Aradan üç gün geçmişti. Her gün, okula gelip, onunla konuşmayı umut ediyordum. Ama o her seferinde okula gelmediği için teşekkür edemiyordum. Eğer bugün de gelmezse ben gidecektim ona evini biliyordum nasıl olsa. Dersin başlamasına beş dakika vardı. Sabırla gelmesini bekliyordum. Kollarımı sıraya koyup, başımı kollarımın arasına aldım. Zaman geçmek bilmiyordu sanki.
Hoca sınıftan içeri girdiği sırada kafamı hemen kaldırıp, sırasına baktım ama gelmemişti ve ben okul çıkışı ona gidicektim. Düşüncelerden sıyrılmamı sağlayan şey, sınıfın kapısının sertçe kapanmasıydı. Kafamı o yöne çevirdiğimde ise, gözleri morarmış, Dudağı patlamış kaşı kanamış bir Erkin. Benim gözlerim yuvalarından fırlarken, o sinirli bir şekilde sırasına geçti.
Tenefüsü iple çekiyordum. Ona sormam gerekenleri düşünürken birde şu sınıfa geldiği hali eklenmişti kavga ettiği apaçık ortadaydı.
Hoca'nın anlattıkları umrumda bile değildi. Arkama dönüp, Erkin'le konuşacağım sırada hoca, "bu soruyu çözebileceğini düşünüyorum Arya çık tahtaya" dedi ve kalemi bana uzattı. Erkin'in bana gülmesi sinirimi bir hayli bozmuştu.
İçimden hoca'ya lanetler yağdırırken, soruyu çözemeyeceğime mi yoksa daha tek kelime edemeden kelimelerin boğazıma dizilmesinemi üstelik birde Erkin'in piç sırıtışlarına maruz kaldığımamı yansaydım pek emin değilim.
Tahtaya saçma sapan birşeyler karalarken, zilin sesini duymamla tuttuğum nefesimi geri verdim. az önce, rezil olmaktan kılpayı kurtulmuştum.
Dışarı çıkan Erkin'i görünce peşinden koşarak kolundan tuttum "bekle" dedim. Dönüp bana baktı ve "ne var" diye sordu. Odun işte öküz kendini beğenmişin teki insan bi düzgünce sorar demi ama.."Teşekkür ederim beni kurtardığın için" diye mırıldandım tam ona ne olduğunu soracakken, bi anda gitmeye başladı.
"Heyy bekle seninle konuşmam gerek"
"Söyle"
"Ne oldu sana? Yüzün çok kötü olmuş pansuman yapılması gerek".
"Sanane! Bittiyse uzaklaş yanımdan ufaklık".
"Seni düşünerek büyük aptallık ettim. Ego yığını" diyerek uzaklaştım altta kalamazdım ya sonuçta.
Ben arkamı dönüp ilerlerken o gülerek, "senin bu ego yığınına hasta olduğunu biliyorum ufaklık" diye arkamdan bağırdı. Hemen sınıfa girip sinirden ayaklarımı yere vurmaya ve saçlarımı çekip, "uyuz işte hödük" diye bağırmaya başladım. Ama nerden bilebilirdim ki onun kapıya yaslanıp beni izlediğini ahh yine rezil olmuştum olduğum yerde kalıp üstümü düzelttim. Sakince sırama doğru yürüdüm. Her ne kadar arkam dönük olsada, onun arkamdan güldüğüne kalıbımı basabilirim.
Tam zil çalmıştı ki telefonum titredi numara yabancıydı. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.
-"Alo"-"Arya Aktaş"?
-"Buyurun benim",
-"Aileniz bir trafik kazası geçirdi, medipa hastanesine kaldırıldı mümkünse ge.."
Telefondaki bayan daha sözünü tamamlayamadan ayaklandım gözlerinden yaşlar süzüldü.
"Hayır, olamaz." Diye sözcükler döküldü dudaklarımdan tüm sınıf bana dönmüş ne olduğunu anlamaya çalışır gibi bakıyordu ama hiç bisey umrumda değildi. sanki kimse yoktu sınıfta soyutlanmış gibiydim herşeyden. "Kahretsin"! diye söylendim koşarak sınıftan cıkıyordum ki, sınıfa giren fizik hocasıyla çarpıştım arkama bile bakmadan koştum arkamdan bağıran Aslı'nın sesi bile uğultu gibi geliyordu kulağıma..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Felaket
Teen FictionSeni her şey ayırabilir benden virgül, kısacık bi ayrılık esintisi verirken, nokta ise her şeyi bitirir..