Bölüm 7

74 10 8
                                    

   Okulun geri kalanı insanların korku dolu bakışları arasında geçmişti. Komikti. Okul bittiğinde duş almak için Liamlara gitmeye karar verip Liam'a doğru yürümeye başladım. "Hey Liam!" Dedim bağırarak Liam ve bir kaç kişi daha bana baktı. Onlara öylesine bir bakış attım ve adımlarımı hızlandırdım. "Gittiğim pansiyonda duş yok, ben de düşündüm ki... Annenler yoksa eğer sizde duş alabilir miyim?" Utanmıştım ve yanaklarım kızarmıştı. Ellerim aynı öğretmeninin azarladığı bir çocuk gibi önümdeydi. Liam konuştu. "Tabii ki! Sen benim dostumsun, hem sana giyecek bir şeyler de veririm." Dedi gülümseyerek. Mutlu olmuştum sanırım dünyada beni seven tek insan Liamdı. Evlerine gittiğimde çantamı Liam'ın odasına bıraktım ve banyoya gittim. Liam da odasında oturuyordu. Bedenimden akan su, beni rahatlatıyordu. Yüzümü okşuyor, babamın hiç yapmadığı gibi saçlarımı karıştırıyordu. Ağladım. Şampuan gözüme giriyordu ama bu hafif yanma hissi beni kendime getiriyordu. Hıçkırıklarım su sesine karıştı ve sonunda Liam'ın pantolon ve tişörtünü giyip banyodan çıktım. Sarı saçlarımı bir havlu yardımıyla kurulayıp çıkmak istiyordum ama sonra Liam'ın ailesinin sesini duydum. Gözlerimi kocaman açmış, neler yapabileceğimi düşünemeden annesi beni görmüştü. "Liam! Sana kaç kez bu Hasta'yı evimize getirmemeni söyledim! O bir şizofren ve bize zarar verebilir!" Yutkundum. "E-efendim sadece duş almaya gelmiştim özür dilerim, hemen gideceğim." Annesi beni dinlemeden ses tonunu yükselterek konuştu. "Hâlâ konuşuyor! Evimden git ve mümkünse kendini bir yerden at çünkü kimse seni görmek istemiyor!" Beni tezgaha doğru itti ve yine lanet olası şansım baş gösterdiği için tezgahtaki bıçak kolumu kesti. Canım yanıyordu, kimin umrundaydı? Liam'a baktım, beni umursamadan yere bakıyor ve annesinden özür diliyordu. Çantamı alıp buradan gitmem gerekti. Kolumu tuttum ve hızlıca çantamı alıp evden çıktım. Yolda ağlayarak yürüyordum ki o sesi duydum. "Niall! Neden hâlâ yaşıyorsun ki? Bak kimse seni istemiyor. Yolun sonundaki uçurum sence en iyi ve tek seçeneğin değil mi? Ölürsen kurtulacaksın. Cesedini bulamayacaklar ve onların sahte üzüntülerine de konuk olmayacaksın. Harika değil mi? Hadi onlara ne kadar cesur olduğumuzu gösterelim." Sağımda yürüyordu. Demin burada olmadığına dair bahse girebilirdim. Siyaha yakın gözleri simsiyah saçları ve vücudundaki yaralar dışında bana çok benziyordu. Sanırım bu sanrımdı, ve söylediklerinde haklıydı. Yaşayıp da ne yapacaktım ki? Savaşamıyordum. Kaçamıyordum. Bekleyemiyordum. Ne yapacaktım? Ölecektim. En iyi ve tek seçeneğimdi. Uçuruma doğru koşmaya başladım. Sanrım da benimle koşuyordu. O gülüyordu bense ağlıyordum. Uçuruma bir adım kala durdum. Bir süre manzarayı izledim. Ne kadar da duru ve sessiz bir güzelliği vardı. Ağaçlar kendi melodisiyle dans ediyor, kuşlar ölüm şarkısını mırıldanıyordu. Bulutlar bile ölümümü kutlamak için oradaydılar. Geriye doğru yürüdüm ve tam koşmaya başlayacağım sırada kalbimin hızlanmasına sebep olacak o sesi duydum. "Niall! Dur! Ölemezsin! Sana ihtiyacım var!" Arkamı döndüm ve Harry ile karşılaştım. Kıvırcık saçları dağılmış, yeşil gözleri parlıyordu. Dudakları aralık ve teni bembeyazdı. Görünüşü yüreğimi dağladı. Gözlerim doldu ve gülümseyerek konuştum. "Bana ihtiyacın mı var? Ölmemi istemiyor musun Harry? Ne kadar duygusal! Ama üzgünüm, kuşlar ölüm şarkısını mırıldanıyor ve bulutlar benim için burada. Şimdi izin verirsen, bir miktar daha öleceğim. Bu sefer ki biraz gerçek olacak ama." Derin bir nefes aldı ve konuştu. "Lütfen, gitme Niall. Özür dilerim, öyle yapmak istememiştim. Vaz geçemezsin, o insanlara gününü göstermen gerek. Ne kadar güçlü olduğunu göstermen gerek. Özellikle de bana." Yere çöktüm ve yeniden hıçkırmaya başladım. Neden böyle yapıyordu? Görmüyor muydu ruhumu? Yanmıştı ve külleri bile dağılmıştı. Neden beni önemsiyor gibi davranıyor sonra da yeniden öldürüyordu? Neden bu kadar acımasızdı? Ve neden tüm bu kötülüklere rağmen yanında güvende hissediyordum? O da yanıma çöktü ve kafasını aşağıya doğru eğdi. "Neden bir anda gelip her şeyi düzeltiyorsun ve sonra yeniden beni dağıtıyorsun? Neden beni önemsiyor gibi davranıyorsun? Neden bu kadar dengesizsin?" Dedim. "Bilmiyorum. Seni kafamdan atamıyorum. Lanet olasıca sen kafamdan çıkmıyorsun! Sen neden böyle yapıyorsun? Ben neden böyle yapıyorum bilmiyorum! Burada kim iyi veya kim kötü? Onu da bilmiyorum... Ve ben bilinmezlikten nefret ederim." Gözleri kızarmıştı ve her cümlesinde artan bir öfkesi vardı. Ayağa kalktım. "Bugün ölmek için güzel bir gün değil, değil mi Harry? Ben başka zaman öleceğim, bugün kuşların şarkısını pek beğenmedim hem. Ama lütfen, bir sonra ki ölüm seansımda yanımda olma. Ki vaz geçecek bir şey olmasın ve ben kendimi rahatça ölüme bırakabileyim." Güldü ve yavaşça kolumu sıktı, uçurumu arkamızda bırakıp yürüdük ve ben bu sefer de neden böylesine güvende, heyecanlı ve mutlu hissettiğimi düşünmeye başlamıştım.


 

Dönüm Noktam |narry Storan|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin