Saat

142 9 19
                                    



Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

12.Bölüm

23.45

Saate baktım ve sigaramdan derin bir nefes çektim. 10 saat 21 dakika geçmişti ve hala daha bir haber yoktu. Uyanmıyordu, korkuyordum hayatım boyunca hiç hissetmediğim bir duygu kapladı bedenimi birden.

Çaresizlik

Güçlü olmam gerekiyordu, ben hayatımda hiçbir defa bu kadar yıpranmış hissetmemiştim. Sanki bir anda bütün gökyüzü üzerime yıkıldı, oksijen kalmadı etrafta. Son nefesi de çekip sigaramı yere attım ve hastane bahçesinden çıkıp içeri girdim. Ellerimi cebime attım ve evden aldığım kolyeyi sıktım. April'indi bu kolye çok severek taktığı...

Melek kolyesi.

En sonunda koridorun sonundaki April'in bulunduğu komaya geldiğimde camın önünde durdum ve soluk vücudunda gözlerimi gezdirdim. Arkamı döndüm ve hemşirelerden içeri girmek istediğimi söyledim ve kıyafetlerimi giyip, 15 dakikan var dedi. Buruk gülümsememle kadına teşekkür ettim. Kapıyı yavaşça açtım ve içeride sadece monitörün sesi yankılanıyordu.

Keşke gülsen...

''O kadar çok duymak istiyorum ki gülüşünü duymayı, tekrar hayata döndürüş biletim olur.''

Saate baktım...

00.10

''Doğum günün kutlu olsun prenses.'' Sanki kırılacakmış gibi duran elini tuttum ve narince öptüm. ''Bu dünyadaki her şeyden daha değerlisin unutma bunu.'' Göz yaşım eline düştüğünde bembeyaz teninden yavaş yavaş yere süzüldü. ''Böyle bile çok güzelsin.'' Zor da olsa gülümsediğimde, makineden kalp atışlarının hızlanıp normale döndüğünü gördüm. ''Heyecanlandırdım mı seni yoksa?'' Gözlerimi kapattım ve iğrenç hastane kokusunun April'in kokusuna karışmasını bekledim. Saçlarına son kez dokundum ve öptüm. Yüzünün bütün ayrıntılarını aklıma kazıdım. Sadece biz vardık şuanda...

Yavaşça dudaklarına yaklaştım ve minik bir öpücük kondurdum. Geri saate baktım.

00.25

''Gitme vakti prenses, unutma nerede olursan ol seni asla sevmekten vazgeçmeyeceğim.''

Göz yaşlarımı sildim ve yavaşça kapıyı açıp çıktım. Artık duygularımı dışa vurmaktan utanmıyordum, üzerimdekileri çıkarıp ve teşekkür edip, hastaneden çıktım. Ellerimi cebime koydum ve sahile doğru yürümeye başladım.

Neden böyle oldu her şey neden söylemedi bana hastalığı olduğunu. Onu suçlayamazdım eğer en başında ona böyle davranmasaydım böyle olmazdı, olmazdık. ''Ölmek istiyorum! Hakediyorum lan ben. Hakettim hepsini!'' Denize doğru bağırdım ve ne kadar boktan birisi olduğumu düşünmeye başladım.

''Tanrım lütfen onu bana bağışla lütfen!'' Çaresizce dua ettim sadece, arkamda duran banka oturdum ve tekrardan nefes almak için yollar aradım. Gene tek yaptığım cebimden sigaramı çıkarmak oldu. Elimdeki sigaraya baktım ve çaresizce gülümseyerek dudaklarıma götürdüm. ''İçme şu zıkkımı.'' Arkamı döndüğümde bana doğru yürüyerek gelen Collin'i gördüm.

''Kaçış biletim bunlar.'' Tekrar bir nefes çektim ve denize doğru üfledim. ''Acı çektiğini biliyorum ama belki de burada durmak yerine, April'in yanında ona hislerini söylesen...''

''Anlamı yok.'' Kolumdaki saate baktım.

00.40

''Zaten biliyor.'' Collin elimdeki sigarayı aldı ve yere attı. ''O zaman kanıtla. Belki onu son görüşün, koklayışın, öpüşün olacak...'' Söyledikleri ile oturduğum yerden kalktım ve kıpkırmızı olmuş ve kırılmış kalbimle April'in yanına gittim. Camdan onu izlerken, ona böyle bir şeyi nasıl yaptığımı düşünmeye başladım.

''Bu kadar narin...'' Gözlerimi kapattım ve kafamı cama yaslayıp ağlamaya başladım.'' Bir anda birkaç doktor April'in odasına girdi ve ona hızlıca bir şeyler yapmaya başladılar.

''Hey! Neler oluyor?'' Kolundan yakaladığım bir doktoru durdurdum. ''Beyefendi lütfen sakin olun.'' Adamın kolunu daha da sıktım. ''Söyle!'' Adam derin bir nefes aldı. ''İç kriz.'' Anlamıyorum şeklinde kaşlarımı kaldırdım ama hiç de iyi şeyler olmuyordu . ''Bedensel olarak olmasa bile, ruhsal açıdan uyanık ve bedeni ile bağlantıyı sağlayamadığı için kriz geçiriyor.''

Nefes alamıyordum.

Adamın kolunu hışımla bıraktım ve sinirle yere çömelip cebimdeki kolyeyi sıktım. Gözlerimi kapattım ve dua etmeye başladım.

''April ne olursun uyan seni seviyorum tahmin edemeyeceğin kadar.'' Ben kafamı dizlerimin arasına almış nefes egzersizleri yaparken doktorların konuşmasına kulak kesildim. ''Cihazı getirin hemen!'' Kafamı yavaşça kaldırdım ve doktorların koşuşturduğunu gördüm. Ellerinde ise kalp aleti cihazı vardı.

''Hayır! April ne olur ne olur ona bir şey olmasın.'' Oturduğum yerden kalktım ve koşarak April'in yanına gitmeye çalıştım fakat doktorlardan biri beni kollarımdan yakaladı ve sıkıca tuttu. ''Bırak lan beni! Bırak.'' Debelenmeye başladım ve aynı zamanda April'i izliyordum kalp atışları atmıyordu adamlar ise onu kurtarmak için kalp cihazını çalıştırdı. Ella ve Collin geldiklerinde Ella şok olmuş bir şekilde yere yığıldı ve ağlamaya başladı. ''Ne olur! Lütfen kurtarın onu.'' Bağırmam ile birlikte kalp cihazını çalıştırdılar ve şok verdiler.

Olmadı.

Tekrar denediler ve her seferinde olmadı.

Kaybediyordum onu... Adam tekrar denedi. Gene olmadı...

''Ölüm saati... 01.15.'' Doktorun kollarından kurtuldum ama hiçbir şey yapamadan yere düştüm. ''Hayır!'' Kalbimin acısı ile bağırdım. Gitmişti bir kere geri gelmeyecekti.

Hissetmiyordum.

Nefes alamadım. Yutkunamadım. Duyamadım.

Kafamı kaldırdım ve son kez güzel yüzüne baktım ve beyaz çarşafı kapatmalarını izledim.

Gitmişti... Son gücümle ayağa kalktım ve merdivenlere yürümeye başladım. Hayat durmuştu, boşluktaydım. Sahip olduğum tek şeyi kaybetmiştim, o da beni bırakıp gitmişti ve bunların hepsi benim suçumdu... Katiliydim ben onun. Ölmek benim hakkımdı onun değil.

Çatıya geldiğimde en uca kadar yürüdüm ve gözlerimi kapattım. Rüzgarın derime işlemesini hissettim. ''Yanına geliyorum prenses...'' Ölüm bile ayıramayacaktı bizi.

Ben sevdiği kadını öldüren katil adam olmuştum.

O ise doğum gününde ölen saf kadın olmuştu...

Bizim hikayemiz de buydu işte...





MurdererHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin