Sabah tatlı yatağımda dönerken aniden kendimi yerde buldum.
"Ahh" diye inledim. Kendimi yerde bulmanın verdiği acı ve mutsuzlukla homurdanmaya başladım.
"Ya of ben size diyorum. Şu yatağın yanına bir yatak daha koyalım diye. Olsun çift çift kişilik yatak. Kardeşim her seferinde kendimi yerde buluyorum. Her seferinde de götümdeki kemikler kırıldı diye göt baş dağıtıyorum, her sabah bu yüzden hastaneye gidiyoruz. Ben bıktım siz bıkmadınız yaaa. Oooof BEN HER SABAH GÖTÜMLE YERİN ÖPÜŞMESİNİ İZLEMEK ZORUDA MIYIIIĞIĞĞIAAAIM?" diye bağırınca kapım aniden açıldı ve ben sesimi kesip öylece kalakaldım.
İçeriye Ege girdi. Evet Ege. Ege benim abim gibidir. Aynı evde yaşıyoruz. Babam yok hiç babam olmadı. Aslında ben 8 yaşındayken öldü ama ben asla bir babam olduğunu anlamadım, hisedemedim. Bu yüzden de annem ben Ege yaşıyoruz. Ege ile bir kan bağımız yok ama Ege benim için gerçekten çok değerli.
"YA OF YİNE NİYE BAĞIRIYORSUN TUTKU?" diye bağırdığında hala tam olarak uyanamadığını ve gözlerini avuşturduğunu fark ettim ve hemen ayaklanarak.
"Aa Egem niye bağırıyım. Bağırmıyorum. Sen beni rüyanda gördün herhalde yok öyle bir şey. Allah Allah sana da bu aralar bir şeyler oluyor iyice hayal kurmaya başladın"diyerek işin içinden çıkmaya çalıştım. Çünkü aksi takdirde Ege beni elinde terlikle bütün evde kovalardı.
"Haa öyle mi? Ben rüya gördüm o zaman. Neyse çok pardon bücürüğüm sen işine bak"
Kural bir: bir Ege Aslan'ı uyku sersemiyken uzaylıların geldiğine bile inandırabilirsin. E bu da benim işime geliyordu. Ege dönüp odamdan çıkacağı sırada ayağa hızlıca kalkıp omuzlarına atladım.Ege bir an afalladı. Ve ne olduğunu anladığında
"Seni bücür."diye homurdanmaya başladığını duydum. Sonra kafasını kaldırdı ve ben onun omuzlarının üzerinde olduğum için rahatça yüzümü gördü.
"Bunu sen istedin." dediğinde ne olduğunu anlamadan gözlerimi kırpıştırdım. Ege birden koşmaya başlayınca omzunda olduğum için dengemi sağlamakta zorluk çektim ve kollarımı kafasına doladım.
İkimizde kahkahalara boğularak ben onun sırtında evin içinde orada oraya koşturmaya başladık.
En sonunda Ege zıplayarak merdivenlerden inmeye başlayınca kahakahalarımın arasından "Seni adi! Biraz yavaşla. Düşeyimde öleyim gebereyim değil mi onu istiyorsun." diyebildim.
Ege de kafasını geriye atarak tek kaşını kaldırdı.
"Ah Julietim. Ben sensiz ne yaparım. Yaşayamam ki. Ne olur yanımda kal. Beni sensiz bırakma." dediğinde kahkahalarımız daha da kuvvetlendi ve durduramadık
En sonunda Ege üç katlı evimizin en alt katına indiğinde annemin bize bakarak bu mutlu halimizden çok zevk aldığını anladım.
Aşağı tamamen indiğimizde hergün görmeye alıştığım siyah parlak simli ve genis merdivenler salonun ortasına iniş yaptı. Ve büyük amerikan mutfak etrafı boydan boya camlarla çevrili salonumuzla karşılaştık. Evimizin kapısı bu büyük salona açılıyordu. Salonun ortasındaki büyük beyaz masanın siyah simli mermer zeminlerimizle ayrı bir uyum sağladığını bir kez daha fark ettim.
Evet fazla varlıklı bir ailenin kızıydım. Babam olmadığı için dedem üstüme çok düşer bana her konuda yardım ederdi.
Büyük beyaz masamızın üzerinin yine donatıldığını görünce hemen Fatma sultanıma döndüm. Diğer temizlik görevlileri haricinde evimizin aşçısı Fatma sultanımdır. Yanına gittim ve 52 yaşında olduğu için hafif buruşmuş ton ton yanaklarını sıkmaya başladım.
"Oy benim tontonum sabah sabah kalkmışta bize kahvaltılar mı hazırlamış." dediğimde gülüsemeye başladı.
Yanağına bir öpücük kondurup annemle daha demin omzundan yeni indiğim Ege'ye döndüm.
Annem bize döndü."Galiba yeni okulunuzdaki ilk gününüz iyi geçmiş ha bu mutluluğunuza bakılırsa." dedi.
Aslında pek de iyi sayılmazdı.
Dün isminin Batu olduğunu öğrendiğim çocuk yakalandığında bana 'senin yüzünden yakalandım kızım. Her şeyi mahvettin. Yandın sen görürsün mahvedeceğim seni' adlı bakışı atınca tırsmadığımı söyleyemem.
Daha sonra ise sınıfa gidip birkaç kişiye Batu hakkında sorular sorduğumdaysa çok tehlikeli biri olduğunu okulun sahibinin babası olduğunu o yüzden okulda her zaman çetesiyle istediğini yapabildiğini ve bunun 2 yıl kadar önce falan 2 hafta kadar gözden kaybolduğunu ve bu sıralarda bunun okuldan Emre Can adında bir çocuğu öldürdüğü ile ilgili bir soruşturma açıldığını ama polisin ellerinde bir şey olmadığı için Batu'yu tutuklayamadıklarını şimdi ise ellerine bir delil geçtiği için tutuklayabildiklerini anlattı. Ve babasının çok zengin olduğunu bu yüzden oradan kolayca çıkabileceğini de söyledi ama ben bu son şeye inanmadım sonuçta insan öldürmüş bir cani olarak parayla hapisten de çıkamazdı değil mi?
Ege ile kahvaltı sofrasına oturduk.
"Anne seninle konuşmam gereken bir konu var."diyerek söze girdim.
Annem ne olduğunu sorarcasına bir bakış attığında konuşmaya devam ettim.
"Anne ben artık kendi evime çıkmak istiyorum." diye direkt konuya girdim. Bu fikir uzun süredir aklımdaydı ama bir türlü söyleyemiyordum.
Annem tek kaşını kaldırıp bu nereden çıktı der gibi bakınca yine konuştum.
"Bence artık kendi evimize çıkma vaktimiz geldi. Hem ben tek olmam Ege beni yalnız bırakmaz. Nolur anne lütfen." diyerek yalvardım.
Annem bir süre daha düşündü ve en sonunda hafif bir tebessümle karşılık verdi.
"İyi peki madem. Yalniz hep ziyaretime geleceksiniz. Beni burada böyle yalnız bırakmak yok. Ben size akşama kadar çok güzel bir ev bulmuş olurum. " dediğinde o kadar mutlu olmuştum ki neredeyse uçacaktım.
Kahvaltımızı yaptıktan sonra yukarı çıkıp siyah dizimin neredeyse iki karış yukarısında olan eteğimizi ve beyaz gömleğimi giydim. O iğrenç siyah kıravatı da bağladıktan sonra saçlarımı düzleştirdim ve belimi örten saçlarımı açık bıraktım. Gözüme siyah göz kalemi, eyeliner ve maskara üçlüsünü kullandım ve renksiz bir parlatıcı sürüp makyajımı tamamladım.
Üşüme riskine girmemek için ise siyah kapüşonlu ipli ceketimi giyip önünü açık bıraktım, kapüsonunu kafama geçirdim ve kenarlarından düz saçlarımın dökülmesine izin verdim.Ve ayaklarıma da hayatımın aşkları olan siyah air max spor ayakkabılarımı da alıp çıktım. Evden çıktığımızda Ege bana dönerek
"Bugün seninkiyle gidelim hiç halim yok kullanamayacağım"dediğinde anahtarımı çıkarıp siyah spor arabamı açıp bindik.
Tamam 18'imi doldurmamış olabilirim ama para her şeyi çözüyor.
Evet her şeyim gibi arabamda spor ve siyahtı. Siyah en sevdiğim renktir asla değiştirilemeyeceği için, spor hayatımın anlamıdır lisanslı bir volebolcu olduğum için.
Okulun girişinde Defne ve Rüzgar'ın bizi beklediğini gördük. Onları da alıp muhteşem dörtlü gibi okulun kapısından içeri girdik.
Herkes bize bakıyorduk. Ee ne bekliyordunuz. Tabiki de arkadaşlarımı da kendim gibi siyaha alıştırmıştım. Onlarda adetâ siyaha bürünmüşlerdi. Siyahlar abideleri gibi Ege ve ben bir adım önde Defne ve rüzgar hafif sağda bir adım arkamızda, siyah kapüşonum ve muhteşem siyah gözlüğüm ile okulun içine doğru yürüdük.
Okul binasına girene kadar herkesin gözü bizdeydi. Ege elimi tuttuğunda ona anlamaz gözlerle baktım
Fısıldayarak "Sana yiyeceklermiş gibi bakıyorlardı. Napıyım?" hep birlikte kapıdan içeri girdik.
Sınıfımızın olduğu kata kadar aynı şekilde yürümeye devam ettik.
Sınıfa girdiğimiz anda bir çift maviyle karşılaşmam bir oldu. Sanki beni öldürecekmiş gibi bakan bir çift maviyle.
Evet bu... O'ydu. Batu Akman. Ve şimdi karşımda, sanki yiyecekmiş gibi bana bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutuklu
Teen FictionBir kız. Korkularıyla yüzleşerek yaşamak zorunda olan bir kız. Hayatını geçmişin izinden kurtarmak için spora adamış bir kız. Her daim güçlü, kendini ezdirmeyen, başı her daim dik ve önüne çıkan insanları ezerek yolundan çeken bir kız. Bir Tutku pek...