4. Bölüm

15 5 0
                                    



Hastaneden çıktığımdan beri 1hafta oldu. Bu süre zarfında hiç hırsızlık yapmamıştım. Bu beni mutlu ediyordu çünkü istemediğim bir şeyi ne kadar az yaparsam o kadar iyiydi.



Mutfağa geçip kendime bir kahve yapıp salondaki koltuğuma kuruldum. Tv yi açıp kanalları gezmeye başladım. Ama hiçbir kanal ilgimi çekmedi, en iyisi biraz kitap okumaktı. Kitaplığımdan Tutunamayanlar ı alıp okumaya başladım. Oğuz Atay ı gerçekten seviyorum. Çünkü onun değerini kimse bilmiyor. Bazen üzülüyorum onun gibi hayattayken değeri bilinmeyen yazarlara. Kitaptan yaklaşık 100 sayfa okudum ve acıkmaya başladığımı fark ettim.

Bir anda telefonumun melodisi çalmaya başladı koşarak koltuğa fırlattığım telefonu almaya gittim. Arayan Beyza idi. Telefonu kulağıma götürüp

" Efendim kanka." Dedim.

" Ya seni merak ettim. 1 haftadır sesin çıkmıyor iyi misin."

" Şimdi yemek hazırlıyorum gel birlikte yiyelim."

" Tamamdır. Annemden izin alayım 5 dakikaya sendeyim."

Telefonu kapatıp yemek yapmaya devam ettim. Biraz sonra kapı çaldı.


" Hoşgeldin canım."

" Nerdesin sen ya özlettin kendini burada bir dostun olduğunu unutuyorsun."

" Söylenme geç içeri." Dedim gülümseyerek. İşte. Benim hayattaki her şeyim. Beyza ile bu eve taşındığımdan beri tanışıyoruz yani 2 senedir 16 yaşında bu evde yaşamaya başladım. Gündüzleri bir pastanede pasta yapıyorum. Yaşım küçük ama hayata erken atıldığım için kendi ayaklarım üzerinde durmaya çalışıyorum. Ama asla hırsızlık yaparak çaldığım paralardan almıyorum. O benim hayatta kalmak için ödediğim bedel.

" Yapılacak bir şey var mı? Yardım edeyim mi? "

" Yok hadi sen geç masaya ben geliyorum."

Masaya oturduğumuzda Beyza konuşmaya başladı.


" Senin yerinde ben olsam dayanamazdım. Helal olsun sana."


Ben bunları duyunca gülmeye başladım. Aklıma Yusuf un söyledikleri geldi.

" Neden gülüyorsun. Ciddi birşey söylüyorum. Komik birşey varsa söyle de biz de gülelim" dedi bir öğretmen edasıyla ciddi bir tavır takınırken.

" Yok birşey ya aynı sözlerin bir benzerini birisi daha söyledi."

" Açıkca anlat şu işi o birisi kim? "

" Yusuf diye biri ya."

" İnanmıyorum sen yeni bir çocukla mı tanıştın. Benim kara kutum yoksa açılmaya mı başladı." Dedi göz kırparak.


Bende eline şakadan vurarak.

" Dalga geçme ya sanki hiç yeni bir çocukla tanışmadım."

Düşünürmüş gibi yaptı ve gülerek


" Düşündüm ve hayır sen kimseyle tanışmazsın. Hayatına kimseyi almazsın. "

Haklıydı bu zamana kadar hayatıma hiç kimseyi almamıştım. Çünkü ben kötü bir insandım ellerim kirliydi benim. Kime dokunsam kirletmekten korkardım. Herkes beyaz ise ben tam zıttı siyahtım. Olmazdı ben bu kötülüğü kimseye yapamazdım.



" Ya tamam haklı olabilirsin ama zaten çocuğu bir daha görmeyeceğim sıkıntı yok yani ben yine kara kutuyum. Namı diğer maymuncuk yani. " dedim burukça gülümseyerek.
Seçme şansım olsa asla bu hayatı seçmezdim heralde.

" Anlat bakalım kim bu Yusuf."


Gözlerimi tabağıma çevirerek anlatmaya başladım.

" Bir hafta önce yolda karşılaştık yağmur yağıyordu. Bu da yere oturmuş ağlıyordu. İşte böyle tanıştık."

Nisan Yağmuru Ve Eylül SonrasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin