Bölüm 2

123 6 3
                                    

    Neden burda, bunca yıl sonra neden geldi? Aslında yüzünü bile unutmuşum, taki ninemin sakladığı düğün fotograflarını  geçen sene tesadüfen görene kadar. Ninemin seslenmesiyle kendime geldim. 

''Gel kızım, bizde seni bekliyorduk''

   Nasıl bekliyorlardı? biz derken ne zaman biz olmuşlardı? Benim tanıdığım ninem, şu anda burayı birbirine katıp onu dışarı atması gerekirdi. Hatta onu hiç içeri almazdı. Anlamadığım bir şeyler oluyor ama ne bir şey söyleyebilyor ne ağızımı açabiliyor nede kımıldaya biliyordum. Sanki tüm hücrelerim işlevini yitirmiş gibiydi.
  
    Kuruyan boğazımı ıslatabilmek için yutkunmaya çalıştım. Yutkunmakta bile başarılı olamadım. Boğazımı sanki görünmez bir el sıkıyordu. Almaya çalıştığım derin nefesle, başım dönmeye başladı. Başıma saplanan keskin ağrıyla gözlerimi kapadım. Dengemi sağlayabilmek için duvara tutunmaya çalıştım fakat başarılı olamadım. Bir anda kendimi tahta zeminde buldum. En son duyduğum ses ninemin endişeli sesiydi.

"hansaaaa!"

    Genzime gelen kolonya kokusuyla, gözlerimi açmaya çalışıyordum Ama bir türlü başarılı olamadım. Ninemin endişeli sesini işittim.

''Geçende böyle bayılmıştı. Hastaneye mi götürsek'' 

   Hayır hayır! hastaneye gitmemeliydim. Büyük bir çaba sarfederek, yavaşça gözlerimi araladım. Evet bu sefer başardım. Ninemin nemlenmiş gözleri yarım açılmış gözlerimi buldu. Gözlerindeki hüznün yerini hemen sevinç parıltıları aldı.

   ''Ay kuzum, şükürler olsun kendine geldin''

    ''Ne oldu bana, buraya nasıl geldim. En son kapının ordaydım''

   ''Bir anda bayıldın, seni buraya ben getirdim'' bu aşina olmadığım sesi yok sayarak, nineme baktım. Sorumu yeniledim. 

   ''Nine neler oluyor anlatacak mısın?''   
  
    Sesim istemeden sert ve suçlayıcı çıkmıştı. Ben  bu güne kadar hiç kimseye ne sesimi yükseltmiştim, ne de sert konuşmuştum. Hele nineme öf bile dememiştim. Beni kızdırmak isteyen arkadaşlarımı susarak alt ederdim. Benim en büyük silahım susmaktı ama şimdi susmak değil, bağırmak hesap sormak istiyordum. "O neden burda nine. Sen onu bu kadar çabuk mu kabul ettin?" demek istiyordum. Yaptım mı, tabiki de hayır. Sadece ninemin gözlerine bakarak içimdeki fırtınayı anlamasını bekledim. Ninem derin bir nefes alarak gözlerini gözlerimden ayırmadan konuştu.

    ''Ahmet sen dışarı çık. Biz kuzumla yanlız konuşacağız''

    ''Tamam anne. Ben biraz dışarda   dolaşacağım'' diyerek kapıdan çıktı. Ninem önce sessizce yutkundu. Sonra gözlerini duvara sabitleyerek, konuşmaya başladı.

    ''Kuzum önce sözümü kesmeden, bitirene kadar dinle'' ninemin yüzüne bakarak "tamam" dedim. Ninem derin bir nefes alarak konuşmaya başladı. 

    ''Her şey babanın üniversiteyi kazanıp istanbula gitmesiyle başladı. O zamanlar baban on sekiz yaşında dinine bağlı, namuslu, harama bakmayan, çalışkan ve de çok yakışıklı herkezin gıptayla baktığı fidan gibi delikanlıydı. Üniversiteyi kazanınca çok sevinmişti. 'anne mühendis olunca seni kraliçeler gibi yaşatacağım' dediydi. Nerden bile bilirdim ki istanbul onun en büyük serveti olan imanını ondan alacağını. İstanbula  gittiği ilk altı ay sık sık arıyordu. Sonraları çok seyrek armaya başladı.

    Bir gün aradığında iki arkadaşıyla eve çıkacağını söyledi. Dedenle ben ne okuma ne yazma biliyorduk nede yol yordam. O ne derse tamam diyorduk. Paraya ihtiyacı olursa gönderiyorduk. Aslında bir şeylerin ters gittiğini anladık anlamasına ama yapabileceğimiz bir şey yoktu. Tatile gelince öğreniriz diye düşündük. Ama baban yazın gelemiyeceğini çalışacağını söyledi. Ne kadar özledik gel dediysekte, dinlemedi. Bahaneler bularak bizi geçiştirdi. Liseden arkadaşı murat izne gelince deden, bir şeyler öğrenmek umuduyla yanına gitti gitmesine ama öğrendikleri hiç hoş değildi. Beş vakit namazını cemaatle kılan ahmetin namazı bıraktığını, harama bakmayan ahmetin kızlarla kol kola gezdiğini, geceleri bir barda çalıştığını öğrendi. İçimize öyle bir ateş düştü ki yerimizde duramaz olduk. Deden murat'tan onu istanbula getirmesini rica etti. İstanbula gittiler ama  keşke gitmez olsaydılar. Deden geldiğinde bitmiş durumdaydı. 'Ne oldu ahmeti neden getirmedin' diye sorunca bizim ahmet diye bir oğlumuz olmadığını söyledi. 'bir daha onun adı bu evde anılamayacak' dedi.

KÜÇÜK GANİMETİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin