Yine Mark ile aynı anda "Önce sen söyle" demiştik. Bende bunun daha fazla tekrarlamaması için susmuştum. Ortam sessiz bir hâl alınca normalde beni tanıyıp tanımadığını soracağım halde bu soruyu sormaya cesaret edemeyip sadece konuşmuş olmak için "Şarkılarınız gerçekten çok güzel" dedim. Heyecanımı kontrol edemediğim için kendime kızmıştım ama laf ağzımdan çıkmıştı bile. Mark "Teşekkürler gizemli kız" demişti. "Gizemli kız" mı? Bu söz bana işaretleri takip etmem gerektiğini gösteriyordu. Çok garip bir gün şu falcılara inanacağım hiç aklıma gelmezdi.
Ben düşüncelerime odaklanmışken sınıftan içeri Jungkook girdi. Cidden bu çocuğun artık ciddi bir şekilde sürekli beni gözetlediğini düşünmeye başladım. Fakat bir ayrıntı fark ettim ki Jungkook içeri girince Mark'a ölümcül bakışlarını sunmamıştı. Şaşırtıcıydı. Ayrıca gözleri biraz dolmuş gibiydi. Bir şey olmuştu belli. Jungkook elleriyle bana gel işaretini yaptı. Mark'a son bir kez baktım ve Jungkook'un yanına gittim. Beni kolumdan acıtacak bir şekilde tutup dışarı çıkardı. Mark arkası dönük olduğu için bunu görmemişti. Jungkook beni okulun arkasına getirdi. "Ne varsa okulun arkasında bütün konuşmalar çoğunlukla burada yapılıyor" diye düşüncelerimi devam ettirirken Jungkook söze daldı. Kolumu bırakırken ağzından şu kelimeler dökülüyordu. "Daha ne kadar kaçmayı düşünüyorsun? Ayrıca şu yeni gelen çocukta ne buluyorsun gerçekten anlamıyorum. Benden yakışıklı olduğunu da sanmıyorum!". O son cümlesi beynimde yankılanmıştı. Ne demeye çalışıyordu? Onu sevdiğimi falan mı? Saçmaladığımı fark edince kafamın karıştığının farkına vardım. Jungkook'a
"Bana biraz zaman ver kafamı toplamam gerekiyor"
dediğimde yüzündeki ifadeden anladığım kadarıyla hayal kırıklığına uğramıştı. Sanırım kızlar şuana kadar sınıfa gelmiş olmalıydı. Onların bana yardım edeceğini düşündüğüm için çareyi onlarda aramakta kararlıydım. Jungkook'a gitmeden önceki sözüm
"Sakın bana kızma" olmuştu.
Jungkook'un yanından her ne kadar istemesemde ayrıldım ve sınıfıma yöneldim.
Tahmin ettiğim gibi Dong-sun ve Bon-hwa gelmişti sınıfa. Yanlarına gittiğimde bana neler olduğunu sormuşlardı. Bende anlamsızca kafamı salladığımda gözleri ile GOT7"ın bulunduğu alanı işaret ettiler. Baktığımda Mark ağlıyordu. Sanırım benim için ağlıyordu. İçim acımıştı. Onu böyle görmeye dayanamayıp yanına gittiğimde ağlayan Mark birden bire gülen Mark'a dönüştü. "Bu çocuk deli mi ya acaba? Öyle olsa bile tatlı deli" dedim içimden. Afallamıştım yine. Ama güldüğünü görünce rahatladım ve bir şey söylemeden kızların yanına geri döndüm. Derse girecekken Jungkook yanımdan kalktı. Başka bir arkadaşının yanına geçti. Ders başladığında Mark Junior ile konuşuyordu. Öğretmen onları ikaz etmesine rağmen. Öğretmen sabırı taştığında Mark'a bir arka sıraya geçmesini söyledi. "Bir arka sıra" mı dedi o? Ama Mark'ın arkasında ben oturuyordum. Kabul ediyorum çok şanslı biriyim. Mark benim yanıma oturduğundan beri Jungkook bizden gözlerini bir kere olsun çevirmemişti. Bir süre sonra ders bitti. Neden bitti ki sanki? Dong-sun ve Bon-hwa ile çantalarımızı alıp okuldan ayrıldık. Üçümüz bir yandan yürüyüp bir yandan da konuşurken arkadan bir ses geldi. Arkama baktım ve Jungkook'u gördüm. Şaşırmadım. Sonuçta süpriz yumurta gibi her yerden çıkıveriyordu. Nefes nefese kalmışken kendini toparlayıp birşey söylemek istediğini söyledi. Bana
"Lütfen bu okuldaki yaşadığımız olayları annene anlatma! Anneler bu tür konularda çok meraklıdır bilirsin. Şimdi olur da teyzen gibi annende meraklı çıkar. Bir dakika sahi "Senin annen nerede"? ! dedi...
💚💛💜EVET ARKADAŞLAR BİR BÖLÜM DAHA BİTTİ. HATAM VARSA ÇOK ÖZÜR DİLİYORUM. UMARIM BEĞENİRSİNİZ. LÜTFEN OY VERİN VE YORUM YAPIN. SİZLERİ SEVİYORUM💙💚💛💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BTS AND GOT7:GOOD AND BAD
FanficBong-cha isimli 16 yaşında bir kız annesini kaybediyor ve yeni okulunda maceralarla dolu BTS ve GOT7 üyeleri ile karşılaşıyor. Bakalım kim iyi kim kötü...?????