11. Bölüm~Yandık

62 6 4
                                    

Medyada Bora

Bora karakterimiz "CAMERON DALLAS" olmuştur.

{Düzenlendi}

Karşımda evden kovulmuş ve sevgi isteyen bir adet Bora duruyordu.

"B-ben... Üzgünüm. Gerçekten üzgünüm." dedim içten bir şekilde.

"Bende." Sesi titremişti. Canım yanmış mıydı? Imm... Biraz.

"Yapabileceğim bir şey var mı?"

"Malesef ki yok. Kalacak bir yerim de yok." Bizde kal demeyi çok isterdim fakat evde terlik koleksiyonu yapmış bir annem vardı.

"Bende kal." Bir anda söylemiştim. Utanarak:
"Y-yani..."

"Bende onu düşünüyordum. Tamam." Dedi ve elimden anahtarı alarak kapıyı açmaya çalıştı. Koşarak yanına gittim. Zaten sarhoştu, ayakta duramıyordu birde kapı mı açacaktı?

İçeri girdik. Apartmandaki Halime nineye yakalanmamak için büyük çaba sarfediyordum.

Halime nine kim miydi? Şöyle özetliyeyim: Apartmandaki her sese uyanan, her gördüğü kişiyi kızı-oğlu ve âlâkası olmayan birilerine benzeten bir nineydi. Aslında sevimliydi. Fakat herkese karıştığı için hiçkimse yanına yaklaşmıyordu.

Bizim ev en üst katta ve dublex olduğu için, bizim kızlar geldiğinde aşağı inene kadar bütün kattakiler dışarı çıkıyordu. Ara sıra herkesin ziline basıyorduk. Apartman,yöneticiye bizi şikâyet etmişti. Ama orası ayrı konu. Neyse...

Bora'yı zar zor yukarı kata çıkarırken bir kapı açıldı.

"Yandık." Halime ninenin evinin kapısı açıldı. Önce gözlüklerinin üzerinden bana baktı daha sonra:

"Kız Songül gece gece ne işin var elin erkeklerinin yanında. Kız yoksa eve erkek mi atıyorsun?"

"Ne Songül'ü Halime nine? Ben Berra. Eve erkek filan da atmıyorum."

"Kız yanındaki kim o zaman. Kız yoksa kocaya mı kaçıyorsun? Seni anana diyecem kız. Vah vah... anasını hiç düşünmeden kocaya kaçıyor. Tüü yazıklar olsun."

Halime nine böyle devam ederken daha fazla dayanamayacağımı anlayıp Bora'yı kolundan tutup sürüklemeye başladım. Eve yavaş adımlarla girip direk odama geçtik. Kapıyı kilitleyip Bora'yı yatağıma oturtturdum.

"Berra? Aaa ne kadar ayıp eve erkek mi atıyorsun?" Dedi dalga geçerek.

"Eğer susmazsan erkek değil yumruk atacağım." Zaten sarhoştu. Başıma iyice bela almıştım. Yatağımın hemen yanındaki yer yatağını alıp yere koydum. Bir yastık ve pike alarak yatağa yattım. Bora'ya döndüğümde bana 'mal mal' baktığını gördüm. 'Ne bakıyorsun lan?' bakışı atarken konuştu.

"Yanımda yatmayacak mısın?" Dedi gayet normal bir tavırla.

"Yok daha neler. Tabiki yatmayacağım. Bak Bora kendinde değilsin. Benim sinirlerimi tepeme çıkarmada yat zıbar uyu."

Arkamı dönüp uyumaya çalıştım. Bir müddet sonra arkamda bir nefes hissettim. Birden bir kol belimi sardı. Önemsemeyerek kendimi uykuya bıraktım.

■■■□□□■■■□□□■■■□□□■■■□□□■■■

Sabah uyandığımda annemin başımda dikilmiş olduğunu görd- Ne annem yanımda mı? Yandım. Ya Bora'yı gördüyse. Arkama hızla döndüm. Yatak düzenliydi ve yanımda büyük bir çukur vardı. Lan bu benle mi yatmış?

Kanka gitti namus.
Ne diyorsun lan. Sadece yanımda yatmış.

Anneme döndüğümde kaşını kaldırmış bana bakıyordu.

"Kız niye yer yatağında yatıyorsun. Yatağın yok mu senin?"

"Ş-şey anne değişiklik olsun diye ben öyle şey ettiydim. Yani şey olsun diye."

"Sen daha fazla şey etmeden kalk hazırlan okula geç kalacaksın."

"Ya anne bir kez de şu okula gitmesem."

"Ya kızım bir kez de şu terliğimi fırlatmasam." Deyip odadan çıktı annem. Annem bana laf mı sokmuştu. Bir an aklıma annemin bir aralar Gökçe ile dolaştığını hatırladım. Ondan öğreniyordu bu lafları.

Bir an aklıma yastığı koklamak geldi. Yastı kokladım uzun uzun. Sigara, alkol ve yoğun bir miktarda... şeftali kokuyordu. Evet... evet şeftali. İlginç. Aman banane onun kokusundan.

Üstümü giyinmeye başladım. Annemle barışmıştık. Annem ve babam sınıf öğretmeniydi ve işlerini fazlasıyla seviyorlardı. Durumumuz ne çok kötü ne de çok iyiydi. Orta gelirliydik. Geçen gün öğrendiğim dedemden kalan holding vardı birde. Ara sıra oradan da para geliyormuş. Bizde o paraları teyzemle paylaşıyorduk. Tabii birde kuzenlerim vardı. Ama bunları düşünmeye vaktim yoktu.

Annem kapının önünde bana sesleniyordu. Onu kızdırmamak için hemen aşağı indim. Sabah sabah mavi çiçekli terlik yemek istemezdim. Çantamı alıp, annemle merdivenden inmeye başladık.

Okul formalarımız vardı. Turuncu-lacivert-beyazdan oluşuyordu. Etek-pantolon-gömlek ve eşofmandan oluşuyordu. Bende bugün kırk yılda bir giydim etek günlerinden biriydi. Ben bunları düşünürken Halime ninenin kapısı açıldı. Gözlerim dehşetle büyürken Halime ninenin kafası göründü.

"Günaydın Halime ninecim. Nasılsınız?" Dedi anacığım.

"İyiyim Fatma kızım da senin bu kızın Songül dün eve erkek atıp kocaya kaçtı?" Dediği cümlenin bozukluğuna mı gülsem yoksa anneme yanlış anlattığı şeylere mi ağlasam bilemedim. Ah be nineciğim. Kendi oğlunu bile hatırlamazken dün uyku sersemi hâlinle beni mi hatırladın?

"Nineciğim. Benim kızımın adı Berra. Zaten diğer çocuğumda erkek."

"He zaten dün ki kızda benim adım Berra dediydi"

Hızla annemi oradan uzaklaştırdım.

"Berra doğru mu kız?"

"Yok be annecim. Halime nine kendi oğlunu hatırlamıyor. Boşver. Rüyasında görmüştür. Zaten geçen de babamı Dilber Ortaylı'ya benzetmişti"

Bu dediğime annem gülerken yumuşadığını anladım. Arabaya bindik. Kısa bir yolculuğun ardından okula bıraktı annem.

Sınıfa gelince sınıfa günaydın deyip yerime oturdum. Bir müddet sonra Bora gelince bana bakıp sırıttı ve hemen arkama oturdu.

"Sabah beni göremediğin için çok mu korktun?" Dedi muzip bir şekilde.

"Soboh bono gormodoğon oçon çok mo korkton?" Gözlerini devirdi. Oturup hocanın gelmesini beklemeye başladım.

Bu arada bizim kızlar nerede lan?

Bölümü burada bitirmek istedim. Yazacaktım normalde. Bölümler bundan sonra sık sık gelir. (Eğer yazabilirsem.) Hikayeyi oylarsanız ve yorum yaparsanız sevinirim. Düşünceleriniz benim için önemli. Neyse hepinize iyi tatiller. :)

DÜZENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin