Bölüm - 59 - Ah Yusuf!

12.8K 1.1K 88
                                    

       

selamun aleykum

bakın ne kadar çabuk geldim. lütfen bölümün kısalığını buna göre değerlendirin.

keyifli okumalar..

yorumlarınızı merakla bekleyeceğim..

selam ve dua ile kalın...


**

Betül bir çocuğun ilkokulun ilk gününe geldiği heyecanla girmişti sınıfa

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Betül bir çocuğun ilkokulun ilk gününe geldiği heyecanla girmişti sınıfa. Haftalar sonra Yusuf'u ders anlatırken izlemenin tadını alacaktı zihni. Bu öyle bir tattı ki dimağının damağında kalmıştı ağır ağır damlayan bir parça bal gibi. Vakur adımlarla amfi salona girip arka sıralardan birine geçti. Sınıfa biraz erken geldiği için henüz öğrenciler doluşmamışlardı. Birkaç hevesli öğrenci dışında kimse yok gibiydi. Betül heyecandan terleyen ellerini çantasından çıkardığı ıslak mendili ile sildi, hala ıslak olan mendille oturduğu sırayı da sildi. Beklerken sınıfı da silebilirdi yakında. Ne yapacağını şaşırmış gibiydi. Sürekli saatine bakıyordu ama akrep ve yelkovan zamanı protesto ediyor gibi sanki hiç ilerlemiyordu. Gözlerini kapatıp Yusuf'un kusursuz siluetinin sınıfa girerken ki halini düşledi. İşte bu iyice uçtuğunun bir kanıtı olmalıydı. Hemen kafasını salladı; melankolik düş bulutlarını dağıtır gibi. Derste nasıl bakacaktı şimdi Yusuf'un yüzüne? Her şey bu kadar farklılaşmışken nasıl dinleyecekti anlattıklarını? Hiç bilmiyordu. Dakikalar ilerledikçe kalbinin ritmi de hızlanıyor ve göğüs kafesi sert bir beton gibi siper oluyordu kalbinin baskısına.

Bir öğrenci " Hoca geliyor!" diye sınıfı uyarınca Betül'ün ruhu yerinden çıkacak gibi olmuştu. Geliyordu!

Birkaç dakika içinde dersin hocası sınıfa ağır adımlarla girmiş ve deri çantasını kürsüye bırakmıştı ciddiyetle. Sonra sınıfa yüzünü dönüp " Evet arkadaşlar nerede kalmıştık geçen ders?" diye sormuştu Ahmet hoca. Evet bu Ahmet hocaydı! Betül'ün kalbi yerine sinmişti kırıklar içinde. Yusuf'u görme umudu Ahmet hocaya çarpmıştı ve yerle bir olmuştu.

İki saatlik sıkıcı geçen blok dersin sonunda beyni muhallebi kıvamına gelmiş bir şekilde biraz da hüzünle derslikten çıkıyordu Betül. Bütün bu heyecanlar yaşamaması gereken şeylerdi ama engel olamıyordu kendisine. Önce heveslerini doruklarda yaşayıp sonra onlara ulaşamayınca o doruklardan paldır küldür düştüğünde ruhunun çektiği can acısına engel olamıyordu işte. Poyraz'dan sonra ilk defa kalbinin atmak yerine göğüs kafesine çarpıp vücudunun içinde çırpındığını ve yüzyıllardır uyuyan kelebeklerinin kozalarında kıpırdandığını hissediyordu. Hoşuna gidiyordu bu lanet duygu. Sarhoşun müptela olduğu içki gibi, kumarbazın müptela olduğu kazanma aşkı gibi insanın vicdanını köreltiyordu sanki. Doğru düşünemiyordu ve doğru düşünmediğinin farkındaydı genç kız. En büyük huzursuzluğu da buydu zaten.

Düşünceler içinde sınıfın kapısından çıkarken tam karşı duvara bir serseri genç edası ile yaslanmış tüm ihtişamı ve asiliği ile onu bekleyen genç adam " Merhaba Betül." Diye seslendi. Dalgın bir şekilde başı önüne eğik olan genç kız bu tanıdık ses ile kafasını kaldırdığında karşısında Yusuf'u görünce şaşkınlığını gizleyemedi. " Sen..." dedi kekeme gibi, bir eliyle de sınıfı işaret ederek " Derse gelmedin." Diye ekledi.

Elif'in Mim Durağı - Kitap Oldu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin