BÖLÜM 10: TEK KİŞİLİK SÜRÜ

1.4K 83 24
                                    

---Claire---

Bilincim yerine geldiğinde gözlerimi açtım ama hiçbir şey göremedim. Karanlık tarafından yutulmuşum gibi bir his oluştu ilk önce. Daha sonra hemen gözlerimi parlatıp karanlığın içinde ne olduğunu görmek için kullanmayı denedim ama ne kadar denesem de başarılı olamadım. Daha sonra vücudumda hiç enerji olmadığını fark ettim. Duvara dayadığım sırtımı yerinden kaldıracak halim bile yoktu. Ama yine de denedim. Sonuç vermeyen uğraşlar beni nefes nefese bırakana kadar yerimden kalkmayı denedim. En sonunda kendimi boşuna yormamak için sırtımı duvara yasladım ve enerjimin yerine gelmesi için beklemeye başladım.

Yaklaşık yarım saat sonra bir gıcırtı duydum. İki demirin birbirine sürtmesi gibi bir sesti bu. Zaten hemen sonra içeriye dolan ışıkla beraber olduğum yerin kapısının açıldığını anladım.

Gözlerimi ani bir refleksle kıstım ve bununla da yetinmeyip kelepçeyle hareketi kısıtlanmış ellerimi yüzüme siper ettim.

İçeri birisi girdi. Bu bir kadın olmalıydı. Çıkardığı adım sesleri ayakkabının topukları yüzünden çok gür çıkıyordu. Bu sesin bir erkek ayakkabısı topuğundan çıkmayacağını anlayabilecek kadar topuk sesi duymuştum.

"Ellerini çek şu yüzünden." sesinin tonundan, emretmeye alışmış birisi olduğu anlaşılıyordu. Çok netti ve kendinden emindi. Karşı koyabilirdim ama bu şimdilik gereksizdi. Ben de söyleneni yaptım. Açık kapıdan içeriye dolan ışık kapalı gözlerimi az da olsa yakıyordu ama buna kısa süre sonra alıştım. Daha sonra gözlerim açıkken bile yanmamaya başladı.

Karşımda duran kişiyi inceledim. Öncelikle genç oluşu dikkatimi çekti. Sesi zaten bunu ele veriyordu ama duruşu, sesindeki emir veriş, daha yaşlı birindenmiş gibiydi. Tahmin ettiğim gibi topuklu bir ayakkabı giymişti. Dar kot pantolonunun üstünde desenlerle göz yoran, salaş bir tişört giymişti. Saçları ne uzun ne kısaydı. Başparmakları hariç diger parmakları kot pantolonunun cebinin içindeydi. Başını hafifçe geriye yaslamışti. Ama bana bakıyordu. Yüksekten bakmak dedikleri türdendi. Bakışları küçümseyiciydi. Aynı zamanda bana baksa sanki beni görmüyor, bir şeyler dusunuyor gibiydi.

"Kimsin sen?" diye sordum sesimin titremesine engel olarak. Başarılı olamamıştım. Ama o beni duymamış gibiydi. Cevap vermesi için sorumu iki kere yinelemek zorunda kaldım.

"Eski bir dost." dedi ve arkasını dönüp çıkmaya hazırlandı. Arkası bana dönük bir şekilde durdu ve yine o emredici ses tonunu kullanarak "Uslu uslu otur, bozuşmayalım." dedikten sonra topuklu ayakkabılarının yerde çıkardığı sesler eşliğinde olduğum yerden uzaklaştı. Kapı ardından gıcırdayarak kapandı. Herhangi bir şey görmemi engelleyen karanlığa rağmen gözlerimi açık tutmaya çalışsam da başarılı olamadım ve uykuya yenik düştüm.

Uyumadan hemen önce duyduğum son ses uyandırdı beni yine. Hemen gözlerimi açmaya çalışsam da bu sefer ışık gözlerimi öncekinden daha fazla yaktı. Gözlerimi aralamama bile izin vermiyordu. Daha gözlerimi alıştıra alıştıra açamadan sol tarafıma doğru birkaç ayak sesinin yaklaştığını duydum. Bir de bir şey sürükleniyordu sanki. Daha sonra sol tarafımda bir şeyin düşmesi gibi bir ses işittim. Ardından, bu sefer sürüklenme sesi olmadan ayak seslerinin karşımdaki kapıya doğru gittiklerini duydum. Sonrasındaysa kapı kapandı ve tekrar karanığa gömüldük.

Ne kadar tehlikeli olabileceğinin farkında olsam da merakım yenik düştüm ve ellerim ve ayaklarımın bağlı olmasına rağmen sürünerek sol tarafıma doğru, bir şeye çarpıp durana kadar gittim. Çarptığım şeyin duvar olmadığı belliydi. O kadar sert değildi ama kafamla çarptığım için karşımdakinin ne olduğuna dair bir fikir edinememiştim. Biraz doğruldum ve elimden geldiğince oturur pozisyon aldım. Ellerimle bu şeyi biraz yokladıktan sonra insan olduğuna dair bir şüphem kalmamıştı.

SON MELEZLER ( DOĞUŞTAN ALFA 3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin