Final

650 58 19
                                    

"Hannah!"
Küçük yeşil gözleri aralandığında etraf aydınlık, saat on ikiydi.
Annesi alt kattan bağırıyor, sesiyle yeri göğü inletiyordu.
Hannah yavaşça yatağında doğruldu ve gözlerini ovuşturdu.
Pazar sabahlarında uyandırılmaktan nefret ediyordu.
Yavaş adımlarla, biraz da sürünerek koridordaki banyoya ilerledi ve kişisel ihtiyaçlarını giderdi.
Annesinin sinir krizi geçirmesine beş kalmıştı.
Üzerindeki pijamalara dokunmadan, dağınık saçlarını kaşıya kaşıya aşağı indi.
Kızıl saçları belinden aşağı kadar sıkıca örülmüş Natasha Romanoff tezgahın başında ayakta dikiliyor, bir yandan da ayağını yere vurarak soğan doğruyordu.
Burnunu çekti ve soğanlı elini yüzüne sürdü.
Ağlaması şiddetlenecekken Hannah'nın sulu öpücüğünü yanağında hissetmesiyle gülümsedi.
"Tünaydın Hannah." dedi sitem dolu ses tonunu tatlı bir ayıcığın ağlak yüz ifadesiyle süslerken.
"Anne, neden ağladın?"
Natasha gülerek soğanı işaret etti.
"Meret soğan!" dedi ve soğanları salatanın içine attı.
Hannah gülümsedi ve sordu.
"Babam nerede?"
Natasha koluyla yüzünü silerken konuştu.
"Arka bahçede, mangalı hazırlıyor. Malum biz öğle yemeği yiyeceğiz senin aksine."
"Ne yapabilirim anne? Akşam Bruce amca gelince biraz Hulk'çılık oynadık ve fazla kaçırmış olabiliriz belki..." dedi Hannah muzipçe sırıtarak.
Bu gülüşünü kesinlikle gen olarak almasa da, Tony Stark'la Stark Olmak seanslarında almıştı babasından.
Natasha kızının seke seke arka bahçeye çıkışını izlerken gülümsedi.

Tony yanına yaklaşan Hannah'ya sırıttı ve elindeki yelpazeyle tüm mangalın dumanını ona doğru salladı.
"Baba ya!" dedi Hannah dumanlar içinde babasını görmeye çalışarak.
Birkaç dakika daha babasının oyunlarıyla meşgul olduktan sonra tam da ondan aldığı özellikle konuşmaya başladı.
"Senin şu göbüşe sarılıp ultrason cihazına gidene dek bırakmamak istiyorum baba." dedi kamyoncu dayı gülüşünü yüzüne yerleştirerek.
"Ne ultrasonu?" dedi Tony gözlerine iliştirmiş olduğu seksenler gözlüğünü kaydırıp kızını süzerken.
"Eh artık bayağı büyüdü malum, görmek istiyorum kardeşimi." dedi Hannah ve bir iki adım geriledi.
Tony tüm emekliliğiyle kızın arkasından bön bön baktı ve sırıttı.
Kızı gerçekten gün be gün kendisine benziyor ve benzeyecekti.
Mangal tamamen hazır olduğunda sabırsızca bağırdı.
"Natasha! Salata nerede?"
Dumanların arasında olduğu için geldiyse de göremiyordu onu.
Birkaç dakika boş boş bekledikten sonra hazır tabakları masaya yerleştirecekti ki yanağında bir baskı hissetti.
Bunlar, karısının yumuşak dudakları olmalıydı; çünkü Hannah daha az önce yanından sıvışmıştı.
Yavaşça eğildi ve yerdeki güllerden birini koparıp dişleri arasına yerleştirdi.
Arkasını döndüğündeyse asla görmek istemeyeceği bir manzarayla karşılaştı.
"Yüzbaşı?"
Steve'in onu yanağından öptüğü gerçeğini kaldıramayacaktı.
Birkaç dakika iğreniyor gibi yanağını temizler gibi yaptıktan sonra gülerek süzdü gelen kafileyi.
Yüzbaşı, Clint, Thor-Thor?- ve en önemlisi Bruce buradaydı.
Thor'un kıçında şimşeklerle gökte geziyor olması gerekmez miydi?
Bunu fazla düşünmedi, çünkü onlar yavaşça yanına yaklaşıyorlardı.
Tony önce Bruce'u kucakladı.
"Ay benim laboratuvar farem gelmiş! Yeşil farem benim!" diyerek Bruce'un saçlarını karıştırırken herkes artık bu görüntüye alışmış olduğundan masaya geçmişti bile.
"Hoş geldiniz daima sap kalmaya and içmiş beyler!" dedi Tony ve yanına yaklaşan Hannah'nın boynuna kolunu doladı.
"Eh, nasılsınız?"
Önce Steve konuştu.
"Valla epey özlem doluyuz." dedi Steve ayaklanıp kollarını açarak Tony'ye yaklaşırken.
Tony de sırıtarak kollarını açtı.
Fakat Steve Hannah'ya gidiyordu...
"Bunu bana nasıl yaparsın Steve?..." dedi kırgınca. Daha sonra burnunu kıvırarak devam etti.
"Siz böyle sap sap takılın, ben çiçeğimi getireceğim."
Bu kelimelerle herkes yüzünü buruştururken Tony umursamadan mutfağa gitti.
"Kızıl, neredesin?"
"Buradayım Tony!" dedi ağlamaklı sesiyle karısı.
"N'oldu sana?" dedi Tony mutfağa girerken.
Natasha da eliyle soğan dolu tabağı gösterdi.
"Lanet soğanlar!"
Tony tamamen soğanla dolmuş salata kabına baktı.
"Hayatım bir ordu beslemeyeceksin, ayrıca izin ver de arada domatesler salatalıklar da görünebilsin. Salatana kar yağmış. Bu ne böyle beyaz beyaz soğanlar birbirini kovalar tarzı anaokulu çalışması? Ben bunu proje diye versem... Ben her türlü A alırım ama seni bilemiyorum. Bir not almanın kıyısından bile geçemezsin ki anaokulundan bahsediyorum."
"Boş konuşmaya plaket verilseydi sırf bunun için ayrı bir odamız olurdu Tony. Ayrıca Bruce başlı başına bir ordu sayılır, Steve desen o kasları doyurmak bir yılımı alır, Clint oklarına bile yedirir... Doymayacaklar Tony!"
Natasha'nın son günlerde neden bu kadar ince düşünceli olduğunu bilmiyordu ki, hayatında tanıdığı en düz kadınla evlenmiş olduğunu sanıyordu.
Elbette duyguları vardı, ama dışı stabil bir kadındı Natasha.
"Hayatım hamile olma ihtimalini sorgulamayı çok isterdim ama olmayacağını biliyoruz..."
Natasha başını salladı ve başını Tony'nin göğsüne yasladı.
"Onunla alakası yok, sadece bazen geçmişte yaşadıklarımız aklıma geliyor... Vision ve Frida'nın yası bu. Ölümlerinin beşinci yıl dönümü." dedi Natasha tekrar hıçkırmadan hemen önce.
"Ah... Düşünceli Kızıl... En sevdiğim... Bırak, bunu düşünme. Onlar bize sadık iki aşıktı sadece, kendilerini feda ettiler..."
-
5 Yıl Önce
Silahtan çıkan kurşunlar Stark'ın kalbine, ark reaktörünün olduğu yere denk gelmişti.
Reaktör kırılmış fakat Tony'yi korumuştu.
Fakat bu birkaç saniye içinde kalp krizi geçireceği gerçeğini de değiştirmiyordu.
Yine de hiçbir şeyi umursamadan Natasha'nın üstüne atladı Tony.
"Yapma şunu! Bak öleceğim zaten kadın!" diye bağırdı Tony.
Nefesi Natasha'nın saçlarının savrulmasına sebep olmuştu.
"Kalk üstümden!"
"Anlatmadan olmaz!"
"Neyi?"
"Planımı..."
-
"Hannah! Kızım o pijamalarla olur mu?" diye azarladı kızını Natasha.
Hannah tam Bruce'un bacağındaki tahtından kalkıyordu ki Bruce onu nazikçe tuttu.
"Biz onu doğal seviyoruz annesi." dedi ve Hannah'nın saçlarını arkada topladı.
"İnan bana bu kızı tek başına sen şımartıyorsun Bruce."
Bruce uysalca gülümsedi.
"Eh, şımarmasın da ne yapsın. Annesi sensin, babası da..." dedi Bruce Tony'yi süzerken ve burnunu kırıştırarak devam etti. "Ah, tamam... Bence de şımarmasın."
Hannah bozulmuş gibi dudağını yukarı kıvırdı ve  Bruce'un bacağına basarak ayağa kalktı.
Sandalyeler arasında köprü oluşturmuş Clint'in göbeğine bastı ve Thor'un bacağına yerleşti.
"Tanrı yarim de buradaymış. Ay nasıl da özlemişim!" dedi Hannah yandan yandan Bruce'u süzerek Thor'a sarılırken.
Bruce da Hannah'yı yalandan kıskandırmak isterken Steve'e baktı suçlu gibi gülerek.
"Hayır, hayır, hayır! Asla kucağıma oturamazsın!"
Ve bir saat sonra uzun zamandır daha uysal olan dev Hulk'un kucağına oturmuş Steve ile Thor'un kucağındaki Hannah birbiriyle şakalaşıyordu.
Tony ensesini kaşıyarak Natasha'ya eğildi.
"Bazen o gün her şeyi göze alıp tam kalbime nişan almasaydın ne olacağını çok merak ediyorum."
Natasha gülümseyerek kocasının göğsüne koydu ince parmaklarını.
Ark reaktörü olağan maviliğiyle parlıyordu.
"Sanırım Steve aynı iyi yürekliliği yapacak ve Yenilmezler yine de Hannah ve benim ailem olacaktı. Ama ben bu manzarayı izlerken yalnız olacak, durmadan sen yanımızda olsan neler olurdu diye düşünmekten kendimi alamayacaktım. Belki geceleri seni anacak, itiraf edeyim büyük ihtimal ağlamayacaktım. Çünkü seni o kadar iyi tanımıyordum. Evet, belki aşk seviyesine yaklaşmış yoğunlukta duygulara sahiptim ama; bunlar senden tam bir karşılık alamadıkça, bedeninden ve ruhundan beslenemedikçe yavaş yavaş soğuyacaktı. Günün birinde seni unutacaktım. Ve işte en çok korktuğum da bu. Düşünsene. Seni tanımadan, unutacaktım... Oysa unutmak için hatırlamak gerekir. Hatırlatanının olması gerekir..."
Tony büyülenmiş gibi izliyordu Kızıl'ı.
"Sen bir mucizesin Kızıl."
"Sen de çatlaksın."
"O niyeymiş?"
"Çünkü karınım manyak! Aklı olan beni almazdı."
"Hah, bunu kendine zırh yapan bir dahiye mi söylüyorsun? Üstelik seni almasam beni öldürürdün herhalde."
Natasha gülümsedi.
"Evet öldürürdüm... Ve bu kez vurulacak noktayı da biliyor olurdum Stark." dedi göz kırparak.
Tony sırıttı.
"Bana artık böyle hitap etme, çünkü sana öyle hitap edebilirim; bunu biliyorsun. Kocana bir başkasıymış gibi hitap etme Stark."
"Anthony nasıl?"
Tony yüzünü buruşturdu.
"Fluffy desen bu kadar kırılmazdım."
-
5 Yıl Önce
"Bu o kadar zor olmayacak aslında. Şöyle söyleyeceğiz. Benim, yani Tony Stark'ın hayatta binlerce düşmanı olabilir. Ve depoyu patlatan da bir düşmandı." dedi Stark bininci kez planın üzerinden geçerek."
"Tekrar edeyim mi?" dedi Natasha zoraki bir şekilde gülümseyerek.
Bir haftadır bununla uğraşıyorlardı ve şükür ki Natasha daha resmi olarak görevi için kuşanmamıştı.
"Et haydi, ama son olsun." dedi Tony bıkkınca.
"Tamam, son. Şimdi şöyle yapıyormuşuz. Frida ve Vision için alternatif final cümleleri hazırlayıp bir sıkıntı olmayacak şekilde dinletiyormuşuz. Sonra onlara yapacakları şeyleri birebir izletip, ki burada devreye gerçekçi bir canlandırma giriyor olmalı, onları olayın olacağı gece depoya koyup işi bitiriyormuşuz. Sonra sahte ark reaktörü ve Vision'un kalbini de Fury'ye götürüyormuşum...Ölmeleri haksızlık."
"Onlar benim sadık yardımcılarım ve elbet tabii gerekiyorsa uğrumda ölecekler."
"Onlardan üstün gibi konuşuyorsun."
"Yani pes! Elbette onlardan üstünüm! Thor'a Tanrı diyorsun ama beni şu iki küçük insanımsı robotun yaratıcısı olarak göremiyorsun. Kendinle çeliştiğinin farkında mısın?"
"Zorlama Stark. Hâla resmi olarak hiçbir şeyim değilsin, yani seninle duygusal bir bağım yok ki bu seni öldürmeme bir engelin olmadığını da gösterir."
"Ay kıçımın ajanı. Hâla bana aşık olduğunu itiraf edemiyorsun ama günde bin defa 'Tony beni seviyor mudur?' diye sormayı biliyorsun!"
"Sen bunu nereden-"
"Frida'nın bana sadık olduğunu çabuk unuttun. Neyse, şimdi şu alternatif veda konuşması; öpücük tadında mı olsun, yoksa salt dövüş mü?"
"Salt dövüş."
"Anladım, öpücük tadı diyorsun. Hemen hallediyorum."
-
"Geçen ay laboratuvar için bir kız geldi, kız gerçekten çok zeki."
"Umarım benim yerimi doldurmaz..." dedi Tony aşık aşık yeni asistanını anlatan Bruce'a.
"Yani şimdi ben anlamadım, zeki olunca aşık mı oluyorsunuz? Ben nefes alsın yeter kafasındaydım."
"Kafasında-ydın? Ne değişti?"
"Ok atıyor namussuzun kızı..."
"Adı ne adı ne?" dedi Hannah ellerini çırparak.
"Katniss."
"Shiplemeye çalışınca tersten falan kes yapıltır yaptım ancak Katnilc oluyor." dedi Hannah gülerek.
"Kız güzel mi bari?" dedi Thor çekicini süzerek.
"Valla kız güzel mi?... Yürüyen uçak görsem bu kadar 'Vay anasını.' olmam gerisini sen düşün..."
Thor anlamazca tek kaşını kaldırdı.
"Yürüyen uçak mı? X-Men filmindeki uçan denizaltı gibi mi?i
"Of, çok uzun hikaye." dedi Tony ve alnını kaşıdı.
Bu onun dilinde ne zaman gideceklerini sormaktı.
Steve gülerek süzdü onu.
"Ben gitmeyi düşünmüyorum." dedi.
Tony irileşen gözlerini Steve'e doğrulttu ve tehdit dolu mimiklerini yapacakken Natasha'nın mıncırmasına maruz kaldı.
"Ya Natasha! Bu bizim aramıza bile yatar ya!"
"Bırak yatsın Tony, zaten sende tık yok." dedi Natasha.
Ardından Bruce telaşla Hannah'nın kulaklarını kapattı.
"Karı sen manyak mısın?" dedi Tony. "Akşam uyutmadım ya daha ne istiyorsun?"
"Dalga geçiyorum. Tabii ki kalamazsın Steve. Bence Thor'un çekicine binip Asgard'a git. Loki seni bekliyordur orada. Onun yanına kıvrılırsın." dedi Natasha göz kırparak.
Bruce da rahatlayarak Hannah'nın kulaklarını açtı.
Thor gözlerini belerterek konuşmaya başladı.
"Bir Tanrı hakkında böyle konuşmamalısınız..."
"Ay Tanrı Tanrı, iyi bir Odin'in oğlusun." dedi Tony dalga geçer gibi.
Bu sırada Hannah da Thor'un kulaklarını kapattı.
"Baba oluyor mu öyle ayıp ya!"
Tony gülerek kızının burnunu sıktı.
"Sana yetişemiyoruz Hannah."
"Yetişemezsiniz tabii, senin kızınım ben tabii ki herkesten iyi olacağım." dedi Hannah gözünü kırparak.
"Bu hazırcevaplığını annenden aldığını varsayıyorum küçük hanım."
Hannah ona dil çıkardığında Tony kolları altındaki Natasha'yı daha çok kendine çekip dudaklarını kızıl saçlara bastırdı.
"Jane'imi özledim..."
"Nerede ki Jane'in?" dedi Bruce tereddütle.
"Bilmiyorum, birinin asistanı olarak işe başlamış sanırım."
Bruce yutkundu.
"Tipini görmedim senin Jane'in ama benimkinin adı da Jane ve asistanım..."
Tony gülmemek için zor tutuyordu kendini.
"Ne? Lan bir Tanrı'nın sevgilisine asılmak!" dedi Thor çekicini çıkararak.
Bruce da yeşile dönecek gibi bir ifade takındı.
"Durun!"diye cırladı Hannah. "Soyadları ne?"
"Frost."
"Forest. Aynı değilmiş de kılpayı kurtulmuşuz gibi." dedi Bruce alnını silerken.
Hannah ellerini çırparken Tony de somurttu.
"Of Hannah ya ne güzel yılın dövüşünü izleyecektik!"
Natasha Tony'ye dönüp pis bir bakış attı.
"Arka bahçemizde mi?"
"Bir milyoner olduğumu unuttun sanırım hayatım?"
"Buradaki anıların silinmesini istemiyorum şimşeklerle falan."
"Anılar... Ne çabuk anı oldu onlar ya."
-
5 Yıl Önce
"Aferin Romanoff. Bu kez başarmışsın. Ama keşke kule yanmamış olsaymış. Stark'ın icatları işimize yarayabilirdi."dedi Fury Vision'un kalbini bir kenara koyup reaktörü incelerken.
Natasha içinden onun sahte olduğunu anlamaması için dua ediyordu.
"Ajan Romanoff, biraz benimle gelir misiniz?" dedi Steve gülümseyerek.
Natasha dişlerinin arasından konuştu.
"Tabii."
Steve onun kolunu tutarak yürüyüşünü hızlandırdı ve Bruce ile Hannah'nın kaldığı hücrelerin olduğu odaya götürdü onu.
"Kızım!"
"Şşht. Fury duymasın. Sizi buradan kaçıracağım. Reaktörün sahte olduğunu biliyorum Nat, onu fark etmeden gitmeniz lazım."
Natasha şaşkınlıkla süzdü Steve'i.
"A-ama nasıl?"
"En iyi ajanımı böcek olmadan tatile yollayacağımı mı sandın? Tabii ki de bir haftalık tatil planına inanmamıştım. Belli etmemeye çalışsan da kızından ayrı kalamayacağının farkındaydım."
"Böcek sayesinde de Stark'la konuştuğumuz her şeyi duydun... Bana iyilik yapmaya mı karar verdin peki?"
"Hannah'ya ve bize olan bakışlarındaki farklılığı sezdim Nat. Üstelik barışın öldürmek olmadığını hatırladım, hatırlattın... Eski Yenilmezler gibi olacağız, belki de Stark ile."
Natasha içinde ona karşı büyüyen minnettarlıkla gülümsedi.
"Şimdi Bruce ve Hannah'yı serbest bırakacağım, sizi Yeşil Dev götürecek."
"Nasıl yani?"
"O artık kendini kontrol edebiliyor."
"Gerçekten mi?" dedi Natasha kızıl saçlarının arasına dökülen umut parıltılarına gülümseyerek.
"Gerçekten... Ve ben de Fury'yi halledeceğim, büyük ihtimal ölecek. Elini çabuk tut."
-
4,5 Yıl Önce
"Bence bu ev baktıklarımız arasında en iyisi Nat." dedi Tony.
"Nasıl olsa kızım ve ben kalacağız, bence Hannah'ya sormalıyız." dedi Natasha Tony'ye karşı kesinleşmekte olan hislerine saydam da olsa bir perde çekmeye çalışarak.
"Güzel!" dedi Hannah ve koşarak arka bahçeye çıktı.
Natasha da peşinden bahçeye attı kendini.
İkisi birlikte çimlere uzandılar.
Natasha'nın kızıl saçları, kızının sarı papatyalarına karışırken Tony yavaş adımlarla yanlarına yaklaştı.
"Ev artık sizin!" dedi ve o da kendini çimlere attı.
"Bu kadar çabuk mu?"
"Karşında Tony Stark var, elbette."
Natasha çimlerde doğruldu ve Tony'nin göbeğine hafifçe vurdu.
"Biraz konuşmalıyız Stark."
Tony yavaşça oturdu ve gülümsedi.
"Tabii ki."
"Teşekkürler."
Tony başını omzuna doğru yatırdı.
"Bak Nat... Benim sizden başka kimsem yok. Nasıl söyleyeyim, bir nevi akrabam gibi, ailem gibi oldunuz... Ki bu benim için yeni bir duygu. Bu duyguyu kaybetmek istemiyorum, o yüzden sizin için her şeyi yaparım."
Natasha yutkundu.
Bu sırada Tony'nin uzun kirpikleri bu bekleyiş karşısında usulca süzüyordu kadının dudaklarını.
"Bana bir şeyler yapıyorsun... Bu adice."
"Sen 'ben' diye bir şey bırakmadın. Hangimiz daha adi tartışmayalım bence." dedi Tony gülümseyerek.
İkisi de uykuya dalan Hannah'nın farkında değildi.
"Sevgili Romanoff. Bence fazla uzattık, artık şu işe bir isim koymalıyız."
"Ne gibi?"
"Bilmem, mesela aşk."
-
"Haberler... Pek iç açıcı değil." dedi Steve yıllar sonra kullanmayı becerebildiği akıllı telefondan haberleri kesmeye devam ederken.
"Ne olmuş ki?"
"Hydra Rus ordusuyla birlik olmuş, Amerika'ya yaklaşıyorlar."
"Bir kez daha mı bize ihtiyaçları var?"
"Her zamanki gibi... Fakat nükleer bombalarla ilgili lütfen temkinli ol Tony." dedi Steve.
Tony gevşekçe gülümsedi.
"Olur canım ben amcanım."
Herkes bayık bakışlarla onu izlerken Rus ordusu, gerek hava gerekse denizden Amerika'ya doğru ilerliyordu.
Ki en son Apocalypse dünyaya geldiğinde, ne hikmettir ki sadece Amerika'nın füzelerini uzaya göndermişti.
Bu yüzden kendilerini savunamayacak kadar aciz bir halkı koruyacaklardı.
"Thor, kardeşin Loki'yi de çağır. X-Men'i de getirsin. Özellikle Erik'e çok ihtiyacımız olacak." dedi Bruce.
Tony merakla sordu.
"Onların Asgard'da ne işi var?"
"Profesör X, mutantları orada daha rahat koruyor. Çünkü insanlar bizi kabullense de X-Men'i kabullenemedi, onların farklı olması insanlığı korkutuyor." dedi Steve.
"O zaman ne diyoruz bebekler? Üçüncü Dünya Savaşı..."
"Başlamasın!"
-
Tony, ayağına düşen beton parçasına acıyla bakarken karısı ve kızını düşünüyordu.
Uzunca bir süre etrafta süregelen savaşı kazanıp kazanamayacaklarını tarttı kafasında.
Bu Loki ve X-Men de neredeydi?
Onlar olmadan kazanamıyorlardı işte...
Birkaç dakika öylece acısını unutmaya çalıştıktan sonra bacağındaki ağırlığın kalktığını hissetti.
Gökyüzüne baktığında Erik Lehnsherr'in ona sırıttığını gördü.
Loki ve X-Men'in geri kalanı da hemen yukarıdan onu süzüyordu.
Loki yavaşça yere indi ve elini Tony'nin omzuna koydu.
"Mangala geç kalmadık değil mi?"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 21, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kızıl Bomba-IronWidowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin