Denizin tuzlu kokusunu derin derin soludum. Sanki bu tuzlu kokuyu soludukça, yüküm hafifleyecek gibi tekrar tekrar soludum. Ne kadar süredir bu bankta oturup boş boş denizi izlediğimi, bu tuzlu kokuyu soluduğumun farkında değildim. Aklımda sürekli doktorun söyledikleri dönüp duruyordu. Bu işi neneme söylemeden nasıl çözerim bilmiyorum, mutlaka bir çözüm yolu bulmalıyım. Ninemin kalbi buna dayanmaz. Allahım! sen bana çözüm yolu göster.
Kulağıma gelen ezan sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Ezan sesi sanki bana bir uyarı gibiydi, beni kendime getirdi. En büyük çözüm yolum rabbime sığınmaktı. Bu derdi veren mevlam elbetteki dermanı da verecektir, yeter ki ben istemesini bileyim. İçimdeki sıkıntılar bir anda dağıldı. Yerini tarifsiz bir huzur kapladı. Oturduğum banktan omuzlarımdaki tüm yükü orada bırakarak kalktım. Parkın karşısındaki mescide yürüdüm. Şimdi benim için tek bir gerçek var, rabbimin huzuruna varma vakti.Namazımı kılıp duamı yaptıktan sonra huzurlu bir şekilde mescidden çıktım. Saate bakmak için telefonumu çıkardım. Ekranda yirmi cevapsız aramayı görünce şok oldum. Ekranı kaydırıp açtım, hepsi ninemdendi. İyide evden çıkmadan önce nineme geç gelebileceğimi, merak etmemesini söylemiştim. Neden bu kadar çok aradı ki acaba, nineme bir şey mi oldu?
Birden içimi bir sıkıntı kapladı. Arama kaydına girip ninemi aradım. Daha ilk çalışta telefon açıldı. Duyabileceğim şeylere kendimi hazırlamaya çalışarak '' alo!'' dedim.Karşı taraftan''kuzum'' diyen sesi duyunca derin bir nefes aldım. Şükürler olsun ninem iyiydi.
''Sultanım bir şey mi oldu. Sen hiç bu kadar çok aramazdın kötü bir şey mi var?" karşıdan derin bir iç çekiş geldi.
''Yok kuzum, sadece misafirimiz var. Erken gelebilirsen gel diyecektim. Sen niye cevap vermedin?''
''Telefon sessizdeydi, duymadım. Özür dilerim sultanım, seni meraklandırmak istemezdim. Affet şimdi geliyorum''
''Tamam, sen üzülme. Ben seni bilmez miyim. Hadi hemen gel bekliyorum''
''Tamam sultanım hemen geliyorum''
''Tamam kuzum, dikkatli ol''Bende tamam diyerek telefonu kapattım. Sesi sanki bir sıkıntı varmış gibi geldi. Yada hoşuna gitmeyen bir şeyler var. Yürüyüşümü hızlandırdım, bir an önce eve gidip sultanımın sıkıntısını öğrenmeliydim. Ah! sultanım benim, benim herşeyim ; annem, babam, arkadaşım, dostum. Bizim bir birimizden başka hiç kimsemiz yok. Babam olacak o adam annemle beni sokağa atmaya kalkınca, bize ninem sahip çıktı. O adam annemi boşayıp o kadınla evlendikten sonra annem çok fazla yaşamadı. Ben henüz beş yaşındaydım ama her şeyi hatırlıyorum. Annem ölünce babaannem benim her şeyim oldu.
Düşüncelere öyle dalmışım ki neredeyse evin önünde duran arabaya çarpacaktım. son anda başımı kaldırınca fark ettim. Bir dakka ya! bizim evin önünde siyah BMW ne işi var. Amaan! birisi yanlış park etmiştir her halde. ''bismillah'' diyerek bahçe kapısından içeri girdim. Kapının önündeki beş basamağı çıkınca, kapının önünde erkek ayakkabılarını gördüm. Şaşırdım bizim hiç erkek misafirimiz olmazdı ki hayırdır inşallah. Anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. İçeri girerken de bir yandan dua ediyordum. Allahım! ne olur kötü bir şey olmasın. İçeride kimin olduğunu bilmediğim için feracemi çıkarmadan salona doğru yöneldim. Bir yandan da ''sultanım ben geldim!'' diye seslendim. salonun kapısına gelince donup kaldım. Onun burda ne işi var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK GANİMETİM
General FictionHansa inancıyla ve sabrıyla her şeyin üstesinden gelebileceğine inanan bir genç kız Pars geçmişin karanlığında boğulan tüm benliği intikam hırsıyla dolu bir adam Gelin birlikte bakalım Galip gelen hangisi olacak Hansanın sabrı mı? Parsın hırsı mı...