'Mahperiden'
Şu aptal formadan nefret ediyordum. Aynaya baktım uykusuzluktan çökmüş gözlerim vardı umursamayarak çantamı aldım. Merdivenleri yavaşca inmeye başladım tabikide ergenler gibi zıplayarak inmicektim. Müsmükemmel bi kahvaltı kurulmuş ve beni bekliyorlardı. Melek kaş göz yapıyordu. Sanırım Safa'yı soruyordu nerde ne bileyim sabah gitmişti sanırım bide ceketini bizde umutmuştu aptal. Gerçi bu ceketi ben üşümiyim diye bana giydirmişti şu 3 günde ne tuhaf şeyler yaşamıştım. Hayır Mahperi onu düşünmek yok. Eski o asık suratlı sert kıza dönüceksin nokta.
Kahvaltıyı hızlı bir şekilde ettikten sonra baş belamın yani belasının ceketini alıp siyah hırkamı üzerime giyip dışarı çıktım. Yürüyerek gitmeyi planlarken motorum ihtişamıyla kapıda duruyordu. Koşarak yanına gittim arkamda Melek olduğunu bilmesem çığlık atıp sarılırdım. Kızım bu motor benim ya ! Üzerinde pembe bir nota yazılmış yazı vardı. Galiba Safa yollamıştı dudağımın kenarını hafifce ısırıp notu okudum.
"Bu güzellik yürüyüp yorulmasın."
Acaba Safa?O getirtmişti tabi odur kim düşüncek başka. Notun önünde hiçbir şey yoktu. Arkasını çevirdiğimde ise.Baran.
Yazısını görünce şok olmuştum. Aptal kafam nasıl da Safa diye düşünmüşdüm.
"Daha ne kadar dikilceksin orda acaba? Hadi sür şu motoru da okula gidelim."
Gelen ses Melek'ti. Haklıydı motoru sıkıca kavrayıp eteğimin açılmamasına özen göstererek üstüne atladım. Melekte arkama bindikten sonra gaza bastım.Motordan inince görkemli okulumuza baktım. Melek ise her zamanki gibi eli midesinde söyleniyordu. Yanlız okulun bahçesindeki herkes bize bakıyordu. Pardon bize değil bana bakıyordular. Meleğe sorgu dolu gözlerle bakmaya başladım. Okulun içine girdiğim gibi kantine indik. Herkesin etrafında doluştuğu mavi panoya göz attığımda kendimi görmeyi hiç beklemiyordum tabiki. Safa'yla arabadan çıkarken bizim evin içine girerken halimiz vardı birazcık yok ya bildiğin koala gibi sarılmıştım,çünkü sarhoştu. Fotoğrafı elime aldım.
"Kim yaptı lan bunu KİİM?"
Elime aldığım bütün fotorafları yırtmaya başladım. Kim yaptıysa bunu ona ağır ödeticektim.
"Yok lan bu çocukla benim alakam yok ayağınızı denk alın."
Sinirle masaya ilerledim yerime oturup küçük belayı beklemeye başladım.
Elimde duran ceketi burnuma yaklaştırdım kahve kokuyordu hemde türk kahvesi gibi kokuyordu. İçime derinliklerime kokusunu çektim. Bu koku beni sakinleştirmişti huzur doluydu resmen. Otomatikman gözlerim kapanmıştı parmaklarımın ucu yavaş yavaş karıncalanmıştı. Sanki vücuduma elektirik hormonu salgılıyordular. Elektirik hormonu hakkında pek bişey bilmiyordum öyle bişey varmı onu hiç bilmiyordum ama hissetiğim şeyide bilmediğim kesindi."Kokumu sevdiğini bilmiyordum."
Kulağıma gelen sesle irkildim. Nefesini dibimde hissediyordum bi anda dönerek göz göze gelmemizi sağladım. Gözlerindeki o piçimsi ifade değişip arzu dolu bi bakış haline gelmeye başlamıştı. Sanki gözlerinde kayboluyordum onun bana bakışı beni benden alıp neler yapıyordu bir bilsem. Hey sözünü ne çabuk unuttun diyen angel Mahperi adlı iç sesime hak verip Safa'yı ittirdim.
"Ne sevcem kokunu be ben giydim artkk kokmuyosun bi kere."
"Önceden kokumu kokluyordun yani ?"
Uyuz mudur nedir ya?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANSIZ
Novela Juvenil"...Herkesin saklı bir hikayesi vardır..." Saatimin en sevdiğim özelliği bozuk olması olabilir mi? Neden olmasın , zamanı tutamayışı öylesine muazzam ki.. İkimizde birer zaman kaçkınıyız işte. Zamansız geldin bana imkansızdık belkide bana böyle ge...