Nasıl anlatayım yar,
neresinden başlayayım,
şu canıma okuyan sensizliğin
içinden çıkılmaz o kahırlı günlerini.
Ateşine düşmüş yüreğimin en acıklı hikayesi oldun sen. Bocalayıp durdum hep kuytu dehlizlerinde aşk'ın ve sevilmeden sevmelerin.
Seni seven herkesi kıskandım ben.
Seninle gülüp, seninle ağlayanları kıskandım.
Seni sarmalayan giysilerini, hatta saçlarının kıvrımlarında uçuşan rüzgarları kıskandım.
Ben hep seninle yanyana olanları kıskandım.
Seni gören gözlerin vermiş olduğu
o meyhoşluğu kıskandım.
Gelip geçtiğin yollarda gördüklerini bile kıskandım. Söyleyemedim belki ama çok sevdim. Sevdim işte çok sevdim, görmeden sevdim. Bile bile görmezden geldiğini hiç şikayet etmeden, yar diyerek sevdim. Uzak'lardan yazarak sevdim hep. Sensizliğin verdiği yalnızlığı, canıma okuya okuya sevdim. Ben seni Allah'ın kaderime
yazmış olduğu, en acı imkansızlıkta dahi yüreğimi ateşe vere vere sevdim.
En içten dua'larıma gözyaşlarımıda katarak
öyle temiz, öyle masumca sevdim seni.
Belki belli etmedim hiç ama,
ben bu kor ateşte için için yanarak küllendim ve bittim. Küçücük yüreğimde sensizliğin izlerini taşıdığımı kimseler görmeden, sabrımı sükût'umun içinde hep sabır ile yıkadım.
Ve en sonunda gördüm ki bu dünya'da sevenlere vuslat için nasip, hiç yok imiş. Uzak'tan uzağa görmeden sevmek, aşk'ların en beteriymiş. Yalnız bilmelisin ki uzak'ların sevenlere armağan ettiği tek şey, yavaş yavaş yâr'dan geçip yaradan'a yürümek imiş. Aşk'ta en makbûl olanıda, zaten bu değil midir sevdiğim .?
Unutmak zorundayım şimdi çaresizce seni. Mahşer günü hatırlanıp orada
buluşmak dileğiyle en sevdiğim, hoşçakal ..