Mini Cooperın arka camı dağılmış, sağ arka lastiği de patlamıştı. Lastiği patlayan araba bir sağa, bir sola çekiyordu. Türkmenistan polisi hemen alarma geçmişti. Mavi kırmızı polis lambası serin Türkmenistan akşamında dikiz aynasından göz alıyordu. Lovise, nasıl bir belanın içerisine düştüğünü anlamaya çalışıyordu. Ufacık bir şey için miydi bunca koşuşturma? Daha sonra polisin namlusundan gelen kurşun sol dikiz aynasını parçaladı. Ölüm gerçeği, yaşama içgüdüsüyle birleşmişti. Kanında artan adrenalin damarlarını patlatacak dereceye ulaşmıştı. Bir polis arabasıyla başlayan kovalamaca sağdaki yoldan gelen diğer arabayla şimdi iki olmuştu. İki şeritten birlikte gelen polis arabaları öne geçip, Lovise'nin önünü kesmeye çalışırken, Lovise bir sağ bir sola makas atarak, polislerin önünü kesmesini engellemeye çalışıyordu. Başını eğerek arkasındaki kurşun yağmurundan yağan kurşunların kafasına çarpma ihtimalini azaltmaya çalışıyordu. Ayağı artık gaz pedalının en sonundaydı. Gözlerini bir açıp bir kapatıyor, yine de odaklanamıyordu.
Arabanın hızı, patlayan lastikle birlikte yoğun bir savrulma hareketi yaşatıyordu. Lovise önündeki kavşaktan savrularak son anda dönmüş, patlayan lastik avantajı olmuştu. Aynı şekilde kavşağı dönemeyen polis aracı bariyerlerde aldı soluğu. Başta bir kağıt gibi buruşan kaportadan simsiyah dumanlar yükselmeye başladı ve ardından büyük bir gürlemeyle havaya uçtu. Polis arabası alev topuna dönmüştü. Sağ dikiz aynasından yanan polis arabasına baktı Lovise, daha sonra kendi kendine; '' Sanırım başım şimdi gerçekten belada.. '' diyebildi.
Lovise kendisini takip eden yukarıdaki ışıkla kendine geldi. Helikopterin kanat sesleriyle polislerin sirenleri çınladı kulaklarında. Otobanda başlayan takipte polis arabası sayısı şuanda dörttü. Diğer iki araba önünden yavaşlatmaya çalışıyor, Lovise bariyerlere inerek bir şekilde kurtulmayı başarıyordu. Öndeki polislerden gelen kurşunlar birden önünü karartmıştı. Lanet olsun! Farlar... Önüne çıkan diğer tabela taslama köçesi yazan yolun bittiğini gösteriyordu. Anayolun bitimindeki kavşak noktasında polis çevirmesi vardı. Yola doğru dikey pozisyonda park edilmiş dört tane polis jeepi yolu kapatmıştı. Lovise oraya varmadan sağ tarafta yer alan dar yola saptı. Bu dar yolda kenarda büyük direkler yoktu. İrili ufaklı çakıl taşlarıyla kaplı yolda farları patlamış mini coper karanlığa doğru ilerliyordu. Yolda sadece polis arabaların mavi kırmızı ışıkları, yukarıdan yansıyan helikopterin ışığı aydınlatıyordu önünü. Diğer bir kurşun ön camı büyük bir sesle tuz buz etti. ''Huhh!'' diye bir soluk aldı, ''Çekirge ikinciyi de sıçradı. Bakalım daha kaç metre sıçrayabilecek?'' dedi kendi kendine. Polislerle arasındaki mesafe yarım mil ya vardı ya da yoktu.
Son hızla ilerleyen araba karanlığa doğru sokuluyordu iyice. Aniden yolun ortasında bal sarısı iki göz belirdi. Köpeğe çarpmamak için son anda manevra yapan Lovise'nin son gördüğü birkaç kez havada yuvarlanan cooperın içiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Piramit (Güncelleniyor)
Mystery / Thriller'' Lovise, kutuya benzeyen nesneyi kaldırmaya çalıştı. Ağırdı. İçerisinde tam olarak ne olduğunu bilemediğinden ilk başta açmaya cesaret edemedi. sonra 5 bin yıldır toprağın altında, o kadar basınçla kala kala açması da bir hayli zor olacaktı. Daha...