Lovise, büfeden sigarayı alıp çıkarken büfenin girişindeki ikinci basamakta durup camdaki yansımasına baktı. Berbattı. Haberlere bu kadar kısa sürede düşeceği aklının ucundan bile geçmezdi. Nasıl haberleri olabilirdi ki? Nasıl? Tekrar tekrar kafasında canlandırıyordu. Kimsenin onu görmediğinden o kadar emindi ki. Geriye tek bir şey kalıyordu. Kameralar. Tabi ya, nasıl unutabilmişti ki? Babası, Friedrich Manni'nin ölümünden sonra kazı alanı sınırları içerisinde bulunan her yere kamera taktırmışlardı. Muhtemelen labaratuvardan o şekilde ayrılması dikkat çekmişti ve kameralara bakmışlardı kesin ama bu kadar sürede yayılması hiç de iyi değildi. Diyaframdan geniş bir nefes aldı.
Şimdi sakinliğini koruyup stratejisini ona göre belirlemeliydi. Çünkü babasından öyle öğrenmişti. Babası atacağı her adımın planını yapan bir insandı. Şimdiki zamana ışınlandı tüm bunların arasından. Hızlıca arabaya yürüyüp kapıyı kilitledi. Güvende olduğunu bilmeye ihtiyacı vardı şu sıra. Arabayı çalıştırdı. Daha birkaç kilometre ya olmuş ya olmamıştı. Dikkatini toplayamıyordu. Kenara doğru çekti. Stresten ne yapmalı, ne yapmalı diye direksiyona kafayı yaslamış düşünüyordu. Olduğu yeri düşündü, havaalanına nerden bakılsa yüz kilometre daha vardı. Havaalanına ulaşsa bile bu sefer oradan çıkamama ihtimalini göze alamazdı. Son zamanlarda Türkmenistan hükümeti tarihi eser kaçakçılığına çok ağır önlemler almıştı. Yakalanma ihtimalini düşünmek bile istemiyordu. Telefonunu çıkarıp uçuş seferlerini kontrol etti. En yakın sefer Amerika'yaydı ve uçuş saati geceydi. Geceye daha nereden baksan birkaç saati vardı. Şuanki planı geceye kadar orada beklemekti. Hem o zamana kadar plan yapmaya ve biraz daha sakinleşmeye fırsatı olabilirdi. Televizyonu açtı. Fx kanalında Katherine Rose'un programının tekrar yayını vardı. Bazen denk geldiğinde izlediği programlardandı. Programın bugünkü konuğu bir Türk'tü. Rivayetlerde yer alan büyük hazineden bahsediyordu. Serin bu Türkmenistan akşamında klimanın etkisiyle göz kapakları iyice ağırlaşmıştı.
...
Yol kenarına park etmiş mini cooperin camına, polis memuru İslam Ramazanov parmağıyla tıklattı. Genç polis memuru cama tıklatırken yüzüğü dikkatini çekmişti. Bebeği olalı henüz daha birkaç ay olmuştu. Aracın içindeki kadın direksiyona kafasını koymuş uyuyordu. İkinci kez tıkladıktan sonra ancak uyanabildi, Lovise. Kalbi sanki ağzında atıyordu. Neredeyse kalp ritminden polisi duyamayacaktı. Dikkat çekmemeliydi. Camı yarıya kadar açtıktan sonra,
-Bir sorun mu var memur bey?
-İyi misiniz hanımefendi? Bakın burada uyuyamazsınız.
-İyiyim memur bey, çok yorgundum. Uyuyakalmışım.
-Ehliyet ve ruhsatınızı kontrol etmem gerekiyor, hanımefendi. Lütfen uzatır mısınız? Lovise, tavandaki bölümden ehliyet ve ruhsattı uzattı polise.
Polis, ehliyetini ve ruhsatını telsizden sorgulatırken, Lovise polis memurunu izliyordu. Telsizin karşı tarafında bulunan belirsiz ses hızlı bir şekilde bir şeyler anlatıyordu. Polis silahına davranıp ona dışarıya çıkmasını söylüyordu. Lovise, hiç tereddüt etmeden anahtarı çevirdi. Mini Cooper, polis memurunu arkasında bırakırken arabanın arka tarafına çarpan kurşunlar arka camı tuzla buz ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Piramit (Güncelleniyor)
Mystery / Thriller'' Lovise, kutuya benzeyen nesneyi kaldırmaya çalıştı. Ağırdı. İçerisinde tam olarak ne olduğunu bilemediğinden ilk başta açmaya cesaret edemedi. sonra 5 bin yıldır toprağın altında, o kadar basınçla kala kala açması da bir hayli zor olacaktı. Daha...