"Doktor?" evet evet yanlış duymadınız. Karşımda Irmak'ın sevgilisi olarak duran kişi bizzat Yusuf'un ta kendisiydi. Şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım nerdeyse. "Papatya? Demek Irmak'ın tanıştırmak istediği şu meşhur arkadaş sensin ha?" "Evet öyle benim. Ama açıkçası Irmak'ın sevgilisi olduğuna hala inanamıyorum." Irmak şaşkınlıkla bizi dinliyordu. Ee kız haklı tabii yani. Benimde ilk kez tanıstırdığım biri sevgilimin önceden tanıdığı olsa ben de şaşırırdım. "Siz yani siz tanışıyor musunuz?" "Evet. Kendisi hem hastam hem de bir hastamın yakınıydı o vesile ile tanıştık biz de." dedi Yusuf. "Yaa evet hastam derken tabi şöyle oldu kendisi bana arabayla çarptı. Öyle hastası oldum. " "Aaa ne hoş gerçekten şoktayım şuan." dedi Irmak ama renkten renge girmişti. Hayır niye bu hale geldi sanki. Sevgilini mi aldık sanki kardeşim. Tepe tepe kullan. Maşallah iyi hoş çocuk. Ama çok ukala be. Bana çarpınca bile "Bon sono çorptom evot omo sondo onune boksoydooon." dedi yani. Kendini beğenmisin teki iste. Kasıntı şey. "Ee ayakta durmayı mı planlıyoruz bütün gün dimi ama otursak mı diyorum." Bıraksam dik dik bakıcaklar daha ya. Gelen garsona siparişleri verdik. Hala masada çıt yok. Te Allahım. Ne vardı çağırdı yani beni buraya. Yemeklerimiz gelince de yemeğe koyulduk. İnsan bir hal hatır falan sorar. Öküzlükte mastır yapmış ulan bunlar. Ne bu kendini beğenmislik. Sessizliği bozan yine ben oldum. "Ee ne zamandır birliktesiniz bakalım?" Allaaaaah Irmak'ta bir kasılmalar bir böbürlenmeler başladı yarabbim. Bu neydir kız böyle? Sanırsın dünya üstünde tek boyfriendi olan bu. "Canım biz tam 3 aydır birlikteyiz." Ohaa nasıl bu kadar uzun zamandır birliktesinizz??? Diyesim geldi ama demedim. Tam 3 aydır birliktelermiş. İnanır mısınız? Sanırsın 45 yıl. Tabii kendisinin daha önce en uzun ilişkisi 2 hafta sürdüğü için 3 ay çoook uzun bir süre. "Yaa ne güzel. Maşallah." diyip yapay bir gülücük kondurdum suratıma ve Irmak kafasını çevirir çevirmez gözlerimi devirdim. "Neyse ben kalkayım artık. Hastaneye geçmem lazım. Seni de bırakayım istersen Papatya iş yerin yolumun üstünde." demez mii? Dedi bilee. Irmak açtı fal taşı gibi gözleri. Dikiverdi bana. Ve dedi ki "Ahah öyle mi? Aa bıraksın nolur. Bak hem yolunun üstüymüs canım." ben şok ben iptal. Beklediğim tepki "Yok anassının gözü. Yolarım kız seni. Yürü bas git sevgilimin yanından." dı ama yanıldım. Bu Irmak'ta bir fırıldaklar vardı ama bakalım. Ben de itiraz mı edicem hemen tamam dicem de bugün izinliyim ya la ben. Ama Irmak'ın morrs suratını görmeye değer. "Tamam öyleyse çok iyi de olur. " dedim vee haydi bakalım Yusuf'un arkasından. Arkamda bıraktığım bir çift meraklı ve kıskanç Irmak Demir'in gözlerini düsünerek pis pis sırıttım. Müstehak sana beybisiii. Atmicaktın o iftirayı. Çıkar şimdi aheste aheste. Bu ona yetmezdi ama olsun. Bindik arabaya ama benim ağzım kulaklarımda tabii. "Ne o çok hoşuna gitti tekrar bu arabaya binmek?" "Yaa ne demezsin oyle hoşuma gitti ki(!) Neyse neyse sen beni şurda ışıklarda indir" dedim. Tip tip baktı yine. Uyuz. "Niye ki? Götürücem işte işe kadar." " İşe gitmiyorum çünkü. Eve gidicem çek sağada ineyim. Ya hem niye açıklama yapıyorum ki sana. Seni ne ilgilendirir. İstediğim zaman istediğim yerde inerim." "Sana iyilik yapanda kabahat. Sanki banane. Senin özle şoförün gibi mi duruyorum ordan bakınca acaba?" "Daha çok öküz gibi duruyorsun." Ahahah soktum lafı kalırsın işte böyle. "Anlaşıldı. İn bakalım. " diyip sağa çekti. Tam inecekken "Eyvallah doktor. En azından buraya kadar getirdin. Sağol. Ha bu arada ben Irmak'ın dostu falan değilim. Aramızdaki mevzu çok farklı bizim. Çok merak edersen Irmak'a sor dicem de şimdi o utanır anlatmaya. Gerçi onda utanma diye bir duygu var mı bu konuda şüpheliyim ama. Bu buluşma zaten ilk ve sondu benim için. Hadi iyi günler." diyip indim. Ben iner inmez arkamdan arabadan indi ve yanıma geldi. "Çok değişik birisin çözemedim seni. Hem şu Irmak'la arandaki mesele. Merak ettim gerçekten. Arkadaş değilseniz neydi bugünkü buluşma?" "Dediğim gibi çok merak ediyorsan Irmak'a sorarsın. Ne kadar doğru anlatır ya da anlatır mı bilemem ama bugünkü buluşma ısrar üstüne gerçekleşti ve bir daha tekrarlanmayacak." dedim ve arkamı dönüp hızla uzaklaştım. Neden bu kadar kurcaladı bu mevzuyu anlayamamıştım. Ne bilmek istiyordu? Merak ettiklerini Irmak'a sorsa doğruları öğrenebilir miydi? Bunların hepsi birer muamma. Söz konusu Irmak olunca güven olmuyor çünkü. Artık aralarında halletmeleri lazim. Bundan sonrası beni kasmıyor çünkü. Şimdiye kadar ben düşündüm bundan sonra da Irmak Hanım düşünsün bakalım. Çantamdan telefonu çıkarıp Candan'ı aradım. "Efendiiim. Hayırdır? Sen ararmıydın beni?" diye açtı telefonu. Sanki 30 yıldır görüsmüyoruz mübarek. "Ne diyosun Candan ya? Ne var yani? Aradım işte. İstemiyorsan kapatayım. Keyfimi kaçırma sana anlatacaklarım var. Buluşalım mı?" "Oluuur. Uyar bana valla. Konum at geliyorum." dedi ve kapattı. Candan'a gezmek olsun yeter ki. Her yere gelir. Bir saat sonra Sahil Kafe'de buluştuk. Ben geleli her ne kadar 45 dk olsa da Candan'ın gelmesi 1 saati buldu işte. "Nerde kaldın be? Ağac oldum burda. Hayrına biri dibime su dökse meyve vericektim yeminle hee." " Ya sorma. Eyelinerimi çekemedim bir türlü. Ondan geciktim iste birazcik." "Birazcık mı? E yuh ama yani!" "Eeeh tamam çemkirme hemen be! Eee bombeleri söyle bombeleri. Meraktan çatladım hee." "Haah ben de diyordum ne zaman sorucak. Sana dedikodu olsun tabii." "Yaa kızııım anlatsana yaa çatlicam meraktan siyorum sana hadi yaa!" " Tamam sıkı dur geliyor. Irmak' ın sevgilisi şu bana çarpan doktor çıktı." "Neeeee!! İnanmıyoruuum. Nasıl yaaa? Kızım o çocuk senindi bee. Sana ayarlicaktık onu. Vay be onu da mı kapmıs bu şırfıntı?" "Ben ne diyorum sen ne diyorsun be. Konu ben miyim şimdi? Adam meraklarda. Sorguladı durdu beni Irmakla aramızdaki mevzuyu. Bakalım git Irmak'a sor dedim ben de. Nolucak görücez. Aman ya benden uzak olsunlarda." "Irmk uzak olsun demek istedin heralde. Maviş beyimizi kastetmedin dimi?" " Ayy Candan yaa ne alakası var ikisinden de bahsettim. Neyse hadi benim kalkmam lazım. Geç kaldım." diyip ayaklandım. "Ee bu kadar mı yani bunun için mi çağırdın beni? Başka bişi yok mu? Off yaa!" "Bugünlük bu kadar canım. Dahası yok. Bu seni bir hafta idare eder hadi görüsürüüüz!" dedim ve kafeden çıktım. Bir dolmuşa bindim. Yine ter kokusu yine üstüste insanlar.. Alıştı bünye gerci artık ama. Eve en yakın durakta indim. Ve canını yediğimin oksijenine kavuştum. Evin kapısını acıp girdim içeri. Keşke girmeseydim. Babamla burun buruna geldim. "Nerde kaldın sen? Saat kaç oldu. Her şeyi Oya yaptı bugün. Papatya hanım nerde? Gezmelerde. Hayırsız. Ne biçim evlatsın sen? Nerdeydin bu saate kadar ha cevap ver nerdeydin? Kimle sürttün bu saate kadar? Söyle dedim yoksa geberticem şimdi seni. Elimde kalıcaksın." "Ne diyosun be! Bir gün de Oya yapsın nolur? Zaten her bokunuzu ben yapmıyor muyum? Papatya çöp topla Papatya servise çık. Her iş bende. Haa bide akşama kadar da elaleme hizmet ediyorum elin retorantında. Bir gün Oya yaptı işleri işe yaradı diye mi bu tantana akşam akşam. Yettiniz ama benim de bir sabrim va.. " derken suratıma yediğim tokatla kendimi yerde buldum. İşte yine bir İlhan Peker klasiği. Peker ailesi akşam kavga sanatlarına hoşgeldiniz. Bu bir klasik dediğim gibi hemen hemen her akşam olan şeyler. Bana normal. Komaz baanaaa yaaa!! Hemen toparlandım ve ayaga kalktım. "Senin attığın tokatlar artık benim canımı bile yakmıyor İlhan Bey." dedim ve odama girdim kapıyı da çarptım. Odadaki Oya bana ters ters baktı ve "Noldu kız yedin dimi yine dayağı. Ee tabi olucağı bu. Nerdeydin bu saate kadar. Sevgilinle mi gezdin?" Rabbim hepsi manyak bunların. Cevap bile vermeden üstümü çıkardım ve uyumak için yatağa girdim. Sabahta kimse uyanmadan erkenden evden çıktım. Hiçbirinin yüzüne katlanıcak tahammülüm yoktu cünkü. Sahilde biraz dolandım. Kestirme yoldan restauranta giderken birden önüme Hamit çıktı. Şansıma da kimseler yoktu sokakta. Kahretsin. "Papatya seni çok özledim. Nolur anla beni. Bak gel nolur gidelim bilişkilerini Yalvarırım." "Ya bak Hamit git başka yerde oyna be! Bak bir daha bana böyle şeyler söyleme dedim. Ablama söylerim dedim. Neden anlamıyorsun ya? Bak çok kötü olur anladın mı? Öldürüm lan seni! Pis zamapara!" diyip hızla yürümeye başladım. Arkama dönüp baktığımda peşimden gelmediğini gördüm. İçim rahatlamıştı. Restaurantın önüne geldiğimde daha kapının açılmadığını gördüm. Saat o kadar erkendi yani. Ben de merdivene oturup beklemeye koyuldum. "Sen de erkencisin bakıyorum." gelen sesle irkildim. Korkmuştum. Sesin sahibine baktığımdaysa Yusuf'u gördüm."Ses verup gelmeyi düşünseydin keşke. Ödüm patladı." "Ses verdim ya işte. Bu saatte napıyorsun burda?" " Ben de aynı şeyi sana sorucaktım. Yani benim bu saatte burda olmam gayet normal çünkü burda çalışıyorum. Ama senin bu saatte burda olman ilginç." "Yani haklısın bir nevi. Ama nöbetten çıktım ve dehşet yorgunum. Eve gidip kahvaltı hazırlayacak halim yok ve karnım çok aç. Ben de mecburen soluğu burda aldım." "Niye Irmak hazırlamıyor kahvaltını? Sevgilin değil mi işe yarasa ya?" "Irmak hazırlayamaz. Çünkü ayrıldık biz." "Ahahah öyle mii? Hiç şasırmadım nedense. Yani senden önceki ilişkilerinin en uzunu 2 hafta sürdüğü için çok normal tabii. Bu Irmak için çoook fazla bir süreydi. Neden ayrıldınız diye sormicam tahmin etmek çok zor değil. Irmak bencil,çıkarcı,ukala,iftiracı,kendini beğenmiş koca bir egoist ve en önemlisi bir tikican. Bunlardan biri olsa gerek ayrılık nedeniniz." "Aslında ayrılmamızda senin payın büyük. Irmakla aranızdaki mesele. Hepsini öğrendim. Zor da olsa Irmak'ı konuşturdum. Ama ona kızmadım. Senden özür diledi. İyi niyetli düsünmüş dedim ama bir akşam bir telefon konuşmasına şahit oldum daha doğrusu kulak misafiri oldum. Seni nasıl kandırdığını asıl amacının özür dilemek değil de hava atmak seni yerden yere vurmak olduğunu yani ben çok mutluyum ultra yakısıklı bir doktor sevgili yaptım senin hiçbir şeyin yok diyip seni küçük düşürme peşinde olduğunu duyunca.. Bende ipler koptu. Ve aramızdaki bağı kestım" Söyledikleri karşısında şasırmadım. Beklediğim bir şeydi. Bu işin içinde bir bit yeniği oldu çok belliydi. Ben kül yutmamm!! "Birincisi ben bunu anlamıştım. İkincisi ultra yakışıklı falan değilsin. Üçüncüsü bu ayrılıkta benim payım falan yok. Hep sizin kendi bok yemeleriniz. İlişkinize sahip çıkamadınız demek ki! Ama Irmak'a karşı olan sabır vaden senin de bu kadarmış. Çok bile dayanmışsın. " "Bu kadar söylediğim şeyden sonra takıldığın seyler gerçekten şasırtıcı. Seni çözemedim Papatya. Cok değişiksin gerçekten." "Beni çözmeni istemiyorum zaten. İki üç defa karşılaştigim adamın beni cözmesini istemem açikçası. Ben rahatım yani. Çözme kalsın." "İki üç defa değil tam dört defa karsılaştık dikkatini çekerim." "Aman ne çok ne çok." "Günaydıın Papatyaaaam." diye bağıran Candan'a baktım. Her zamanki gibi fazla neşeliydi. "Günaydın hadi aç şu kapıyı. Ben evde unutmuşum anahtarı. Kaldım böyle burda." Beni kolumdan yakaladığı gibi hızla kendine çekti. "Kızz kim bu deniz gözlü? Ayy müşteri mi? Ben de ben de tamam mı bak? Sonra ben beğendim diyip zırlama söylimde." "Candancım o Doktor Yusuf. Şu bana çarpan hani. Irmak'ın sevgilisi olan." "Neeey!! Anaam bu mu o mu lan? Ayy çok tatlı çocuk valla! Tamam kız hakkımı sana devrediyorum. Bu çocuk başından beri senindi zaten. Ama bileydim bu kadar taş olduğunu sana yamamaya çalışmazdım. İşte laf cıktı bir kere ağızdan." "Ne yamaması. Ne hakkı. Ne diyosun yaa? Sus biraz aç şu kapıyı hadiii!!" Candan kapıyı açınca içeri geçtik zaten arkamızdan asçılar falan geldi. Yusufta kahvaltısını edip gitti. Oldukça yorucu bir gün olmuştu. Ama canım hiç eve gitmek istemiyordu. "Noldu kız ne bu surat? Yorulduk tabii." " Hiiçc ya. Ne dicem Candan bu akşam bize gelsene. Çok sıkkın canım. Dertleşiriz biraz." "Olur valla canım minnet benim. Haber verim eve bekle iki dakika geliyorum." Candan gelince yola koyulduk. Candan bir şeyler anlatıyordu ama ben onu dinlemiyordum. Sürekli Hamit'i düşünüyordum. Ne yapıcaktım ben. Ablamı asla üzmek istemiyorum. Ama ona söylemessem bu içimde büyüyen bir yara gibi kalıcak hep. "Kızımm sna diyorum!! Alooo! Dinlemiyor musun sen beni yaa ? Diyorum ki Kerim'in bana bakma ihtimali yüzde kaç sence?" "Sıfır. Candan napsın bizim gibi bir kızı o adam . Restauranta gelip giden bir müşteri o ve türkiyenin sayılı zenginlerinden birinin oğlu." "Ne varmış yani? Olamaz mı canım?" "Olamaz." diye konuşurken kapının önüne geldik. Anahtarı çevirip kapıyı açtım. "Ohaa benim duyduğum kokuyu sen de duyuyor musun? Türlü kokuyor lan burası." diyerek mutfağa koşan Candan'ın arkasından gözlerimi devirerek baktım. "Hoşgeldin balımm." diyen Hande ablama döndüm. "Hoşbulduum." dedim ama gözlerimi kaçırıyordum. Bir suçum yoktu ama ona söylemediğim için kendimi suçlu hissediyordum. Şimdi söylesem baya bir yorguna benziyordu. Hande ablam kuaförde çalısıyor. Oya bütün gün evde yan gelip yatıyor. Serap da Marmara üniversitesinde İktisat okuyor. Ama her gün evden okula gidiyorum diyip cıkıyor ve sokakalarda fink atıyor. Yani kısacası bu evde ise yarayan tek insan Hande ablam ve benim. "Hoşgeldin kuzuum ne iyi ettin de getirdin Candan'ı." diyen anneme baktım. "Hoşbuldum annem ya işte öyle gel gidelim dedim bu da yüzsüz tabi geldi hemen." "Aaa valla iftira Fatma Teyze. Sen demedin mi kızım bana canım sıkkın bize gidelim diye?" Haaah ben de diyorudum Candan ne zaman bir patavatsızlik yapıcak. " Susssana biraz sen!" diyerek Candan'a bir cimcik attım. Babamsız güzelce yemeğimizi yddik. Ou görmeye tahammülüm yok zaten. Sinra odamıza geçtik. Candan'la konuşamadık tabii. Aynı odada Hande Ablam ve Oya da olunca . Sabah erkenden kalkıp Candan'ı da uyandırdım. Babamla yüz göz olmaya lüzum yoktu. Attık kendimizi dışarı. Yollarda kimseler yoktu. Candan ile sihbet ede ede ilerliyorduk. Karşıdan hızla gelen lüks araba dukkatimi cekti. Bu boş yolda bir araba geçmesi dikkat çekmeyecek gibi değildi. Yaklaştı yaklaştı.. En son hatırladığim şey Candan'ın ve benim bogazımdan kopan acı çığlık sonrası karanlık..
(Multimedia:Candan ve Yusuf) (Arkadaşlar biliyorum biraz geç oldu ama umarım beğenirsiniz. Hemen her gün vakit buldukça yazmaya çalışıyorum. Keyifli okumalar.)