#11 Big Conversancy

369 29 21
                                    

••Kahraman bakış açısı: Anna••

Onlar dışarıdayken ben açlığım bir yana başıma aniden giren ağrı ile uğraşıyordum. Şakaklarımı ovuşturarak hala kafası koltuğun üst kısmında olan Castiel'e baktım. Zavallı Cas, o bunların hiçbirini haketmiyordu. Ben oturup bunları düşünürken birden bir telefon geldi. Castiel anında başını koltuktan kaldırıp bakışlarını bana yöneltti. Arayan Jack'ti. Sesli bir şekilde "Jack," deyip aramayı cevapladım.
"Hey Anna, a n-nasılsınız?" Tişörtümün kenarıyla oynarken cevap verdim. "İdare eder ama biliyorsun," konuşmanın Cas'e kayacağını anladığım anda ayaklanıp üst kata, Cas'in odasına gittim. Yatağa oturmadan önce "Bir saniye bekle," deyip yatağa sırt üstü uzandım.

"Pekala, şimdi daha rahat konuşabiliriz. Castiel gerçekten kötü durumda, bu olay onu fazlasıyla etkiledi. Üstelik bütün gözler IT'de, bilerek yapılıyor sanki; oraya bir şey olduğunda Castiel'in canı gidiyor. Favorisine ait bir ilgi bu, başka bir şey değil. Ama ben gerçekten anlamadım, bu bir IT şirketi, bu tür bir olaya bu kadar yüksek güvenlik önlemleri karşısında nasıl rastlanılabilir? Belki biraz kulağa fantazi gibi gelebilir fakat -ki bu şu an aklıma geldi, bence içeriden birinin bu işte parmağı olmalı, başka türlü pek ihtimal vermiyorum." Bu uzun soluklu konuşmayı bitirince derin bir nefes aldım.
"Hani patronun sözde geçici sekreteri falandın ya, yani kalıcı olmanı bir kenara bırakırsak sen de artık şirketten birisin; biraz samimi olsam, sıkıntı olmaz değil mi?"

Onaylayan bir ses çıkardım.

"KIZIM NE KONUŞTUN YA, WHOA!"

Biraz utanarak güldüm. "Sen beni umursama, lütfen anlatacaklarını anlat,"

Derin bir nefes aldı. "Pekala, bulduğum sonuçlara göre şu anda John Winchester patronun evinde. Bela da Margarett Meydanı'nda. Bir göz atsanız fena olmaz."

Eyvah, ya her şey çok güzel olacak ya da kıyamet kopacak."Whoops, şimdi o adam burada diyorsun yani,"

"Exactly the same thing, yalnız dikkatli olun adamın geçmişi pek iyi değil."

Vay be, tehlikeli biri ha; sanırım bu konuşma şimdiden ilgimi çekmeye başladı. "Tamam Jack verdiğin bilgiler için sağ ol, sonra gelişmelerden seni haberdar ederim."

"Tamam An, bay." Karşılık vererek görüşmeyi sonlandırdım.

Merdivenlerden kendimden beklenmeyecek bir hızda ve takılmadan indikten sonra Cas'in yanına nefes nefese varmıştım.

"Cas, John Winchester burada."

Cas'in gözlerinde aniden bir parıltı oluştu ve hışımla kapıya yöneldi.

Fakat daha dünyanın sonu için erkendi?

••Kahraman bakış açısı: Dean••

Biz dışarıda dururken birden karşımıza babamızın çıkması ikimizi de şoke etmişti. Uzun yıllardır görüşmemiştik ve görüşmeye de hazır değildim.

"Çocuklar, uzun zaman oldu ha?"

Sam'in cevap verirken gözlerini devirdiğini gördüm. "Evet, uzundu."
Cümlesinden sonra ise belli belirsiz mırıltısı kulaklarıma dokunup kaçtı. "Keşke de öyle kalsaydı."

Sam annemizle babamız ayrıldığından beri John Winchester'a karşı bir kızgınlık yaşıyordu.

Ortamı dağıtmak için aşırı derecede zekice bir cümle ortaya attım. "Benim şirkete geri dönmem gerek, ayrıca Sam de gelecek. Sanırım bu konuşmayı daha sonra da gerçekleştire-" Kapı sertçe açıldı,

"Merhaba, ben satın almış olduğunuz şirketin patronuyum. Pek hoş bir tanışma olmadı sanırsak?" diye Cass'in konuşmamı bölmesiyle cümlem de yarıda kalmış oldu. Onu ilk defa bu kadar sinirli görüyordum.

"Evet, satın almayı gerçekleştirdiğim kişi bana sizden bahsetmişti. Sanırım gerçekten de hoş bir tanışma olmadı."

Aradan çok sert bakışmalar geçiyordu, fakat işim var bahanesiyle zavallı Cass'i bu durumun içinde bırakamazdım. Tam ortamı rahatlatmak için bir şeyler söyleyecekken işleri daha da kızıştıracak bir cümle geldi.

"Aslında, ben şirketin kalan kısmını da almak istiyordum. Bir ayarlama yapabilir misin?"

(Türk versiyon olsaydı burada kesinlikle şöyle bir başlangıç olurdu:
Tövbe bismillah, adamın içine cin kaçtı herhalde babişko kendine gel.)

Aman Tanrım, sanırım bu adam birkaç tane enerji içeceği içip buraya geldi. Eğer hemen bir şeyler yapmazsam Cas'i kontrol edemeyebilirdik. Ellerimi omuzlarına yerleştirip biraz ovuşturarak elimden geldiğince onu sakinleştirmeye çalıştım. Biraz gevşedi, fakat hala ufak çaplı bir patlama yaratmaya hazırdı; çevremizdekilerin gerginlikleri ise bu gevşemeye anti bir durum oluşturuyordu, ellerimin yarattığı etki ansızın yok olabilirdi.

"Benim şirketim veya şirketlerim herhangi bir şekilde veya yöntemde satılık ya da kiralık değildir, ben aksini söylemediğim sürece de olmayacaktır."

Kendini bilmiş bir şekilde gülümseyerek cevapladı John "O zaman sana aksini söyletelim, ne dersin?" Ve o anda belinden bir silah çıkardı, horozunu indirdi ve Cas'in baş kısmını nişan aldı. Hepimiz şaşkınlıktan birkaç saniye olduğumuz biçimlerimizi bozmamıştık, Castiel hariç. Silahın çıktığını gördüğü an o da belinden silahını çıkararak horozunu indirip John'un başını hedef aldı ve fısıldadı

"Sen istedin John Winchester."


@of be, hermoso yani. Özlemişim beah bölüm yazmayı, seviliyorsunuz gençlik@

The Business LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin