'Salak gibi kabulleneceğimi mi sandın? Sen ve kitabın umrumda değil. Hatta beni tehdit ettiğini herkes öğrenecek. Bunun altından kalkamayacaksın ve Park Jimin'i tehdit etmek neymiş göreceksin.'
E-postayı birkaç kez daha okudum. Sonuncu okuyuşumda sinirim bütün hücrelerimi titretmişti. Bilgisayarın ekranını serçe kapatıp koltuktan kalktım ve hızla odama ilerledim.
Gece geç saat olması umrumda değildi. Onun Park Jimin olması da umrumda değildi. Şu an umrumda olan tek şey kitabımdı. O kitaba bir son gerekiyordu. Ve ben ne olursa olsun sonumu alacaktım. Hem de Park Jimin'in ta kendisinden.
Dolabımdan beyaz bir gömlek ve buz mavisi bir pantolon çıkardım. Uyumlu olup olmamalarını önemsememiştim.
Elimden geldiğince hızlı olarak hazırlandım ve gece 11 gibi evimi terk ettim.
Jimin'in kaldığı apartman dairesine doğru yürümeye başladım. Sırf ona yakın olabilmek için evimi değiştirmiştim.
Dediğim gibi, ona takıntılı ve bağımlıydım.
Beyaz ve lekli binaya ulaştığımda bahçenin kapısını aralıyarak giriş kapısına ulaştım.
Jimin şu an sarhoştu. Bana ne yapacağını tahmin edemiyordum. Ona güvenmemeliydim ama güveniyordum.
Bir süre kapının önünde dikildikten sonra cesaretimi toplayıp zili çaldım.
Aslında anahtarım vardı ama her neyse, boş verin.
Uzun bir süre bekledikten sonra kapı açıldı ve sarhoş bir Jimin şaşkınca bana bakmaya başladı.
Kesinlikle sarhoşken daha seksi görünüyordu. Her neyse, bunu da boş verin.
"Senin burada ne işin var?" Cümle kurabildiğine göre fazla içmemiş olmalıydı.
"Sarhoş kafayla bile olsa, o kitabın sonunu yazmana ihtiyacım var Jimin. Ondan sonra ne yaprsan yap. Umrumda değil."
Güldü.
"Peşimi bırakacak mısın?"
"Hayır. İstersen tehdit ettiğimi herkese yay. Kitabı korsan olarak da bastırabilirsin. Sonu yazdığın sürece umrumda değil." Geri çekildi.
"İçeri geç." Şaşkınlıkla ona baktım. Buna izin vermesine ben bile şaşırmıştım.
Ve evet. Sarhoş bir adamın evine adım atmıştım...
Evine birçok kez girdiğim için salonun nerede olduğunu biliyordum. Dar koridorda ilerleyerek dağınık salona geldim. Her yer pizza kutuları, kutu içecek çöpleri ve en çok içki şişesiyle doluydu.
Park Jimin tahmin ettiğimden daha çok dağılmıştı. Son olan olay onu fazlasıyla yıpratmıştı.
Olduğum yerde dikilmekten vaz geçip onun yaptığı gibi siyah ve tozlu koltuğa oturdum.
"İnsan bağımlılığı hakkında neler biliyorsun?" Sorduğu soru beni şaşırtsa da şaşkınlığımı bir an önce yenip konuşmaya başladım.
"İnsanın elinde olan bir şey değildir. Engellenebilir ama bu her şeyin kökünden değişmesine neden olur. Ben engellemedim çünkü hayatımın mahvolmasını istemedim." Oturduğu yerde dikleşti.
"Benim hayatımın mahvolabileceğini düşünmedin mi?" Ne demeye çalıştığını anlayamamıştım.
"Bunun senin hayatınla ne ilgisi var?" Sinirle ayağa kalktı ve bağırarak konuşmaya başladı.
"Sayende bundan sonra dakika başı etrafımı kontrol etmek zorunda kalacağım. Peşimde bir sapık olduğunu bilirken rahatça dolaşmamı bekleyemezsin her halde, değil mi?!"
Ona bana sapık dememesini söylemiştim.
Afallasamda çabucak kendimi toparladım ve ayağa kalkarak karşısına dikildim.
"Hiçbir şey bilmiyorsun! Seni kaç kez beladan kurtardım haberin var mı?! Ben olmasam bir işin olmayacaktı Jimin. Ben olmasam şu an evin yerine sokakta içiyor olurdun!" Tepkisine dikkat edemeyecek kadar sinirliydim. Sanırım siniri kendini şaşkınlığa bırakmıştı.
"O kitabın benim gözümde bir değeri yok. Asla o kitaptaki Jimin olmayacağım. Bunaları o kocaman hayal dünyana sok." Söylediği şeyleri kaldırmam uzun sürsede dişlerimi sıkarak cevap verdim.
"Şu lanet olasıca kitabın sonunu yaz, ben de hayatından def olup gideyim Park Jimin." Büyük konuşmuştum ama başka çarem kalmamıştı. Beni hayatında hiçbir şekilde istemiyordu.
Belkide hiç itiraf etmemeliydim...
Bütün kitabı birkaç saatte bitirmiş olmalıydı. Sonu şimdi, şu an yazmaması için bir engel yoktu.
"Peşimi bırakmazsın. O kadar gururlu olduğunu düşünmüyorum." Sinirim tepme kadar çıkareken karşımdakinin Park Jimin olduğunu tamamen unutmuştum.
"Beni hakkımda bir şeyler düşünebilecek kadar tanımıyorsun." Kırılmıştım, hissettirmemeye çalışıyordum. Umarım fark etmezdi. Sapık ve gurusuzdan sonra bir de güçsüz damgası yemek istemiyordum.
"O lanet kitabının sonu yazacağım. Şimdi git evimden." Bana kötü davranmasındansa yüzüme bile bakmaması daha iyiydi. Eskiden ona bakınca hayranlıkla ışıldayan gözlerim bu sefer yaşarmaktan ışıldıyordu.
Park Jimin'den nefret ediyordum. Park Jimin'den ve ona bağlı olmaktan nefret ediyordum.
Gözlerimi ondan kaçırıp daha fazla beklemedim ve hızlı adımlarla çıkış kapısına ilerledim.
Kapıyı çarpıp çıkmadan önce duyduklarım şunlardı;
"Bizim bir hikâyemiz olmayacak Na Shin."
***
Siz öyle güzel yorumlar yazarsanız ben günde 2 yeni bölüm atmaya çalışırım ajhjajaksksldlYani bu gün iki yeni bölüm gelebilir (:
Sizde Jimin'i içkiye başlatan olay ne? Yorumları alayım ahahajajzjsk
ŞİMDİ OKUDUĞUN
our story • pjm
FanficKitabımın baş karakteriyle tanışmak zorundaydım... +++ To; @ArisaAk