"Bugün Park Jimin'i gördüm."
Ellerime kitlediğim bakışlarım anında Mi Hae'ye döndü.
"Nerede?" Her saniye zihnimi meşgul ettiği için ondan vaz geçmeye çalışamıyordum bile.
Hatta onu kovduğum için pişmandım. Neden bilmiyordum ama hissetmemem gereken suçluluğu hissediyordum.
"Sanırım işe başlamış. Nasıl oldu ben de anlamadım."
Şaşkınlıkla aralanan ağzımı elimle kapatıp zorla yutkundum. "Yanlış görmüşsündür."
Böyle bir şeye ihtimal dahi vermiyordum. Jimin kendi ayakları üzerinde durmasını bilmeyen biriydi. İş bulmayı geçin, kalacak bir yer bulması bile imkansızdı.
"Takım elbiseli, yetkili kartı olan ve etrafında emir verebileceği insanlarla gezen bir Park Jimin'den bahsediyorum. Hayal gücüm o kadar geniş olmadığına göre, gerçekten görmüş olmalıyım."
Güldüm. "Görmeden inanmam. Gerçi görsem de inanamam."
Mi Hae cevap vermeden yayıldığı koltukta toparlanıp ayağa kalktı ve üzerindeki cips kırıntılarını yere çırptı. Normalde olsa buna kızardım ama şimdi tepki veremeyecek kadar şaşkındım.
"Benim gitmem gerek. Sana adresini mesaj atarım." Geri zekâlı olsa da bazen işe yarayabiliyordu.
Çantasını aldı ve kapıya yöneldi. Çıkmadan önce duyması için bağırarak konuştum. "Teşekkürler, geri zekâlı."
Kapı aralığından kafasını çıkarıp göz kırptı ve gülümsedi. "Her zaman, geri zekâlı." Ardından hızlıca çıktı.
Eski günlere geri dönmüştüm. Bir haftadır evden çıkmıyor, kendimce kendimi cezalandırıyordum. Suçluluk duygusundan hep nefret etmiştim.
Sanırım artık evden çıkma zamanı gelmişti. Jimin'i ziyaret etmek daha iyi hissettirebilirdi.
*
Mi Hae'nin yolladığı adrese içimdeki 'yanlış görmüştür' umuduyla gittim.
Şirketin önünde bir süre dikildikten sonra son kez maskemi düzeltip hızlı adımlarla döner kapıdan geçtim. Hâlâ kararsızdım.
Eğer Mi Hae doğru görmüşse ve Jimin burada çalışıyorsa getçekten kalp krizi geçirerek ölebilirdim.
Bilindik bir sigorta şitketiydi. Burada Jimin olsa olsa temizlik görevlisi olurdu ancak Mi Hae emrinde adamları gezdirdiğini söylemişti. Hâlâ inanmıyordum.
Başım dik bir şekilde etrafıma bakınmadan danışmaya ilerledim. Bilgisayar başında, büyük ihtimalle bilgisayar oyunu oynayan görevli kadının dikkatimi ancak öksürdüğümde çekmiştim.
"Merhaba, nasıl yardımcı olabilirim?"
"Park Jimin'le görüşecektim." Kandın yüzüne oldukça büyük gelen gözlüğünü düzeltti.
"Randevunuz var mı?" Bir de randevu mu gerekiyordu? Cidden mi? Kendi kendime güldüm.
"Randevu gerektirecek kadar büyük bir iş mi yapıyor bu adam?"
"Siz Müdür Park Jimin'den bahsetmiyor musunuz?" Ağzımdan istemsizce bir 'Ha' çıkmıştı.
"Müdür derken?" Hâlâ inanmıyordum. Ya rüyadaydım ya da çoktan öbür tarafı boylamış, Tanrı tarafından cezalandırılıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
our story • pjm
FanfictionKitabımın baş karakteriyle tanışmak zorundaydım... +++ To; @ArisaAk