Ni (The First Day With Little Riddle)

3.8K 289 102
                                    

Küçük Riddle'la Birinci Gün

"Efendim, olanlar sizce de biraz fazla... Absürt değil mi?"

Harry, Snape'ten tonlarca azar işitmiş
-sadece azar işittiğini söylemek yanlış olurdu aslında, Snape'in her üç cümlesinden biri "Malzemeler neydi?" ya da "Nasıl yapabildin?"di, anlaşılan baş belası Potter'ın böyle bir iksiri, kazayla da olsa, yapmayı becerebilmiş olmasını kendine yediremiyordu- üstüne üstlük sınav notunun koca bir 'sıfır' olacağını öğrenmiş, şimdi de bu zavallı haliyle Profesör Dumbledore'un odasına gitmişti.

'Küçük Voldemort'sa karşıda bir yerde oturmuş, haklarında konuşan Dumbledore ve Harry'ye tuhaf bakışlar gönderiyordu. Muhtemelen Profesör Dumbledore'u tanıyor,  Hogwarts'ı da biliyordu. Fakat o da, aniden kendi zamanından çekip koparılıp, bilmediği bir zamana sıkışan diğer her insan gibi şaşkındı.

Profesör Dumbledore o ünlü gözlüklerinin üzerinden Harry'ye anlaşılmaz bir şekilde baktı. "Her şeyin bir sebebi vardır Harry." dedi garip sayılabilecek bir ses tonuyla "Ama her şeyin."

--

Tom Riddle'ı görünce tanıyabilecek fazla kişi yoktu. Harry'nin bildiği sadece Profesör Dumbledore ve Snape durumdan haberdardı. Yine de tüm olası karışıklıkları önlemek için, Tom Riddle, Tom Rain olmuş, ayrıca Harry'ye yakın durabilsin diye de Gryffindor binasında kalması kararlaştırılmıştı.

"Tom Rain"e durum şöyle iza edilmişti: "Yanlış yapılmış bir iksir sonucunda bizim zamanımıza sıkıştın. Eğer bir aksilik çıkmazsa on gün sonra gidebileceksin. Okul seni transfer öğrenci sanıyor. O süre zarfında durumundan haberdar olan Harry Potter sana bakacak." Her ne kadar gelecekte "Ismi Lazım Değil" diye anılan dahi bir kara büyücüye dönüşse de şu an bir çocuktu -kendisi sanki ondan çok yaşlıymış gibi konuşmayı kesmeliydi, bunu kabul ediyordu. Çünkü aralarında sadece bir yaş vardı!- Hiçbir şey demeden bu saçma sapan üstü kapalı açıklamayı kabul etmişti.

En azından Harry bu durumu böyle yorumluyordu. Içinden bir ses "Hiç de öyle değil." dese de.

Içindeki başka sesler de bu çocuğun tehlikeli olduğunu söylüyorlardı.

Içindeki bambaşka, kısık, güçsüz bir ses ise bu çocuğun öldürülmesini ve böylece geleceğin kurtulacağını söylemişti. Harry, elbette ki o sese kulak asmadı.

Evet, okul onu transfer öğrenci zannediyordu. Bu, o saatte iksir dersinde olanlar dışında herkese kolayca inandırılmıştı. Iksir dersinde olanlar içinse Snape, oldukça ince bir yola başvurmuştu.

Haliyle Harry öğrenciler arasında gerçeği bilen tek kişiydi. Ve bu bir yandan yalan söylemek anlamına geliyordu.

°•°•°•°•°

Gryfindor ortak salonunda, tüm Gryfindor'lular transfer çocukla ilgileniyorlardı.

Harry'yse kalabalığın arkasında, Ron ve Hermione'yle duruyordu. Sadece duruyordu.

Ron da Hermione de suskundu. Pek moralleri yoktu herhalde. Harry bahse vardı ki tekrar kavga etmişlerdi.

Harry  kalabalık dağıldığında koltukta oturup öylece etrafını inceleyen Tom'a baktı.
Tom'la fazla etkileşime girmemişlerdi, her ne kadar uzun süre yan yana olsalar da. Zira çocuk fazla konuşkan bir tip değildi. Harry ise... O konuşmaktan çekiniyordu.

Hermione göz ucuyla Ron'a bakıp sıkıntıyla iç çekti. Çok geçmeden "Kütüphaneye gidiyorum." diye bir şeyler geveleyip ortadan kaybolmuştu.

Ron'un da aklına onun gitmesiyle beraber çok muhim Kara Sanatlara Karşı Savunma ödevi geldi. Eh, o da gidince Harry ve Tom salonda yalnız kaldı.

Birbirlerine anlamsızca baktılar.

Harry o an bu durumdan nefret etti. Normalde dördüncü yıl sorunsuz devam ediyordu. Yıl sonuna kadar can sıkıcı bir şey olmayacağını düşünmüştü. Şimdi, sanki birileri düşüncelerini bozmak istermiş gibi bunlar yaşanıyordu.

Harry yanlışlıkla zamandan kişi çağırma iksiri yapıp iksiri şişelemekle uğraşırken velet Tom Riddle'ı düşünmesini ve o anda da Neville'in üzerine çuvallanmasıyla şişeyi düşürmesini çok saçma buluyordu. Çünkü, Merlin aşkına, bu saçmaydı! Profesör Dumbledore'un dediği "Her şeyin bir nedeni vardır" cümlesi de bu saçmalığı açıklamak için yeterli değildi.

Harry, tam anlamıyla çıldırıyordu.

Harry içindeki fırtınayla boğuşurken birbirlerine gereğinden uzun süre baktıklarını fark etmemişti.

Tom yerinde huzursuzca kıpırdandıktan sonra "Nerede yatacağım?" diye sordu.

"Benim yatağımın yanımdaki yatakta." diye cevap verdi Harry, onunla konuşmasının verdiği şaşkınlıkla.

Aniden başka bir soru daha sordu: "Bana açıklandı, ama gerçekten ne oldu?"

Harry aralarında sadece bir yaş olmasına rağmen ona çocuk deme hatasına düşmüştü, evet. Fakat şimdi iş farklı bir boyuttaydı.

Aklı zehir gibiydi resmen.

Harry'nin şaşkınlığının üzerine bir yenisi daha eklenmişti. Bu halde, bu soruya da cevap verdi, yalanla. "Ben de tam olarak bilmiyorum. Seninle ilgilenmek için seçilsem de bana da doğru düzgün açıklanmadı durumun."

Muhtemelen başka soruları da vardı. Fakat soru sormak yerine Harry'e gözleri kısık, kötü bir bakışla "Sana güvenmiyorum." demişti.

Harry o an, nedensizce, "Her şeyin bir sebebi vardır." diyen Dumbledore'a hak verdi. Ve bunu, öylece dengesizliğine bağladı.

Don't Trust You//tomarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin