Sehpanın üzerindeki cips poşeti ni alıp içinden bir avuç dolusu alıp ağzıma tıkıştırırken televizyonda kanalları değiştirerek geçip diğer taraftan ise krem şantiye ucunu ağzıma getirip saten cips dolu ağzımı bir de krem şanti doldurmuştum. Midesizz... ne var be. .. hayatım da ilk kez bir evde hatta bir odada tek başımayım... sıkıntılı bir şekilde içimi çekerek koltuktan doğrulup ayağa kalkmıştım. Buna hiç alışık değildim ... yeni evimin beyaz , mor , kırmızı ve mavi renklerle bezenmiş salona göz attım. Buruk bir gülümseme eşliğinde " benim evimin salonu ha " diye söylendim. Mor rengindeki üçlü koltuğa elimi sürtüyordum. Bu hissi unutmuşum... kendi evim... ama yıllardır bu günü beklerken niye bu kadar garipsiyordum. İnoyla hinatayı istiyorum.
Saate baktığımda uyumam gerektiğini farkettim. Sonuçta " yarın okulum vardı " değil mi. Evin kapılarının tamamen kitli olduğunu kesinleştirdikten sonra odama doğru gittim. Içime büyük bir sıkıntı vardı. Kendimi akreplerle dolu bir karton poşet gibi hissediyordum. Sanki bir şeyler içimi parçalıyor gibi ... yatağa uzanıp geçer umuduyla gözlerimi kapattım ama nafile. .. olmuyordu! Tavana baktığımda o alışık olduğum köşesinde çatlaklar olan duvar yoktu. Bu daha da çok canımı sıkıyordu. Sağa döndüğümde doğal olarak Hinata da yoktu. Ne yani şimdi o reşit olup bu eve gelene kadar gıcıklık yapmak için onun yanağını işgal edemeyecek miydim. . Daha da kötüsü... gözümden istemsiz bir şekilde bir damla göz yaşı akarken... kabus gördüğüm de yatağımdan fırlayıp tsunade anne yada shizune annenin yanına gidemeyecek miydim. Elimle yastığı sıkarken. .. alt dudağımı ısırmaya başladım. Hala küçük bir çocuk gibi geceleri ebeveyninin yanına mı gidiyorsun diye alay ediyorsunuz belki... ama gidiyorum. Yaptığım onca tehlikeli şeye rağmen geceleri korktuğumda gidiyorum. Çünkü ihtiyacım var. Çünkü yalnız olduğumda en kötü anılar gözümün önüne geliyordu. Ben son on yıldır tek başıma hiç uyumadım. Hastalandığımda revir yatakhanesinde bile tek başıma değildim.
Off yaa yine ağlayacağım.. ayağa kalkıp saate baktığımda. .. şakamı yapıyorsun daha yatalı on dakikamı oldu. Off kafayı yiyeceğim... sabaha kadar böyle devam edemem. Sıcak basmıştı. Derin nefesler almaya başlamıştım. Bu sefer akrepler pöşetten çıkmak için zehirli kuyruklarını sokup beni yırtıyorlardı. Bir insan yüzü görmem lazımdı. Yoksa çıldıracağım duvarlar üstüme geliyordu. Yorganımın üstüne koyduğum ellerimin üzerinde ıslaklık hissettiğim de ellerime baktım. Baktım sonra elimle yüzüme dokunduğumda ağladığımı fark ettim.
Yataktan fırlayıp banyoya doğru gittiğimde lavabonun musluğunu açıp yüzümü hunharca yıkıyordum. Suyun yüzüme sert olan temazı yüzünden saçlarım ve atletim de ıslanıyordu. Fakat bu yetmiyordu. Daha fazlasına ihtiyacım vardı. Temiz hava ya ihtiyacım vardı. Bir insan görüp onunla konuşmaya ihtiyacım vardır. Odama geri dönüp atletimi ve şortumu çıkarttım. Dolabımı açıp eskiden bir ablama ait olan koyu renk pantolonumu aldım. Çok eskidiği için makasla üstüne bir kaç değişiklik yapmıştım. Artık üstünde boydan boya Kesikler olduğu için modaya uygun görünüyordu. Üstüne çok ucuza aldığım siyah renk üstünde (ingilizce ) çokta umurumdaydı yazan benden beş beden büyük erkek tşörtünü üstüme geçirip eteklerini toplayıp sağ tarafında bir düğüm yapıp göbeğimin sağ alt tarafındaki dövmem gözükecek şekilde ( medyadaki çapraz duruyor ) göbek açığı yapmıştım. Eski Kareli gömleklerimden birini alıp belime bağlayarak cüzdanı mı alıp arka cebime tıkıştırarak anahtarları alıp evden çıkmıştım.
Binadan dışarı çıktığımda gözlerimi kapatıp rahat bir şekilde derin bir nefes almıştım. .. Akrepler biraz olsun sanki sakinleşmişti. Saat gecenin biriydi ama genede etrafta insanlar vardı. Daha çok gececiler gibi... ne yapsam acaba ... etrafıma bakarken aoda sanın marketi dikkatimi çekti. Hemen karşıya geçip, marketten içeriye girdiğimde aıda sanın çıkmaya hazır gibi bir hali vardı. Ona yaklaştığımda yüzünden bir sıkıntısı olduğu belliydi. Beni fark edince " hara sakura chan bu saatte napıyorsun " dedi. Gülümseyerek kollarımı açıp kendi halimi göstererek " ne yapabilirim koca evde tek başıma olamadım " dedim. Durumumu anlamış olmalıki elini çenesine getirip " hımm oturup seninle sohbet etmek isterdim ama barda haftalık batak oyunumuz var ve ortağımı kontrol etmem lazım hastada " dedi. Duyduklarım karşısında sevinçten gözlerim parlayıp gülümseyerek aoda sanın dibine girip ellerini tutarak " ben olurum " dedim. Yaşlı adam şaşırmış bir şekilde " heh sakura chan sen ne diyorsun " dedi. Çok hevesli bir şekilde onun kırışık bir deri bir kemik ellerini daha da sıkarak " lütfen oynamama izin ver pişman olmazsın hatta kazanmaktan sıkılırsın " dedim. Sıkılacağı kesin dimi dimi yeter Be diye bağırır hatta...
Ona yalvarırcasına bakarken o gülümseyip şefkatli bir şekilde " iyi bakalım bu kadar tatlı bir kızı kıramayacağım " dedi. Sevinçten boynuna sarılırken azarlar bir şekilde " hey uzak dur bana sadece annecik sarılabilir " dedi. Ah doğru ya karısı. .. ondan uzaklaşıp iki elimi alkış gibi birbirine yapıştırıp Özür dilercesine " Özür dilerim " dedim. Çalışana çıktığını bildirdikten sonra bana dönüp kapıyı gösterip kolunu uzatarak " gidelim küçük hanım " dedi. Bende koluna girerken yüksek sesli bir kahkaha ve keyifli bir şekilde " ahahah diğer herifler ortağımın on sekizlik bir piliç olduğunu görünce beni çok kıskanacaklar " dedi. Sanırım birilerinin annecikle başı belaya girecekti.
Uchiha sasuke
Telefon sesi kulağıma gelirken kapatıp yastığıma kafamı iyice gördüm ama yeniden çalmaya başlamıştı. Amk hani yaralı olduğum için bu gece işe gitmeyecektim. Belki başka bir şeydir. Işte ona hiç cesaret edemezler. Gecenin bir Vakti beni bundan başka bir konu için aramazlar. Sonra yine ısrarlı bir şekilde aramaya başlayınca. .. bıkkın bir şekilde telefonu alıp ekranına bile bakmadan açarak kulağıma koyup " beni aramak için güzel bir sebebin olsa iyi olur " dedim. Choji çekingen bir sesle " sasuke hemen bara gelebilir misin burada manyak bir kız var " dedi. Düz bir sesle " Choji bu mahalledeki kızların yüzde doksanı manyak " diye cevapladım. Hatta üç tane daha gelmişti. Choji katılarak " bu doğru ama şu anda tek başımayım ve onunla baş edemiyorum " dedi. Oflayarak yataktan doğrulup " diğerleri nerde " dedim. Choji " hepsi işte sen yaralı olduğun içinde shikamaru senin işini yapıyor şu anda " dedi. Sıkıntılı bir şekilde ayağa kalkıp " tamam geliyorum " deyip telefonu suratına kapatmıştım.
Eşörfmanımı çıkarıp bir kot sonrada v yaka uzun Kollu düz bir tşört giyerek evden çıkmıştım. Kollarımı dirseğime kadar kıvırırken odadan çıkıp merdivenden şuh bir kadın kahkahası duymuştum. Sonrada aoda sanın her zaman kazanınca attığı o alaylı kahkahası gelmişti. Sonra yine o erotik kahkaha gelince kıllanmaya başlamıştım. Bu ses bana bir yerden tanıdık geliyordu. Bugün günlerden pazar... yaşlılar her Pazar bizim mekan da kart oynarlardı. Tabi yanında barın içki stoğunun yüzde ellisini sömürerek te sapıtırlardı. Offf Choji harbiden zor durumda olmalı...
Acele edip bara geldiğimde bar masasının arka kapısından içeriye girip etrafa baktığımda şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı. Onun burada ne işi vardı. Üstelik aoda sanların masasında oturup başka bir morukla kafası büyüklüğünde ki bir bardak birayı tek içişte yarılarken. .. Chojinin yanına giderken gözlerimi hala ondan alamıyordum. Sakura kartlarını masaya dizip " bittiiim " diye bağırınca aoda san dışında diğer iki moruk küfür ederken bizim moruk zafer sarhoşluğundan anırıyordu. Tek kaşımda bir hareketlenme olmaya başlamıştı. Chojiye sinirimi belli etmemeye çalışarak " ne oluyor burda " dedim. Choji yeni dört koca bardak bira doldururken " o masaya içki yetiştirmekten değerleriyle ilgilenemiyorum sadece " dedi. Chojiye bakıp " bunlar o masanın mı " diye sordum. Choji başını olumlu anlamda sallarken benim aklıma bu şaklabanlığı hemen bitirecek bir fikir gelmişti. Tabanı düz bir kupa ve altı tane zar alarak " onları ben götürürüm " deyip bardaklarıda alarak bardan çıkıp onların masasına doğru yürüdüm. Aoda san beni görünce sevinçli bir şekilde " yeniler geldi millet yarışalım " dedi. Çüüüüş bu kız damı yarışacak... sakura çocuk gibi ellerini çırparken ben kendimi ona göstermeden bardakları masaya koydum. Saten beni görecek halide yoktu. Dördüde bardağı alıp föndüp yaparken... harbi mi bu kız yılların moruklarını bira yarışında yeniyormuydu. Oysa üçünü sadece naruto yenebilmişti. O bardağı bitirirken ben çoktan karşısına geçip kollarımı göğsümde birleştirip. .. onun bardağı masaya vurup kollarını kaldırıp " ben kazandım " diye bağırmasını izlerken... Yeşil gözleri benimle buluşmuştu. Ben tek kaşımı kaldırıp ona gülümserken o şaşkın bir şekilde bana " senin ne işin var burda " demekle yetinmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serseri
AdventureBeş yıllık bir savaşın on yıl sonrasında bile Konoha şehri ekonomik bakımından kendini düzeltse bile güvenlik bakımından bir nebze bile ilerleme kaydedememiştir. Polis teşkilatının yüksek rütbelilerinin bile rüşvet le çalıştığı bir şehirde kendisin...