Ağır adımlarla kaldırımda yürüyorum. Acaba kalbimde böyle midir? Senin gelmediğin her gün ağırlaşıyor mudur? İçten içe çöküyor mudur? Yok oluyor mudur?
Yine cevapsız kalan sorularım ile yürümeye devam ediyorum. İnsanlar bana bakıyor. Ama onları umursamıyorum. Ne onları ne de acıyormuş gibi bakan bakışlarını. Sen gittikten sonra kendime hiç bakmadım ki Mâşuk'um. Böyle bakmaları sence de normal değil mi?
Dümdüz ilerliyorum. Sonra sağa sapıyorum. Görüş alanıma kırtasiye giriyor. Kırtasiye'ye doğru ilerliyorum. Omuzum ile kapıyı itikliyorum ve içeriye giriyorum.
"Defterlerin bulunduğu bölüm nerede acaba?" diye soruyorum burada çalışan bir kıza.
"Burada efendim." diyerek defterlerin bulunduğu bölgeye doğru ilerliyor. Peşinden gidiyorum. Gülümsüyor.
"Teşekkür ederim." diyorum.
"Rica ederim efendim." diyerek başka bir müşterinin yanına ilerliyor.
Defterlere göz gezdiriyorum. Ama istediğim tarzda bir defter bulamıyorum. Çıkışa doğru ilerleyecekken bir defter çarpıyor gözüme. Siyah ve kilidi olan bir defter. Defteri elime alıyorum. Galiba istediğimi buluyorum Mâşuk'um. Defterle birlikte kasaya ilerliyorum. Parasını ödeyip eve doğru yürüyorum.
Yanımdan geçen insanları inceliyorum. Şu an mutsuz olduğu halde mutlu görünmeye çalışan o kadar çok insan var ki Mâşuk'um. Oturup ağlamak istiyorum. Gözlerinden acılarını okuyabiliyorum. Acılarını görüyorum. Peki, onlarda benim acılarımı görüyor mudur? Görmezler Mâşuk'um. Dünya işlerine kendileri o kadar kaptırmışlar ki kaldırıp başlarını bakmıyorlar. Yanlarından hızla geçtiği insanlarda ne acı var bilmiyorlar. Varsın bilmesinler. Acımı onlar bilmesinler. Onlarla paylaşmak istemiyorum zaten.
Eve nihayet varıyorum. Kapıyı açıp içeri giriyorum. Anahtarı kapının üstünden alıp kapıyı kapatıyorum. Ağır adımlarla salona gidiyorum. Sen gittiğinden beri her şey ağır geliyor Mâşuk'um.
Kendime bir kahve yapıyorum. Şekersiz içiyorum. Şekeri çok seven ben kahvemi şekersiz içiyorum. Sen gittiğinden beri bazı alışkanlıklarımdan vazgeçiyorum. Kahve oldukça acı. Ama acıyı sevdiğim için yüzümü ekşitmiyorum. Gülümsüyorum. Ne kadar gülümsebiliyorsam o kadar gülümsüyorum Mâşuk'um. Özür dilerim ama eskisi gibi gülemiyorum. Gülümseyemiyorum. Gülümsedim dedim ya yalan söyledim. Sen gittikten sonra gülmeyi unuttum. Dudağım kıvrılmaya çalışıyor ama kıvrılamıyor. Onlarda bırakıyor beni. Acıya teslim ediyor. Acı ben oluyorum. Acı benimle bütünleşiyor.
Kahvemi tezgahın üzerine bırakıyorum. Aldığım defteri poşetten çıkarıyorum ve masanın üzerine koyuyorum. Odamdan bir kalem buluyorum ve onu da masanın üzerine koyuyorum. Tezgahın üzerindeki kahvemi alıp sandalyeye oturuyorum. Bu gece sana yazacağım Mâşuk'um. Gidişlere, hayallere, umutlara, anılara, hüzünlere, kırgınlıklara, kızgınlıklara yazacağım. Her gün yazacağım ama bugün ilk sana yazacağım Mâşuk'um.
◇◇◇◇
Herkese Merhaba. Hikayenin adının anlamı; karışık, karmaşık, iç içe, birbirine dolanmış demek.
Maşuk; Aşık olunan, aşkla sevilen kimse demek.
Yani kız bunu aşık olduğum, aşkla sevdiğim anlamında kullanıyor. Ve itiraf etmeliyim girift ve maşuk'u internetten anlamları ile bularak bu kurguyu ortaya çıkardım. ^-^ Ay ben çok heyecan yaptım. Kapak için tekrardan çok teşekkür ederim.
![](https://img.wattpad.com/cover/78220385-288-k240015.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Girift
Non-FictionTezgahın üzerindeki kahvemi alıp sandalyeye oturuyorum. Bu gece sana yazacağım Mâşuk'um. Gidişlere, hayallere, umutlara, anılara, hüzünlere, kırgınlıklara, kızgınlıklara yazacağım. Her gün yazacağım ama bugün ilk sana yazacağım Mâşuk'um. ××× 13.0...