dönemden geçtiğini biz bilemeyiz, kimse bilemez; bunun farkındayız. Ama lütfen bir kerecik olsun düşün ve hayatın devam ettiğini anla. Bunu sen nasıl kaldıramıyorsan Mitch de kaldıramıyor, birbiriniz için dayanmalısınız. Birbirinize destek olmalısınız."

Annesi Josh'ın odasının kilitli kapısının önünde ona moral vermeye, onunla konuşmaya çalışıyordu. Lethia'nın ölümünden bu yana 4 ay geçmişti. Josh, onu kaybettikten sonra sanki kendini de kaybetmişti. Üniversitesini dondurmuştu ve kimseyle konuşmuyor, evden dahi çıkmıyordu. Lethia'ya ait hiçbir şeye bakamıyor, uzak durmaya çalışıyordu. Ailesine onun bütün eşyalarını bulamayacağı bir yere götürmelerini istemişti. Bunun süreci daha da kolaylaştıracağını düşünmüştü ama çok da yardımcı olmuyordu.

Mitch ise olayın şokunu daha atlatamasa da üniversiteye devam etmeyi başarabilmişti. Yaklaşık 1 aylık aksatmadan sonra derslerine gitmeye başladı. Fakat o eski neşeli, komik Mitch yerini, asabi, en ufak bir sinirde etrafa saldıran, bedeni hayatta olsa da ruhu ondan ayrılmış Mitch'e bıraktı. Gözünden bir damla yaş bile akmamıştı 4 aydır. Asabiliğinin sebebi buydu belki de. Her gün Lethia'nın rutinini takip eder olmuştu. Tam 8:20'de evden çıkıp FriendZone'a uğrayıp kahvesini alıyordu. Onun hayatını yaşamaya çalışıyordu. Hatta Lethia'nın evine gidip ailesinden zorla onun yastığını bile almıştı.

Josh artık dayanamıyordu, böyle devam ederse Lethia'nın yüzünün hafızalarından silinip gitmesi an meselesiydi. Bir sabah dayanamayıp avazı çıktığı kadar bağırdı ve FriendZone'a doğru koşmaya başladı. Kendi masalarına baş harflerini kazımışlardı, altında sonsuzluk işaretiyle birlikte. Şimdi anlamlanmıştı o işaret. 

Josh nefes nefese kafenin kapısından girdi. Masalarında Mitch oturuyordu. Cenazeden beri ilk defa görmüştü onu.  Mitch kafasını yan bir şekilde masaya koymuş, kazıdıkları harflere dokunuyordu. Özlem giderir gibi. Josh masanın başına ilerledi, hiçbir şey söylemeden bekledi. Mitch birinin geldiğini fark edince kafasını kaldırdı. Josh'ı görünce ayağa kalktı sinirli bir şekilde yanına gitti. Yüzüne bir yumruk indirmemek için kendini zor tutuyor gibiydi.

"Siktir git burdan. Her şeyi unutmakla, herkesi kendinden uzaklaştırmakla bitecek sandın değil mi? Ben hayatımda senin kadar bencil bir insan daha görmedim Josh. SADECE SEN Mİ YAŞADIN CEHENNEMİ HA? KARDEŞİM NE HALDE DİYE HİÇ Mİ DÜŞÜNMEDİN OROSPU ÇOCUĞU?"

Son sözlerini söylerken sesi öyle bir titremişti ki, sinirli olmasa çoktan ağlamıştı.

"Kardeşim." diyebildi Josh sadece.

Mitch o anda bıraktı kendini, 4 aydır içinde biriken gözyaşları bir anda dökülüvermişti yanaklarına. Josh' da gözyaşlarına engel olamamıştı. Ve o anda sıkıca sarılıverdiler birbirlerine.

"Onu çok özlüyorum Josh."

"Ben de. Ben de onu çok özlüyorum."

*

Hava kararmıştı. Josh karanlıkta evine doğru yürüyordu. FriendZone'dan çıktığından beri arkasında birinin onu takip ettiğini hissediyordu. Evine yaklaşmıştı. Arkasından gelen ayak sesleri durmuyordu ve artık onu takip ettiğinden emindi. Evinin kapısına gelince durdu. Arkasındaki kişinin ayak sesleri kesilmişti. Josh, tam evin kapısını açacakken vazgeçti ve arkasını döndü. Biraz uzakta duran adam onu bekliyor gibiydi. Tereddüt etmeden yanına gitti. 

