MULTIMEDIAYA ŞARKI VE ARMAĞAN'LA, KAĞAN'I BIRAKTIM! ♥
"Selam ben Faruk." dedi öndeki çocuk. Biraz öne kaymıştı. Dikkatli bakınca biraz kalıplı, açık tenli, bal rengi saçlara sahip biri olduğunu gördüm. Bizim üniversitedendi, yani olabilirdi. Çünkü yüzü biraz tanıdıktı. Hani o okulda hep gözünüze çarpan ama hiç konuşmadığınız kişi. Evet o.
"Sen bizim üniversitedesin değil mi?" diye sordum merakıma yenilerek. Tam bir gerizekalıyım, sorduğum soruya bak! Gülümseyerek başını salladı. En azından gerizekalılığımı yüzüme vurmadı. Sevdim bu çocuğu.
"Aynı zamanda yan taraftaki müstakil evin, kiracısının, en yakın arkadaşı." dedi güler yüzlülükle. Sonra suratınıdaki o samimi gülme yerini somurtmaya bıraktı. Dudaklarını büktü ve dudağının sol kenarını sol yanağındaki gamzesi, "Sera evde yok, sen de kapıda kalmışa benziyorsun?" dediğinde ona birazcık olsun güvenmiştim. Neden diye sormayın sadece, samimi ve içten birisine benziyordu o kadar. Suratı bebek poposu gibi düz, parlak ve güzel görünüyordu. Ah, evet ben ve benzetmelerim.
"Ah, evet." deyip bir süre nasıl anlatacağımı düşündüm. "Telefonumun şarjı bitti o yüzden Sera ya da Mina'ya ulaşamadım. O yüzden benim burada olduğumdan haberleri yok. Bende burada ki armut koltuğa oturup beklemekte karar kıldım." dedim tüm içtenlikle gülümseyerek.
Bir süre konuşmadan durdu. Sonra koşarak karşı bahçeye geçti. İçeriye girip garip sesler eşliğinde çıktı. Evin önünde durdu ve eliyle gel işareti yaptı. Anlamıştım, misafirperverliğini konuşturup evlerine davet ediyordu ama olmazdı. Yani tedirgin değildim ama babam bunu duyarsa derimi yüzerdi.
Hiç aklıma gelip de yüzüne bakmadığım baksam bile ışık yüzünden göremediğim çocuğa baktığım da o henüz Faruk'a dönüktü. Yapacak bir şey olmadığını farkettiğimde ayaklanmıştım. Saçımı tek elimle düzeltirken diğer elimde suratımı yalayan Latte vardı. Ona gülümseyip iki elimle düzgünce tuttum. Kafamı kaldırdığımda, gördüğüm manzaraya ben diyeyim 'Biscolata reklam filmi' siz deyin- aman banane. Ne derseniz deyin. Ama lütfen ne derseniz sessiz deyin, şu an ben bu çocuğu denizde hayal ediyorum. Caiz mi bu?
Siz şimdi diyeceksiniz ki, 'sen şimdi buna hayvan gibi bakıyorsundur.' İnanın 7 kilometre öteden o kişinin yakışıklı olup olmadığını anlar, üstüne çocuğa bakarak hamile bırakırım. Ama onun ruhu duymaz. O zaman saniyelik hayaller ekşşın!
Kumsaldayız. Ben bikinilerle şemsiye altındaki şezlonga uzanmış meyve tabağından meyve yiyorum. Evet, o da denizden geliyor. Demek üstünde sadece şortun var. Seni çapkın şey. Saçını arkaya savurdu. Olamaz! Bana baktı. Geliyor, geliyor. Lan harbiden geliyor!
Gerçekten de geldi! Hayal değil ama bu! Bana mı yürüyor bu? Bana doğru geliyor! Çok yaklaştı, en az 2 metre var aramızda. Tamam, tamam yanlış alarm. Sadece eve doğru gidiyormuş.
"Gel, takip et beni." dediğinde kucağımda ki Latte hafif kısık bir sesle hırlamıştı. Onun durduğunu hissettim ama Latte kucağımda kıvranıyordu ve onu tutmak bi' hayli zorlaşmıştı.
"Sakin ol Latte. O bizi soğuktan kurtarıyor." dedim sakinleştirmek istercesine kucağımdaki Golden Retriver cinsi köpeğin kulağına doğru.
Kafamı kaldırdığımda bana gülümseyerek bakıyordu. Daha doğrusu gözleri bende değil sakinleştirdiğim köpekteydi. Bana bakmamasına rağmen heyecanlanmıştım. 'Çok dikkatli bakmamı yanlış anlamamıştır umarım' diye içimden geçirirken, köpeğe doğru yöneldi ve kucağına aldı. Ellerim bomboş kalınca, onlara bakmakla yetindim. Tarifsiz bir tablo. Ne diyebilirim ki.. Kusursuz.