"Seungkwan'ın neden hala ona karşı soğuk olduğunu bilmiyorum." Wonwoo mırıldanıp dalgın bakışlarını pencereden çekti. Mingyu'nun gözleri üzerindeydi. Sonra tekrar araladı dudaklarını. "Belki de senin için kötü hissediyordur?"
"Bence seni ne kadar çok sevdiğimi, Seungkwan dahil, hepsi farkında. Ortada bir soğukluk varsa bu onların sorunu." Umursamak istediği tek şey Wonwoo iken başkalarından ona neydi ki? Kesinlikle bencil herifin teki olmuştu.
"Jihoon'la konuşacağım, hatta konuşacağız. Belki de toplu bir buluşma ayarlayabiliriz." Seungcheol denen çocukla aynı ortamda bulunmaktan biraz çekinebilirdi belki ama her şey geride kalmıştı sonuçta. Geçmiş, adı üstünde geçmişti.
***
Şeytansı bir gülümsemeyle Wonwoo'ya bakan Jihoon Mingyu'yu korkutmuştu. Hoş, Jihoon onu hep korkutuyordu. Mingyu baştan beri ondan pek hoşlanamıyordu fakat hoşlanmasa da olurdu yani. Soonyoung hoşlanıyordu ondan.
"Aw benim minik Wonwoo'm onlar için endişelenmiş mi~" Jihoon sevimli hallere girdiğinde buna alışık olan Wonwoo gözlerini devirdi.
"Evet Jihoon ben miniğim."
Mingyu'nun tutmaya çalıştığı -ama tutamadığı- kahkahasıyla birden ciddileşen Jihoon boğazını temizledi.
"Evet, her neyse, Seungkwan kuruntulu aptalın tekiydi ama Seungcheol onu fabrika ayarlarına döndürdü. Endişelenme yani."
"Endişelenmiyordum zaten, sadece, araya giren bir-"
"Bebeğim, araya giren kara kedi yalnızca sen değilsin." Mingyu onun elini tutup imalı bir şekilde söylediğinde sırıtan Jihoon onlara doğru gelen ikiliye gözlerini dikerek "Bir de faremiz var." diye mırıldandı. Kısık gözleri Seungkwan'ın suratındaydı. Sonra birden neden hala Soonyoung'un ortalarda olmadığını düşündü ve yüzü düştü. Milletin ilişkisiyle ilgili ileri geri konuşup duruyordu ama...
Her zamanki gibi teen kafedelerdi. Seungkwan ve Seungcheol geldiğinde ortam apaçık gerilmişti fakat şu an sohbet koyu bir haldeydi. Tabii ki de Jihoon duruma bir el atmıştı. Yoksa dördü de sanki dudakları birbirine dikilmiş gibi öylece oturacaklardı.
ghooney:: öldün mü
hangi cehennemdesin
Bir türlü gelmeyen yanıtla morali iyice bozulurken masadan yükselen kahkaha sesleri sinirini bozuyordu. Bir an araya nifak sokmak istese de şeytanlık yapmaya lüzum olmadığını düşünüp daha iyi bir fikir buldu.
"Ay sanırım kusacağım ben," Elini göğsüne götürüp suratını da abartılı bir biçimde buruşturmuştu.
"Ay midem," Seungkwan ve Wonwoo da onunla birlikte ayaklanıp endişeyle Jihoon'a bakmaya başladılar.
Sonra Mingyu sırıtarak "Senin miden göğsünde mi Jihoon?" demiş ve tüm ciddiyeti tabir yerindeyse sikmişti.
"Aman be, çift buluşmanın ortasındaki sap olmak ne kadar zor sen biliyor musun!" Telefonunu masadan hızla alıp kafenin çıkışına doğru yürürken suratı hala kıpkırmızıydı. Sinirden.
"Soonyoung'a kızdı." Seungcheol sırıtarak her şeyi biliyorum havasında söyledi.
"Bunu anlamak zor değil de, cidden neden gelmedi o?" Mingyu o ikisinin yapışık gibi her yerde birlikte olduklarını biliyordu.
"O salak yine dengesiz davranışlarıyla üzecek çocuğu." Arkadaşı için derin bir üzüntü duyan Seungkwan şefkatle konuştuğunda, Seungcheol onları hala aynı bakışla izliyordu. Ürperticiydi doğrusu.
♢
Bir daha ki bölüm final :'
2seung'u sevdiğiniz için çoook teşekkürler!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sweet Lovin' || 2seung
Fanfictionasscoups:: merhaba pookwan itici oldu sanki neyse bu umurumda değil hehe nickin çok hoştu ve yazmadan duramadım ^-°