Sabah olmuşa benziyordu. Kalktım gecenin kucağı dediğim yatağımdan. Islanmış olan yastığımı orada bırakıp banyoya gittim. Aynada kendime baktığımda yüzümü buruşturdum. Gözlerimin mavisinde gizenmiş yılların acısı vardı. Suyu yüzüme bir kaç kez çarpıp kirlenmiş ruhumu ferahlatmaya çalıştım. Makyaj malzemelerini çıkardım. Bence bu malzemeler sadece yüzümüzdeki çirkinliği örmeye yarıyor. Sahi neden ruhu güzelleştirecek bir ürün geliştirilmiyor. Makyaj işi bittikten sonra yemek yemeden hazırlanıp çıktım evden. Bu evde ne anılarım vardı. O hayatımın aşkı diye hitap ettiğim karaktersizi neredeyse her gün evimde ağırlıyordum. Her şey o gece oldu.
"..."Aşkım beni seviyor musun?" diye soru yönelttiğimde.
"Sevmem mi hiç gönlümün çiçeği." demişti. Daha sonra hemen ayaklandı. "Saat kaç?" diye sordu telaşla. "19.44. Ne oldu?" sorusunu yönelttiğimde omzunun üstünden bana baktı ve "Geri geleceğim bebek" dedi, göz kırpmayı eksik etmedi tabii. Eskiden çok çapkın biriydi ama ben onu değiştirdim.
Saate baktığımda gece on iki olduğunu gördüm. Artık gelmesi lazımdı neden gelmedi ki? Acaba başına bir şey mi geldi diye merak etmeye başladım. Normalde karanlık ve ıssız ortam fobim yüzünden bu saatte dışarıya çıkmam ama şu an Egemen söz konusuydu. Ceketimi de alıp çıktım. Öyle pek fazla korkmuyordum. Aşk insanın korkularını da yeniyor işte. Egemenin nerede bulabilirim? Nereye gitmiş olabilirdi ki? Yani bana hiç bir şey söylemedi. Ben ne akla hizmet çıktım ki zaten dışarıya. Hava soğuk ve bu ceket benim üşümemi engellemiyor. Önce her zamanki kafeye gittim. Kapanmış. Aklıma Uğurlara gitmiş olabileceği geldi. Oraya doğru gitmeye başladım. Yolda bir bar vardı. Burası gündüzleri açık olmuyor bildiğim kadarıyla. Geceleri çıkmadığım için ilk kez açık görüyorum. Biraz daha hızlı yürümeye başlamıştım ki. Egemenin arabasını görmemle olduğum yere çakılı kaldım. Bara mı gitmişti?!
Tedirgin adımlarla ilerliyor bara gidiyordum. Kapıya açar açmaz kötü koku gelmeye başladı. İçeriye geçtim, gözüm Egemen i arıyordu. Bulamayınca barmene sordum. Onun buraya çok sık geldiğini ve şu an yukarıda olduğunu söyledi.
Çok sık mı geliyor?
Yukarıda mı?
Yukarıda ne var ki?
Merdivenlere yöneldiğimi gören sarhoş bir adam koluma yapıştı. "Bende geliyim mi? Yoksa gideceksin mi yalnız?" Diye sarhoşluğun etkisiyle saçma bir cümle kurdu. "Bi git be!" diye cırtlamamla adam kulağını tıkayıp bir kaç küfür ederek gitti. Ben hızlı hızlı yukarıya çıkmaya başladım bir sapık daha istemiyordum.
Yukarıda yan yana dizilmiş dört oda vardı. Sağ baştan çalarak girmeye başladım. İlk kapı kilitliydi. İkincisini açtığımda bir kız cırtlaması duymamla geri kapadım. Üçüncüsünü açtığımda bir çiftin uykuya daldığını, dördüncü kapıyı açtığımda Egemen ile bir kızı gö...
Egemen ile bir kız mı!!!?
İçeriye geçince beni ilk fark eden kız oldu. Kız hemen üzerine yatak örtüsünü çekmeye çalıştı ve Egemen e bir şeyler fısıldadı. Egemen hemen bana döndü. Dehşetle bana bakarken üzerinde sadece bir parça rastgele takılmış havlu vardı. Ben ise göz yaşlarıma laf dinletemiyordum. Dökülüyordu gözümden şeffaf kan damlalarım. Kendimi sokağa atılmış karda kalmış yavru ev kedisi gibi hissetmeye başladım. Ya da benzetme yapmayacak kadar kötü...
"Su-Sude sen nasıl dışarıya çıktın?" dedi. Ne yani burda tek sorun benim dışarıya çıkmam mı? Ben nedenini bilmiyorum ama konuşamıyordum. Ağzım bir kaç kez bir şey söyliyecekmişim gibi aralandı ama sonra geri kapandı. "Sude bak açıklaya bi..." onu dinlemeden tokat attım. "Bir daha sakın gözüme görünme! Sen artık benim için yoksun Egemen!" dedim. Egemen konuşmazken kız bir anda söze girip "Egemen mi? Adının Mert olduğunu söylemiştin." dedi. Ya bana bu konuda da yalan söylemişti ya da kıza yalan söylemişti. İkimiz de Egemenden ya da Mert ten cevap bekliyorduk. O ise susmayı seçti. Ben ikisini de öyle bırakıp çıktım. Ama merak ediyorum acaba beni biraz olsun sevdimi? Etrafa bakındım kamera varmı diye. Olmadığından emin olduğumda dinlemeye başladım.
"O kız sevgilin mi?"
"Sevgilim...di"
"Sevgilin varsa hemde seni böyle temiz seven bir sevgilin varsa burda ne işin var?"
"Ama ben onu sevemedim. Sevgi görmek hoşuma gidiyordu. Yavaş yavaş severim diye düşünüyordum ama hiç aşık olmadım." Duyduğum karşısında göz yaşlarım hızlanırken hıçkırık da tutmuştu. Hızlı adımlarla aşağıya indim herkes bana bakıyordu. Yani bazıları kızları bırakıp bakmıyordu ama geneli bakıyordu. Tam kapıya yöneldiğimde durdum. Daha önce hiç içki içmemiştim. Ama bugün içecektim. Hemen barmenin yanına gidip ne önerdiğini sordum. Çünkü hiç birini bilmiyorum. Önüme sarı bir içecek getirdi. Sormadan içtim. Tadı ilk başta ekşimsi gibi gelse de sonradan alıştım. Üç bardak içip ödedim. Başım dönüyordu. Üç bardak la sarhoş mu olunur? Ama ben alışkın değilim daha ilk bardakta mayışmaya başlamıştım. Bardan çıktığımda afalladım. Ceketimi içeride unutmuştum ve hava soğuktu. Evin ne tarafta olduğunu çözmeye çalışırken düşmemek için duvara tutunuyordum. İçki bana olanları unutturmamıştı. Kaşlarım çatıldı. Ama beni sevmeyen biri için daha fazla ağlamıyacaktım. Belki biraz ağlarım.
Bilmediğim bir yöne doğru yürümeye başladım. Umutsuz ve çaresiz hissediyorum. Olanları düşünmeden edemiyorum.
"Şştt kız" diye bağırdı arkamdan bekaretimi elimden alan o pislik..." O gece Egemeni ve bekaretimi kaybetmiştim.
Aniden çalan korna sesi ile anılardan ayrıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Solmuş Papatyam
PoesíaSevilmeden seven kızın gizli defteri bu kitap. Sevmeyen birini seven ve kavuşmayı bekleyen kızın defteri. Bu kitap derinden seven kızın defteri. Belki de mutlu olamayacak ama umutsuz olmayacak kızın defteri... 10.06.2016~