1

2.9K 179 94
                                    

ArisaAk 'a ithafen...

"

Son satıra gelene kadar her şey çok güzeldi...

Sinirle dizimdeki bilgisayarı sertçe koltuğa bırakıp ayağa kalktım. Düşünmem ve bir türlü bitmeyen şu lanet kitabın son cümlesini bulmam gerekiyordu.

Bir kitabı sonlandırmak ne kadar zor olabilirdi ki?!

Tek bir cümle, ihtiyacım olan sadece tek bir cümleydi. Sonra her şey bitecek, bu lanet kitaptan kurtulacaktım.

Masanın üzerine titreyen telefonuma gözüm kaydı. Yayınevi arıyordu. Açmak istemiyordum. Kitabı onlara ulaştırmam gerektiğini söyleyip duruyorlardı.

Son nokta konulmadan bir kitabı nasıl bitirebilirdim?!

Üst üste birkaç kez aradıklarında dayanamayarak cevap vedim. Arayan yayınevinin müdürüydü. Büyük bela yani!

"Merhabalar Na Shin Hanım. Sizi önemli bir konu için rahatsız ediyorum." Parmaklarımla başıma masaj yaparken cevapladım.

"Ah evet, biliyorum. Emin olun en yakın zaman da elinizde-"

"Bakın, açık konuşacağım. Kitabın haklarını yayınevine çoktan sattınız. Eğer üç gün içinde kitap elimizde olmazsa kendimize uygun her hangi bir son yazar ve öyle basarız. Unutmayın, insanlar kitabı sonunu görmeden alacaktır."

Yüzüme kapanan telefonla gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım. Resmen tehdit etmişti!

Telefonu koltuğa fırlatarak ne yapacağımı düşünmeye çalıştım.

Bana göre bir kitabın kalbi son cümlesiydi. Eğer beceremezsem yazdığım şeyin hiçbir anlamı kalmazdı. Sıkıntıyla derin bir nefes verdim.

İlerleme kaydetmek adına yapabileceğim bir şey vardı ama emin olamıyordum.

Yıllardır ondan sakladığım şeyi üç günde anlatabilecek miydim? O kadar cesur olduğumu sanmıyordum ama buna mecburdum. Kitabıma son yazmak zorundaydım. 'Benim kitabım' olabilmesi için bu gerekliydi.

Kitabımın baş karakteriyle tanışmak zorundaydım...

Bu beni korkutuyordu. Vereceği tepkileri tahmin edemiyordum. Ne derdi ya da bir şey der miydi, onu herkesten iyi tanımama rağmen bilemiyordum.

Ama ne olursa olsun bunu yapmalıydım. Hem de bir an önce yapmalıydım. Sürem azalıyordu.

Telefonumdan saati kontrol ettim. Sabah saat 10'du. Bu günü saymazsak iki günüm kalmıştı.

Eğer bu gün bir ilerleme kaydetmezsem iki gün içinde fazla bir şey yapamazdım. Bir an önce harekete geçmem gerekiyordu.

Hızlı adımlarla evimin banyosuna ilerledim. Olabildiğince çabuk davranarak duşumu aldım ve saçlarımı şekil vermeden kuruttum. Zaten düzdü. Genelde hafif maşa yaparak dalgalandırıyordum ama bu günlük saçıma ayırabileceğim zaman kısıtlıydı.

Odama gidip dolabımdan günlük kıyafetlerimi seçtim. Siyah tişört ve siyah şort fazla dikkat çekmiyordu. Sokakta tanındığımı da varsayarsak siyah bir şapka ve maskeye de ihtiyacım vardı.

Hazırlığımı tamamlayıp baştan aşağı siyahlığıma uyan koyu renk çantamı da aldım ve evden çıktım. Hızla basamakları inerken tekrar saate baktım.

our story • pjmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin