4

1.3K 157 85
                                    

Bir haftadır evden çıkmıyordum.

Bir haftadır kimseyle konuşmuyordum.

Bir haftadır Park Jimin'i görmüyordum.

Sanırım bu iyi bir gelişmeydi. Ondan vaz geçmek adına... Delirecek seviyeye gelmeme rağmen pes etmemiştim.

En son görüştüğümüzde beni evinden kovmuştu. Daha sonra e-posta ile kitaba yazdığı sonu yollamıştı. Bir son ancak bu kadar saçma olabilirdi...

Oğlan kızı bir anda öldürmeye karar veriyor ama bir türlü yapamayıp kafasına sıkıyor.

Park Jimin kitabımda kendisini öldürüyor.

Kitabın sonunu kimse beğenmesede en çok satanlara girmişti. Bunu umursamıyordum.

Önceden belirlenen tarihlerde yapılacak imza günlerinin hiçbirine gitmemiştim. Uzun bir süre evden çıkmayacaktım.

Eğer çıkarsam ayaklarımın beni ona götüreceğini biliyordum.

Kitabın sonunu bilmem kaçıncı kez bitirdikten sonra kapağını kapadım ve masama bıraktım.

Zihnim o kadar dolu ve karmaşıktı ki defalarca kez okusamda ne ifade etmeye çalıştığını anlayamamıştım.

Neden kitaptaki Park Jimin bana kıyamamıştı? Yoksa o ölürse benim de öleceğimi biliyor muydu?

Sadece saçma bir kitap sonu olmasına rağmen beynimi çok yormuştu.

Ellerimle koltuktan destek alarak doğruldum. Balkona çıkıp biraz hava alsam iyi gelebilirdi. Açık havayı çok sevsemde evde tıkılı kalmak şu an için en iyi fikirdi.

Ayaklarımı sürüyerek balkona ilerlerken kapı zili çaldı. Yolumu değiştirerek kapıya ilerlemeye başladım.

Akşam 9'da gelse gelse site görevlisi gelirdi. Büyük ihtimalle bir ihtiyacım olup olmayacağını soracaktı.

Kapının soğuk kulpunu çevirip başımı aralıktan dışarı çıkardım.

Ha?

"Na Shin?"

"Jimin?" Şok oldum demek az gelirdi. Kalbim hızlı atması gereken yerde atmamak için direniyordu.

Her an bayılabilirdim.

"İçeri geçebilir miyim?"

"Hayır." Sarhoş bir adamı kendi evime almaya hiç niyetim yoktu. Ne kadar o sarhoş adam Park Jimin olsa da.

"Özür dilerim. Sana haksızlık ettim, hislerini önemsemedim." Bütün bunların bir anda aklına gelmesinin tek nedeni olabilridi.

"Dur tahmin edeyim. İşten kovuldun. Ev sahibin kirayı ödeyemediğin için seni evden attı. Babana gidemezdin çünkü bütün bu olanları öğrenirse evlatlıktan redderdi. Sevgilin, Min Ha, paranın bittiğini öğrendiği anda seni terk etti. Ve sonuç; kimsesiz bir Park Jimin."

"Kimsesiz değilim. Sen varsın." Bu da ne demekti şimdi? Söylediklerinin gerçek olmadığını anlayamayacak kadar saf olduğumu mu düşünüyordu?

"Ben senin hiçbir şeyin değilim Jimin. Artık değilim. Şimdi git, lütfen." Gitmesini istemesemde yanımda kalmasına izin veremezdim.

Evimi nasıl bulduğunu bilmiyordum. Güvenlikleri nasıl atlattığına dair hiçbir fikrim yoktu. Hem de bu sarhoş, serseri tipli haliyle...

"Bankalarda yatmama izin mi vereceksin?"

Bana gurursuz demişti. Karşımdaki adam bana gurursuz demişti.

"İyi, geç," diyen zihniyetimi ellerimle boğmak istesemde artık yapabileceğim pek bir şey yoktu.

Çünkü der demez kapıyı aralayıp içeri girmişti. Elindeki -tahminimce eşyalarının olduğu- siyah spor çantayı kapının yanına fırlattı. Kendini üç kişilik koltuğa bırakarak uzandı.

Bu çocuk ciddi miydi yoksa dalga mı geçiyordu?

Park Jimin'i tanırdım. Kesinlikle dalga geçmiyordu.

"Yarına kadar kendine ev bulsan iyi edersin. Çünkü burada kalmana izin vermeyeceğim," dedim küçük çaplı şokumu atlattığımda.

"Param yok," dedi esnemesini sonlandırdığında.

Günlerdir söylemek istediğim ama onu görmeye hazır olmadığım için söyleyemediğim şeyi söyledim.

"Kitapta senin de payın var. Kazandığım paranın yarısı senindir." Gözlerini aralayıp bana kısa bir bakış attı.

"Saçma sapan bir son yazmamın kitaba hiçbir yararı olmadı Na Shin."

Saçma olduğunu kendisi de farkındaydı yani?

"Beni ilgilendirmez Jimin. Paranı al ve bir daha yanıma gelme." Bahsettiğim para hayatını kurtaracak mikrardaydı. Aslında Jimin gibi birinin kapıma dayanıp parasını istemesi gerekiyordu. Beni şaşırtmıştı.

"Artık bağımlı olduğun başka birisi mi var?"

"Parazit olduğumu falan mı düşünüyorsun?" Sanki onsuz yaşıyamazmışım gibi konuşuyordu.

"Sadece bana böyle davranmana şaşırdım." Gülerek başımı iki yana salladım. Sinirlerim bozulmuştu ve ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.

"Neyine şaşırdın? Peşini bırakmamı sen istedin. Hâlâ ne diye bana geldiğini anlayamıyorum. Bana gurursuz diyen adam nereye gitti?" Oturduğu yerden hızla kalkarak yanıma kadar geldi.

"Özür dilemiştim." Gülmeye devam ettim.

"Bak hayatım senden sonra normale dönüyorken her şeyi berbat etme. Karşıma çıkma artık, yalvarıyorum."

Saatlerce ağladığımı, dışarı çıkmadığımı, her saniye onu düşündüğümü varsaymazsak, evet. Hayatım normale dönüyor olabilirdi.

Tek elini omzuma koyarak bana biraz daha yaklaştı. Ne yapmaya çalıştığına anlam veremiyordum.

"Bir haftadır evinden çıkmıyorsun Na Shin. Seni sadece balkondayken izleyebildim. Ve beklerken hiç sıkılmadım. Bu sana bağlandığımın işareti midir?"

***

Olaylar olaylar ajhajajakskdk

Geceye doğru yeni bölüm atmaya çalışırım. Belki atamam, emin değilim.

Bir önceki bölümde sorduğum soruyu kimse bilemedi. ArisaAk biraz yaklaştı ama o da bilemedi ahjakakska ilerleyen bölümlerde öğreneceksiniz...

Yorumlarınızı bekliyorum (:

our story • pjmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin