"Nasıl?"
Yeşil harelerinin hüzne bezendiği mavi gözleri, yoğun bakım ünitesinin camından içeride yatan genç kadına kaydığında, içinin daraldığını, vicdanının onu yok etmek istediğini hissetmeye başlamıştı. Yavaşça yutkunurken, Liz'in ablalarından biri kısık bir sesle sorusunu cevapladı.
"Normal bir şekilde sürerken, karşı şeritten gelen bir araba ona çarpmış,"dedi sarışın kadın. Kız kardeşinin o halini gördüğünden beri iyi değildi. "Hastaneye geldiğinde iç kanaması varmış ve zorlukla halletmişler. Ama hayati tehlikesi sürüyormuş."
Gözlerini sıkıca yumup içindeki acının geçmesini bekledi adam. Fakat acı geçmek yerine daha da çoğalmış, tüm vücudunu ele geçirmiş ve arkadaşının düştüğü hali kalbi kaldıramamıştı. Yavaşça koridordaki uzun koltuklardan birine oturduğunda, dirseklerini dizlerine yasladı ve elleriyle yüzünü kapatıp derin bir nefes aldı.
Liz'i öyle yaralar içinde, hastane odasında görmeye dayanamamıştı.
Açıkçası onun kendisine aşık olduğunu hâlâ kabullenemiyordu; onun gibi güzel ve eğlenceli bir kızın o merhametli kalbini kendisine açmaması gerekirdi. Çünkü Sebastian başkasını seviyordu ve onun sevgisini hak etmiyordu. Elizabeth'i o kadar üzmüş, hayallerinden vazgeçirmişti ve kız onu hala nasıl sevebilmişti?
Keşke, diye düşündü. Keşke ben de onu sevseydim de onu üzmeseydim.
Fakat keşkeler, ne zamanı geriye alır ne de yaptığın yanlışı düzeltirdi.
Genç kızı gerçekten ama gerçekten her zaman arkadaşı olarak görmüştü Sebastian. Biriyle çıkarken başka birini seven pezevenklerden hiçbir zaman olmamıştı ve olmayı da düşünmediğinden sevgilisinden başka kadınlarla ilgilenmemişti, şuan da ilgilenmiyordu. Vicdanı eline bir silah alıp kafasına dayarken, soğuk metalin ruhuna değen kısmını hissedebiliyordu.
Tetiğin çekilip acısının dinmesini bekledi, onun yerine etrafta sevdiği kadının sesi yankılandı.
Ellerini yüzünden çekip ayaklanırken, Margarita'nın birden kendisine sarılmasıyla, kollarını sıkıca onun beline sardı ve başını boynuna gömüp çilek kokusunu içine çekti. Kalbi hızla atarken, buna ihtiyacı olduğunu daha yeni fark ediyordu.
"Duyduğum an geldim,"diye fısıldadı genç kadın. "Çok üzgünüm, umarım çabuk iyileşir."
Sebastian, geri çekilmeden kafasını salladı. "Umarım."
Uzun bir süre sığındı sevgilisine, vicdanını arka plana atmaya çalıştı. Sonunda ayrıldıklarında ise gözlerini tekrardan cama çevirdi ve Elizabeth'e baktı. Ardından da kurumuş dudaklarını birbirine bastırıp her ne öğrendiyse sevdiği kadına anlattı teker teker. Vicdanını sundu önüne, neler hissettiğinden bahsetti. Genç kızın onun için nelerden vazgeçtiğini söyledi.
"Güzel sevmiş,"dedi kısık sesle Mar. Önüne gelen saçını eliyle arkaya attırdıktan sonra sevdiği adama baktı. "Vicdanın acıması çok normal, Sebastian. Senin yüzünden bu halde olduğunu düşünüyorsun, tüm suçun kendinde olduğunu söylüyorsun fakat yanılıyorsun. Bir insan birini sevdiğinde, onun ardından gelen her şeyi kabullenir. Acıysa acı, mutluluksa mutluluk."
"Ne yapacağım peki?" Çaresiz sesi, genç kızı üzmüştü. Derin bir nefes aldı.
"Benden ayrılıp iyileştiğinle onunla çıkarsan sırf vicdanın yüzünden çıkarsın ve emin ol bu onu şimdikinden daha fazla üzer. Bilmiyorum, Seb. Bu senin vermen gereken bir karar ve buna karışamam. Sadece her ne yapacaksan arkanda olacağımı bilmeni istiyorum."
Genç adamın dudaklarında buruk bir gülümseme oluşurken, gözleri Liz'den ayrılmamıştı. Ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu.
Karar verene kadar çok geç olmamasını umdu.
*
Neden böyle yapıyorum? Çünkü gerçek hayat....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgürlüğe Kavuşan Kelimeler
Short StoryGünler geçiyor, sevgim azalmak yerine daha çok artıyor. Arkadaşlarım boşuna yazdığımı söylüyor sana, boşuna içimi döktüğümü, sevgimi haykırdığımı. Gelmeyeceğinden bahsediyorlar. Olsun, gelme. Ama şunu bil ki, gözyaşları yanaklarını ıslatmış, yüzünde...