Bölüm 4|

555 41 13
                                    

"Ciddi misin sen?" dedi Tony cama yaklaşarak.
Natasha gözlerinin altını sildi ve başını salladı.
"Ü-üzgünüm... Gerçekten bilmiyordum."
Frida bir köşeye otururken Natasha yavaşça ayağa kalktı ve cama doğru yürüdü.
"Bilseydin, yapmaz mıydın?" dedi kaşını cüretle havaya kaldırarak.
Tony başını eğdi ve konuştu.
"Yapmazdım. Ki zaten bir şey yapmadım."
"İma ettin."
Tony camdan uzaklaştı ve ellerini ensesine birleştirdi.
"Sen bir ajansın Nat! Savunmasız olacağını düşünmedim!"
"Her zaman, ihtimaller vardır Stark!" dedi Natasha.
Stark yutkundu ve geriledi.
"Doğru, vardır..."
Arkasını döndü.
Nat'i güçsüz görmek onun için dünyadaki en saçma dizilerden birini izlemekten farksızdı.
Ve erkek ırkına dair böyle iğrenç bir şeyle yüzleşmek istemiyordu.
Arkasında bir patırtı duyana dek, ne konuştu; ne düşündü.
Belirsiz bir boşlukta sürüklendi.
"Neler oluyor Nat?"
"Bir şey olduğu yok Bay Stark, sadece arkanızı dönecek misiniz diye denedim." dedi Natasha şirince gülerek.
Bu işte bir terslik vardı.
Natasha kesseler Bay Stark demezdi.
"Natasha? Bana Kereviz Kafa der misin?" dedi şüpheyle ona yaklaşarak.
"Ihm, bu pek hoş olmaz efendim."
"Ah! Frida!"
Bu Frida'ydı.
Ona verdiği komutu yerine getirmiş, Nat'in sesini taklid etmeyi başarmıştı.
"Bana Natasha diyebilirsiniz efendim. Natasha bunu sizin isteyeceğinizi söyledi."
"Natasha? Natasha! Ah Frida, az önce buradaydı! Şimdi nerede o?"
Frida anlamaz biçimde kollarını kaldırdı.
Bu sırada Tony Stark hemen Frida'nın arkasında, cama açılmış deliği gördü.
"Of! JARVİS, yedek zırhı çıkar!"
-
Natasha, çatıda onu bekleyen jetten sarkan ip merdivene tutundu.
Tam bu sırada Tony Stark da zırhıyla çatıya çıkmıştı.
Stark, onu yakalayamayacağını anladığında bağırdı.
"Sana asla zarar vermeyeceğim Romanoff! Bu andan itibaren düşmanın değilim!"
Kızıl başını eğdi ve zırhı inceledi.
Oradan ayrılmadan hemen önce ağzında gevelediği iki kelime, jetin hareketlendirdiği bulanık atmosferin havasına karıştı.
"Kereviz Kafa..."
-
"Ajan Romanoff, an itibariyle sizi görevden alıy-"
"Durun." dedi Steve, Fury'nin sözünü keserek.
"Yarın gece tüm Yenilmezler olarak toplanıyoruz, o zaman Stark'ı kimin haklayacağına karar veririz."
Fury bu öneri ona mantıklı gelmiş olacak ki, uysalca başını salladı.
"Şimdilik dağılabiliriz."
"Ben Bruce'a bakacağım Fury." dedi Natasha Nick'e dönüp.
"Sanırım sana verebileceğimiz en iyi görev devin gardiyanlığı olacak herhalde, o da becerebilirsen."
Natasha gözlerini devirdi ve toplantı odasından sıvıştı.
-
"Sana tutsağımı emanet etmiştim Friday! Gerekirse seni verecektim onlara!" diye bağırdı Tony Frida'ya.
"Efendim öncelikle, adım Frida ve beni neden onlara teslim edecekmişsiniz?"
Tony ellerini alnında gezdirdi.
"Emirleri benden alman gerekirdi Frida, Natasha'dan değil!"
"Üzgünüm efendim, ama hikayesini duydunuz. Onun yararına bir şey yapmak iyiydi bence."
"Sen-ce? Sen sadece yapay bir zekasın Frida! Üstelik yanımızda kalması onun yararınaydı zaten..."
Frida kırgınca Tony'ye yaklaştı.
"Böyle olacağını bilemezdim Tony ama, benim de duygularım var... Ben de bir insanım."
"A-ah! Sen sadece benim son icadımsın."
"Öyle mi? Ben daha çok aşık bir kadın denmesinden haz duyarım."dedi Frida ve Tony'nin yanına oturdu.
"Ne diyors-"
Tony'nin sözü, Frida'nın dudaklarını hissettiği an bölündü.
Natasha'nın görüntüsüne sahip Frida'yla öpüşüyor olmak, Tony'yi heyecanlandırmış; tüm sinirini unutturmuştu.
Bu...
Başka şartlarda Nat'le tanışmış olmak gibiydi.
Bu düşman olmamak, bu aşık olmak gibiydi...
-
"Merhaba Bruce."
Bruce hapsedildiği hücrede ona verilmiş tabletten başını kaldırdı.
"Ah, merhaba Nat."
Bruce gözlüklerini düzeltti ve doğruldu.
"N'asılsın? Rahatın yerinde mi?" dedi Natasha hücreye yemek tabağını yollarken.
"Yerinde. Ama sana söylemem gereken şeyler var."
"Dinliyorum."
"Ah, hayır. Sana bunları ben söylemeyeceğim tabii ki. Sadece bir adres vereceğim ve oraya herkesten önce varman gerekiyor. Yoksa kötü şeyler olacak."
"Ne diyorsun Bruce? Açık konuş!"
"Sen sadece mail kutunu aç ve adresi S.H.I.E.L.D silmeden önce bir kenara not et."
"A-anladım Bruce. Oraya gittiğimde ne olacak peki?"
"Komutayı ben vereceğim sen merak etme."
"Tamam..." dedi Natasha ve şaşkın bakışları yüzüne donmuş biçimde hücrenin bulunduğu odadan çıktı.
Cebinden telefonunu çıkardı ve Bruce'dan gelen maili hızlıca bir kağıda not etti.
Rogers olsa bu hareketini takdir ederdi herhalde.
Yetmiş yıl öncesi birinin göstereceği tipik özelliklere sahipti ve internet uçar yazı kalır mantığıyla zirve yapmış bir ihtiyardı.
Adresi son kez zihnine kazıyıp silahlarının varlığını da kontrol ettikten sonra izin almadan jetlerden birini çalıştırdı.
-
Tony yavaşça geri çekildi.
"B-bu yanlıştı..."
"Haydi ama Stark," dedi Frida tıpatıp Natasha'nın sesini taklit ederek."Yılların playboyu mu söylüyor bunu?"
Tony koltuktan kalktı ve afallamış suratını gizlemek için arkasını döndü.
"Sen Natasha'yla fazla takılmışsın. Üstelik onun sesini duymak istemiyorum."
Frida yanına yaklaştı ve parmaklarını omzunda gezdirdi.
"Neden? Ondan etkilendiğin için mi? Rahatla Tony, senin için Natasha olabilirim..."
Tony omzunu kızın ellerinden kurtardı ve odanın çıkışına ilerledi.
"Evet, Nat'ten etkileniyorum. Ama sen Frida'sın ve aşkın ne derece gerçek olabilir ki?"
"Yeterince. Beni sen büyüttün Tony. Tıpkı içimdeki sevgi gibi... Yıllardır yardımcınım ve artık kanlı canlıyım. Neden olmayalım?"
"Ona ihanet etmiş gibi hissediyorum."
"Düşmanına mı? Ben O'yum zaten. Onun aynısıyım, sadece düşmanın değilim. Her şey uygun."
"Uysalsın, onun gibi tehlikeli değil ve aynı zamanda yapaysın. Seninle olmak istemiyorum. Ama senin için bir Tony yapabilirim. Tıpkı ben, yaratıcı değil. Sevgili."
Frida'nın gözleri sahici bir heyecanla parıldadı.
"Gerçekten mi?"
"Tabii ki."
Frida kollarını sıkıca Tony'nin boynuna doladığında Tony de mutlulukla sardı onu.
"Sen tanıdığım en iyi patronsun!"
"Sen de tanıdığım en iyi Natasha sayılırsın."
Frida kollarını ondan ayırıp gözlerinin içine baktı.
"Ona aşık mısın?"
"Bilmiyorum. Senin gibi kimyasal reaksiyonları hesaplayan biri değilim ben."
"Ama hoşlanıyorsun?"
Tony dudaklarını büzüp konuştu.
"Şaşırtıcı ama evet. Nasıl diyeyim? Kızıl saçları var ya, beni yakıyor."
"Ben bu kimyasal reaksiyonu tanıyorum Tony."
"Neymiş?"
"Aşk."
-
Natasha, sabaha karşı Xavier Yetenekliler Okulu'na varmayı başarmıştı.
Yetenekliler derken tam olarak neyin kast edildiğini bilmese ve Bruce'un onu neden buraya yönlendirdiğini anlamasa da öğrenmek için yaklaşık üç dört saati vardı.
Okulun gösterişli dış kapısını araladı ve şatoya doğru yürüdü.
Şato gibi değil, alenen şatoydu burası.
Hızlıca aradaki bahçeyi adımladı-ki ajanlığının bahşettiği hıza rağmen on dakikasını almıştı- ve zile bastı.
Dakikalar sonra güler yüzlü mavi bir yaratık kapıyı araladığında korkuyla sıçradı.
"Sen nesin be?"
Yaratık güldü ve konuştu.
"Hoş geldiniz Bayan Romanoff. Bay Banner geleceğinizi haber vermişti. Ben Hank McCoy."
Natasha ürkekçe elini uzattı.
"M-memnun oldum."
Gama deneyi yapıp dev olan Banner dışında yaratıklar var olacağını düşünmezdi ama dünya onu ters köşeye yatırmak konusunda epey başarılıydı.
"Profesör sizi laboratuvarda bekliyor Bayan Romanoff."
"Natasha'yı tercih ederim Hank."
"Anladım." dedi Hank ve birlikte asansöre bindiler.
Birkaç saniye içinde laboratuvara açılan kapıdan içeri girdiler.
"Burada sizi yalnız bırakacağım. Profesör içeride." dedi Hank ve geri çekildi.
Natasha epey gerilmişti.
Bruce ona ne söyleyecekti ki?
Burada ne işi vardı?
Yenilmezler içinde güvendiği iki kişiden biri Clint diğeri de Bruce'du.
Güveninin tüketilmesini de istemiyordu.
Kapı açıldı ve karanlık odaya süzüldü Natasha.
Işıklar bir anda açıldı ve odanın ortasındaki tekerlekli  sandalyeye oturmuş adamı gördü.
"Bunun için çok beklediniz mi?" dedi alayla.
"Eh, havalı girişleri severim."
Natasha adamın esprisine karşılık biraz olsun gevşediğini hissetti ve kenarları boşluk olan koca odanın tek tabanını adımladı.
Adam gülümsedi ve konuştu.
"Rahat ol Natasha."
"Adımla hitap etmeniz güzel." dedi Natasha.
"Sana böyle hitap edilmesini sevdiğini biliyorum Natasha."
"Benim hakkımda tam olarak ne biliyorsunuz?"
"Her şeyi." dedi adam gülerek ve önündeki başlığı başına taktı.
"Nasıl yani? Bu nasıl bir şaka?"
"Şaka değil. Mesela aklının köşesine gizlediğin Stark'tan haberim var. Ona Kereviz Kafa demenin sebebini de biliyorum. Çünkü kerevizi sevmezsin ve düşmanlarını sevmediğin şeylerle bağdaştırıyor, onları böyle kodluyorsun ki asla sevmeyesin. Stark'ın da sana göre bir çekiciliği var, bu seni ürkütmüş." diye uzun soluklu konuşmasının ardından dudaklarını yaladı Profesör.
Natasha şaşkınlıkla onu izliyordu.
"Ayrıca kendimi de tanıtmadım. Ben Charles Xavier. Şaşkınlığını üzerinden attığında memnun olacağına inanıyorum." dedi adam ve üzerinden kablolar çıkan başlığın düğmesine bastı.
"Nesin sen? Uzaylı falan mı?"
"Ah, yeşil bir devle çalışan bir kadının bunu söylemesi gerçekten kırıcı... Hayatında hiç mutasyon kelimesini duydun mu? Ortaokulda falan? Biz de işte siz insan ırkının biraz üstüyüz. Mutantız yani ama, buralıyız. Ben de bir telepatım." dedi Xavier göz kırparak.
"Of." dedi Natasha etkilendiğini belli ederce. "İyiymiş."
"Asıl iyiyi şimdi göreceksin Nat." dedi Charles ve önündeki düğmeleri kurcalamaya başladı.
Birkaç saniye içinde odanın duvarlarını oluşturan koca kubbe aydınlandı.
Ardından bir anda bir sürü insan belirdi etrafta.
Hepsinin sesleri duyuluyordu.
"Birbirlerine karışıyorlar, nasıl anlayabiliyorsun?"
Charles Natasha'ya dönüp "Ciddi misin?" bakışı attıktan sonra önüne döndü ve konuştu.
"Bakalım Fury ve Haramiler neredeymiş?"
"Bizden böyle mi bahsediyorsunuz?"
"Fury'yle bir alakan yok zannediyordum."
"Sadece Haramiler kısmına girdiğimi biliyorsun."
"S.H.I.E.L.D'ım iç yüzünü bilen biri olarak Yenilmezler'i de pek sevdiğim söylenemez."
"O zaman neden bana yardım ediyorsun? Tabii ne konuda yardım ettiğini bilmiyorum ama..."
"Stark'la bir geçmişimiz var. Onun ark reaktörünün yapımına ben yardım etmiştim, o da beni teröristlerden kurtarmıştı. Onu severim."
"Teröristler mi? Ve benim Stark'la ne ilgim var?"
"Senin değil ama, Banner onun ajanı. Ve sana yardım etmemi o söyledi."
"Gerçekten mi?" dedi Natasha şaşkınlıkla.
"Evet. Ayrıca şu an görevim Fury ve Haramiler'in senden ne sakladığını bulmak."
"Akıllarına mı gireceksin?"
"Daha iyisini başarabilirsem Fury'nin aklına girip dünyayı onun gözünden görebilecek ve duyabileceğim. Tabii Cerebro sayesinde sen de şahit olacaksın." dedi Charles önündeki aleti okşayarak.
"İyiymiş." dedi Natasha ve Charles'ın onları bulmasını izledi.
Akşama daha vakit vardı ve tahminine göre en fazla Fury ve Rogers yan yana olurdu.
Birkaç dakika içinde Fury'nin gözünden görmeye başladılar her şeyi.
Yanında Steve vardı.
Bir de küçük, sarışın bir kız çocuğu.
Kız en fazla altı yaşında olmalıydı.
"Hannah'yla ne yapmayı düşünüyoruz Fury?"
"Onu Natasha'ya karşı kullanacağız Yüzbaşı."
"Ya bize inanmazsa?"
"Elimizde kapı gibi bir DNA testi var. Üstelik gerçek bu, er geç anlayacaktır."
"Geç olmadan halletmeliyiz Stark'ı."
"İşte, anahtarı Hannah'ta tüm bunların."
"Hannah'nın hikayesi tam olarak ne?"
Fury, yani ekran Hannah denen küçük kıza doğru eğildi.
"Haydi tatlım, sen Bruce amcayı ziyaret et."
Kız kıkırdayarak yanlarından ayrılırken Fury de Steve'e döndü.
"Yıllar önce, Natasha'nın mezuniyet gününden bir ay önce; Natasha tecavüze uğradı. Kurum da onu kısırlaştıracakken bebeğin varlığını tespit etti. Döllenmiş yumurtayı aldılar ve bir taşıyıcı anneye verdiler. Yıllar geçti ve Hannah annesinden haberi olmadan büyüdü. Natasha da kızının varlığını bilmiyordu. Ama öğrenecek. Ve öğrendiğinde kızını öldürmememiz için Stark'ı öldürecek."

Kızıl Bomba-IronWidowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin