~7~

16 1 2
                                    

Uyandığımda çığlık attım.
"Mahmut!!" Diye bağırdım. Nasıl uyumak. Birde yetmiyormuş gibi horluyor. Ne bu ya. Allah'ım her tarafım tutulmuş. Mahmut'un bacağı bacağımı sarmış. Tamam müsaade ama eli ise karnımda hemde tişörtümün altında. Tövbe tövbe. Sapık.
"Şebek!!!" Diye bağırınca maviş gözleri nihayet açıldı. Hemen toparlandı.
"Sen nasıl uyuyorsun. Rüyanda 3. Dünya savaşı mı yapıyorsun? Ayy. Her tarafım tutulmuş." Kolumu hissetmiyordum. Kolum benden bağımsız hareket ediyordu. Ayağım da öyle. Allah'ım. Nelerle uğraşıyorum. Yüzümü yıkadım. Aşağıya indim. Kahvaltı hazırlamaya başladım. Telefonum çaldı. Hemen açıp
"Alo."

"Alo Şeyma ben Özkan amcan. Ne yapıyorsun?"

"İyiyim amca. Sen ne yapıyorsun."

"Bende öyle ne yapıyor diye sordum da rüyamda seni gördüm. Ağlıyordun. Merak ettim. O yüzden rahatsız ettiysem özür dilerim kızım. İyi günler."

"Yok amca ne rahatsızlığı iyi günler." Diyerek kapattım. Numara bende yoktu. Kaydettim. Yukarıdan cam kırılması sesi geldi. Ocağı kapattım. Ve merdivenleri 4 er 4 er çıktım. Baktım. Odada Mahmut yatağa oturmuş bardak kırılmış. Hemde en sevdiğim. Üzüldüm. Çünkü onu bana amcam hediye almıştı. Mahmut yanıma geldi.
"Aşkım çok özür dilerim. Kahvaltıdan sonra hatta şimdi ben gideyim. Özür dilerim." Tam giderken elinden tuttum.
"Ne gerek var. Ben bugün alışverişe gidecektim. Önemli değil. Ben amcam dan öğrenir alırım. Asıl sana birşey olmadı ya o iyi." Dedim. Sesimde kırgınlık vardı. Bunu ben bile anladım.
"Yok olmaz ben amcamla gitmiştim o dükkana yaptırıp gelirim. Vallahi telefon çaldı diye ben alıyordum. Senin telefonunmuş. Benim suçum. Benim suçum." Dedi. Bende ona sıkıca sarıldım.
"Önemli olan sensin. Canın sağolsun. Ne önemi var. Hem dediğini beraber yaparız. Hadi şimdi kahvaltıya geçelim." Dedim. Aşağı indik. Ben çayları koydum. Ocağı tekrar açıp yumurtayı kırmaya devam ettim. Kahvaltıya geçtim. Mahmut elimi tuttu ve
"Ya nolur asma yüzünü. Ben alacağım sana söz." Dedi. Ah beni tamamen yanlış anlamış.
"Yok. Hayır sen beni yanlış anladın. Amcam dedi ki rüyamda seni gördüm ağlıyordun. Dedi. Bende acaba ne diye düşünüyorum." Dedim. Kahvaltıyı bitirdim. Topladık. Bana
"Hazırlandın mı?" Diye sordu. Bende
"Buraya gelir misin canım?" Dedim. Beş dakika sonra kapıda onu görünce hemen yanına gittim. Elimde elbise ve sarı pantolon üzerinde ise yeşil gömlek vardı. Bana pantolon olanı gösterdi. Yanağına öpücük kondurdum. Bana
"Hadi çabuk giyin gel." Dedi. Bende kapıyı hemen kapattım. Üzerimi giyindim. Gömleğimi düzenli olarak içine teptim. Beyaz conwers giydim. Kolyemi taktım. Makyajımı sildim ve eyeliner sürdüm. Rimel sürdüm. Hafif kırmızı ruj sürdüm. Artık hazırdım. Beyaz çanta taktım. Güneş gözlüğümü taktım. Telefonu çantaya attım. Aşağı indim. Mahmut beni baştan aşağıya süzdükten sonra yanına gittim ve belime ellerini sardı. Onu da ben süzdüm. Sarı gömlek yeşil pantolon. Beyaz ayakkabı. Siyah güneş gözlüğü. Bayağı uyumluyduk. Sevdim. Neyse arabaya bindik. Bana
"Sen sürmek ister misin? Başım dönüyor." Dedi. Bende
"Tabi neden olmasın ki. Bende kafa dağıtırım." Dedim. Arabada ikimizde baya gergindik. Birden bana
"Şeyma sağa çeker misin?" Dedi. Bende sormadan çektim.
"Ne oldu?" Dedim. Mahmut bana masumca
"Şeyma bir bardak için böyle yapmayalım. Ne olursun?" Dedi.
"Ya Mahmut ben sana önemli bir şey değil dedim mi demedim mi?" Dedim.
"Dedin ama-"
"Dedimse sorun yok. Şimdi şu adresi ver yola devam edelim. Seni kırdıysam özür dilerim." Dedim. Boynuna sarıldım. O da bana sarıldı. Şu parfümünü öğrenmem lazım. Neyse yola devam ettik. Adrese gittik. Çok şirin bir dükkandı. Ona
"Çok şirin. Amcamın zevki mükemmel." Sonra ekledim." Tabi seninde zevkin mükemmel. Parfümün markası ne?" Dedim. Allah'ım sana geliyorum. Nasıl söylerim. Gülerek
"Efendim?" Dedi. Şimdi ben kapak olmuştum.
"Eee. B-ben... Tamam kapak oldum. İtiraf ediyorum. Parfümün harika. Markası ne?" Sesimin ani değişimine hayran kaldım. Ama yüzümün kızardığını hissediyorum. Kahkaha sesi geldi. Mahmut gülüyordu.
"Ne?" Dedim. Bana
"Ya sen mükemmelsin. Seni seviyorum Şeyma. Sultanım şimdi bardağı almaya gidelim mi?" Dedi. Bende
"Bir bana ilk defa dışarıda sevdiğini ilan ettin. İki hadi gidelim." Dedim koluna girerek. Ben ne ara bu kadar çok sevdim. Anlamıyorum. Bir keresinde ben bir erkekle kavga ettim. Ortaokulda Mahmut grubunu aldı. Çocuğa okulu zehir etti. Çok etkilenmiş izleyen kızların hepsine yumruk atmıştım. O yumruklar için 4 gün elim sargı bezinde kaldı. Zor olmuştu. Yani benim için bayağı endişeleniyordu. Hala daha öyle. Neyse adama selam verdik. Adam
"Siz bardakta basılı olan hanımefendi o musunuz?" Dedi. Bende
"Evet. Eee.. Bardak yanışlıkla kırıldı. Parasını verelim. Amcam görürse üzülmesin diye yenisini yapar mısınız lütfen?" Dedim en acınası sesim ile. Adam bana
"Tabi ki de yaparım. Yalnız bardağın şeklini bilmiyorum. Söyler misiniz?" Dedi. Bende
"Evet kalpli bir tabağı ve kalp şeklinde bardağı vardı." Dedim bir çırpıda.
Dedi ki
"O zaman bir saat sonra gelin." Dedi. Bende
"Tamam. Buralarda mağazalar var mı?" Dedim.
"Evet tam çarşı günü bu gün. Hem ucuza hemde kaliteli şeyle satıyorlar." Dedi. Bizde
"Size ne kadar çok teşekkür etsem azdır. O zaman size kolay gelsin." Dedim. Mahmut'a "Oğlum iki dakika özel birşey konuşabilir miyiz?" Dedi. Nereden tanıyordu?
"Tabi. Hayatım sen gezmeye başla. Bende konuşayım amcamla."
"Senin öz amcan mı?" Dedim. Bana
"Hayır. O günden sonra çok güzel arkadaş olduk. Daha doğrusu benim amcam gibi oldu. O yüzden." Dedi. Vay be... Şunlara bak... Neyse beklerken telefon çaldı. Rabia arıyordu. Konuştuk. Kapattım. Mahmut çıktı. Yüzü gülüyordu. Acaba ne söyledi. Onu güldürecek ne söyledi. Kıskandım. Yanıma geldi ve
"Hadi gidelim. Sonra görüşürüz amca." Dedi. Beni kolunun altına aldı. Dükkandan çıktık. Ben dedim ki
"Seni güldürecek ne söyledi?" Dedim. Bana
"Ne iş kıskançlık tohumları yeşeriyor?" Dedi. Bende
"H-hayır. Sakın öyle düşünme. Ben sevdiğimi kıskanıyorum." Dedim. Sonra ağzımı kapattım. Ya bana ne oluyor ya. Sanırım hormonal denge. Mahmut pek eğleniyordu. Bana gülerek
"Ne dedin?" Dedi. Bende
"Ya sen benle uğraşma. Mümkünse. Çünkü tepemin tasını attırıyorsun." Dedim. Sonra kolundan tutup bir mağazaya girdik. Harika şeyler vardı ama Mahmut'un o suratını görünce hemen
"Ben vazgeçtim. İstemiyorum. Hiç güzel şeyler yok. Hadi sana bakalım. Benim istediğim herşeyim var. Hadi gidelim." Dedim. Bana şaşkın dolu gözlerle bakıyordu. Sonunda
"Sen ciddi misin?" Dedi.
"Gayet ciddiyim." Dedim. Sesim çok kesin çıkmıştı.

GENETİK PSİKOPAT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin