Nazlı"Yandık! Muhtar."
Şimdi açıcam bileklerimi dikine dikine keseceğim. Çünkü bunu ben yapmazsam muhtar , muhtar yapmazsa o yılışık oğlu yapacak.
Muhtar delici bakışlar atarken Savaş'ta yazık yavrum bir bana bir de ona bakıyor. Hiçbir şey anlamıyor tabii ki.
"Yandın Nazlı Hanım. Yandın."
Arkamı dönüp hareketlenecekken Savaş kolumdan tutuyor.
Ya sen niye müdahale ediyorsun ki. Bu hayati bir olay. Benim canım gidecek. Of Savaş ya.
"Kaçma!"
En iyisi çemkirmek, susmazsam belki gider.
Önüme dönüyorum şimdi.
"Ne kaçacağım be! Senden korkan senin gibi olsun. Sen benim peşime düşeceğine azıcık oğlunun peşine düşseydin o biber gazını yemezdi. Ayrıca ben haklıyım. Sen bana ne yapabilirsin ki? O oğlun sağa sola laf atıp taciz etmeyecekti. Yine olsa yine yaparım. İyi olmuş."Gözlerinden ateş çıkaran muhtar her an üstüme uçabilir. Olayı anlayan Savaş kolumu bırakıyor. Hatta benden çok sinirlenmiş olabilir muhtara.
"Sen nasıl geziyorsun mahallede peki? Hadi onu da geçtim biber gazını yanında bulundurmak suç. İstesem şimdi polise veririm seni."
"Ver lan!"
Ben öne doğru eğilip bağırırken Savaş beni geri çekiyor ve konuşmaya başlıyor.
"Nasıl geziyorsun mahallede derken? Bu kız giyinmeyi sizden mi öğrenecek? Senin oğlun önce nefsine hakim olsun. Bak muhtar, bu kızı sahipsiz sanıp üzerine yürümeye kalkıyorsun anladığım kadarıyla. Yapma. Sen zararlı çıkarsın."Şaşkınlıktan ağzım açık kalıyor. Hoşuma da gidiyor bir o kadar. Şimdi muhtara gaz sıksam yeridir! Yürü be Savaş! Kim tutar seni, gönüllerin bohem prensi!
"Sen kimsin?"
"Gel biz senle kapıya çıkalım. Erkek erkeğe halledelim bu işi."
Muhtar tedirgin tedirgin çıkıyor kapıdan. Ha ha ha.
Yürü anca gidersin diye arkasından bağırmak istesem de Savaş'ın yanında böyle bir varoşluk yapmaya gönlüm el vermiyor.Savaş'ı durduruyorum.
"Savaş adamı öldürme. Bu genç yaşımda hapishaneye temiz çamaşır getirmek istemiyorum. Ama bir yumruk atabilirsin."
İstediğimi yaptırmak için takındığım o masum gülüşümü gösteriyorum.
"Medeni bir şekilde halledeceğiz hırçın. Baktım dinlemiyor en fazla bir biber gazı sıkarım."
Gülümseyip çıkıyor kapıdan.
Ay ama ben merak ederim!
Hemen kendimi çatıdan sarkıtıyorum. Muhtarın korku dolu yüzünü görmek için her şey mübahtır.
Kapıya mı yapıştı bunlar. Hiçbir şey görünmüyor ya.
Biraz sonra muhtarı görüyorum. Apartmandan çıkıyor.
Usulca yürüyor sokakta. Ayak sesleri duyulmaya başlayınca hemen yerdeki kitaplara yöneliyorum.
O sırada içeriye Savaş giriyor.
"Bir daha seni görünce yolunu değiştirebilir."
Büyük bir rahatlama hissi geliyor. Bu evi babamdan kurtarmışken bir de muhtara kaptıramazdım. Ya küçücük yer. Niye bu kadar sorun oluyor anlamıyorum. Dünyaya bile fazlayım resmen.
"Süpersin ya."
Bir anda kendimi Savaş'ın kolları arasında buluyorum.
Öyle bir kol var ki adamda kayboluyorum resmen arasında.
Hala daha kendimi kollarında bulmaya devam ediyorum.
Nazlı ne yapıyorsun?
Neden çıkmıyorsun kolları arasından?
Neden kokusu bu kadar güzel?
Ben ne ara sarıldım bu çocuğa? Çekil artık. Biraz daha durursan çocuk seni nikahına almak zorunda kalacak.
Kolları arasından çıkıyorum.
Pişkin pişkin sırıtıyor. Ama ben biliyorum. Hepsi sinir etmek için.
"Çok hoşuna gitti herhalde.
Bak sakın bir anlam çıkarma tamamen boşluğuma gelen bir andı."
Hala gülüyor ya. Birde yukarı aşağı kafa sallıyor tamam diye.
Yavaşça kitapları toplamaya dönüyorum. Burada yokmuş gibi davranırsam gider belki.Ben kitapları toplamışken Savaş'ta minderleri getirip lambaları bir kenarda topluyor.
Babamın dağıttı her şeyi böylelikle düzeltmiş oluyoruz.
Oturuyorum mindere. Yanıma oturuyor.
"Sana bu gece bir sürü soru sorup cevap alabilirim. Ama başka bir planım var."
Söylesin diye susuyorum.
"Sadece üç soru soracağım. Ve sende bu üç soruya doğru, içten cevaplar vereceksin. Anlaştık mı?"
Umarım altından kalkabileceğim sorular sorar. Savaş'ı tanıyorum az çok. Zeki bir adam. Bunu sunduğu seçenekten bile anlayabilir insan.
"Anlaştık."
Saat çok geç olmamasına rağmen sessizlik var mahallede, sokakta. Sessizlik geriyor beni şu an.
"Neden kendini ötekileştiriyorsun?"
"Benim bütün çabam kimseye muhtaç olmadan yaşamak. İnsanlar hiçbir şeyimi almazlarsa, bana çok şey vermiş olurlar. Hiçbir kötülük etmezlerse, yeterince iyilik yapmış sayılırlar.
Yani bana dokunmazlarsa ben bir şekilde iyi veya kötü geçiririm zamanı.
Bu yüzden ötekileştiriyorum biraz. Ya baksana beni tanıdığın günden beri görüyorsun, bela eksik olmuyor başımdan. Hayatta ötekileştiriyor biraz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçüğüm
FanfictionHer gün yeniden gün doğar, aydınlanır gökyüzü. Bazen o güneş hayatımıza doğar, hayatımızın karanlığı aydınlıkla kaybolur. Akışına bırakır ve sadece yaşarız. Geçmişin gölgesi yok olur. Öyle kudretlidir ki o güneş, öncesini sonrasını düşündürmez. A...