"Senin derdin ne? Neden beni takip ediyorsun?"

Karşısında orta yaşlı bir adam duruyordu. Ortalama bir boya ve iyi bir görünüşe sahipti. Yaşına göre spor bir giyimi vardı. Sıcak bakışları, sinirle gelen Josh'ı bir an duraksattı.

"Üzgünüm, ben rahatsızlık vermek istememiştim." Arkasını dönüp giderken Josh peşinden gitti. 

"Beyefendi beni niye takip ettiniz?" Josh sinirli gibi görünmeye çalışsa da biraz korkmuştu.

Adam yavaşça arkasını döndü, "Bu biraz garip gelebilir, hatta büyük ihtimalle birazdan bana inanmyacaksın Josh, ama-"

"Bir dakika bir dakika, ismimi nereden biliyorsun? Nesin sen bir tür sapık falan mı?"

"Ben aylardır kafede senin gelmeni bekliyordum. Sana söylemem gereken bir şey var. Bunu istemek gerçekten zor ama, bana inanmana ihtiyacım var. İkimiz de bu işten çok mutlu ayrılabiliriz."

"Biraz daha saçmalarsanız içeri girece-"

"Lethia'yı bir daha görebilirsin."

*

15 Haziran 1992

"Matt, öyle düz davetiye istemiyorum. Bizim düğünümüzün davetiyeleri göz alıcı olmalı!"

Matt ve Sally, düğünlerine gün sayıyorlardı. Hayatlarının en güzel günlerini geçiriyorlar, her şey mükemmel gidiyordu. Matt, Sally'yi öpmek için bi hamle yaparak,

"Sen nasıl istersen öyle olsun tatlı-"

"Aman tanrım Matt önüne bak!"

Çok geç bir ikazdı bu. Genç Claire çoktan yere yığılmıştı. Telaşla arabadan çıktılar. Hala yaşıyordu, Matt çok rahatlamıştı. Hemen hastaneye götürdüler.

*

Evrenler arası dengeyi kurması gerekirken şimdi de bir kadını mı öldürecekti? Matthew hastanede beklerken çok korkuyordu. Kesinlikle insanların hayatlarıyla oynamak yasaklanmıştı, eğer bir şey olursa Sally'yi bir daha göremeyebilirdi.

"Birkaç ezilme ve çıkık dışında sorunu yok. Şimdi özel odaya çıkıyor. Yarından sonra taburcu edilebilir."

Hemşirenin sesiyle dünyalar Matt'in olmuştu. Hemen yanına gittiler.

"Çok üzgünüz, bunu telafi edebilmek için ne gerekiyorsa yaparız!"

"Önemli değil, hem zaten bunca zahmete katlanmış beni buralara kadar getirmişsiniz,  teşekkür ederim."

"Olur mu, ne demek! Kaçırdığınız bir şey olmadı umarız?"

"Sadece bir iş toplantısı, ama sorun edilecek bir şey değil. Şirketten benim yerime birini göndermişlerdir bile."

O sadece bir iş toplantısı değildi. Aynı zamanda Josh'ın annesi Claire, ve babası Bradley'nin tanışacakları iş toplantısıydı. 

*

25 Mayıs 2013

Josh sinirle, "Benimle dalga geçmeyi bırakın böyle bir şeyin mümkün olmadığını üç yaşındaki çocuk bile bilir!"

"Lütfen dinle, ben sana yardım etmeye çalışıyorum."

"Bayım kimsiniz bilmiyorum ama, ben bu acıyı daha bugün atmaya başladım ve söz konusu olan şey dalga geçilecek bir şey değil." Josh eve doğru yürürken, adam kolundan tuttu.

"Bari gel şu bankta oturup konuşalım, beni birazcık dinle. Bitirdiğimde bana biraz olsun inanacağını düşünüyorum."

Josh bu saçmalığı daha fazla dinlemek istemiyordu ama böyle bir ihtimale şans vermemesi hayatı boyunca ona vicdan azabı çektirebilirdi. İsteksiz bir surat ifadesi yapıp banka doğru yürümeye başladı.

*

"Önce şunu anlaman gerek, hiç paralel evren diye bir şey duydun mu?"

Life As We Don't Know ItHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin