Bu İşin Sonu Pek Hayırlı Değildi

2.2K 165 19
                                    

 Zorlanarak Sehun'un peşinden koşuyordum. Tanrım bu çocuk neden bu kadar hareketliydi? Bir saniye duramıyordu. Bu gün Kyungsoo gelecekti. Ama ben oğlumun pantolununu bile giydirmeyi başaramamıştım henüz. Yaramaz velet. 

 ''Sehunie, eğer gelmezsen, Kyungsoo'yla parka gitmene izin vermeyeceğim.''  Eh benimde bazı, yöntemlerim vardı. Az sonra kapıdan koşarak girdi. Kafasını sallayarak, kucağıma atladı. ''Hayır appa! Soo amcayla oyun oynayacağız. İzin ver lütfen.'' 

 Onun bu haline gülmek, hafif toplu yanaklarını mıncırmak istesemde, kendimi tuttum. Ciddi olmalıydım. ''Tamam ama Kyungsoo'yu üzmek, yormak yok.'' Yoksa zavallı Kyungsoo'yu parkta haşat ederdi. Sehun'un inanılmaz bir enerjisi vardı ve ben Kyungsoo'yu yeni bulmuşken, sevgili küçük oğlumun hiperaktifliğine kurban gitmesini kesinlikle istemiyordum.  Hastalığı atlatmıştı. Şimdi daha iyi olsada hala düzenli kontrollere gidiyor ve ilaç kullanıyordu. 

 Her hafta sonu buraya geliyor ve Sehun'la vakit geçiriyordu. Tabi bende bu arada onu görebiliyordum. Aramızda hala resmi bir ilişki yoktu. Bunu önemsemiyordum. Onu yeniden görmek yetiyordu. Üstelik her gece lisede olduğu gibi uzun uzun mesajlaşıyorduk. Bu oldukça tuhaftı. Çünkü ben mesajlaşmayı çok seven bir insan değildim ama itiraf etmem gerekirse, o sevimli emojiler gönderince kıkırdıyor yatakta yuvarlanıyordum. Ben kos koca yirmi altı yaşında adamım yahu. O hallerimi biri görse bana bir taraflarıyla gülceğine emindim. 

  ''Baba, Lulu'da bizle gelse olur mu?'' Sehun kendisine uzun gelen hırkasının kollarını katlarken sorduğunda, üzerini tekrar düzelttim. ''Okuldan geldiğinde size katılbilir sanırım. Onu yanınıza getiririm ben.'' 

  ''Sen bizimle birlikte gelmeyecek misin?'' Saçlarını karıştırdım, onlarla birlikte gitmem pek mümkün olmayacaktı. ''Gelemem bebeğim. Yemek yapmak için restoranta gitmem gerekiyor. Tao abin bu gün biraz hasta. '' 

 Üzüldüğü her halinden belliydi. İki ay önce üçümüz birlikte pikniğe gitmiştik. Bu daha çok Sehun ve Kyungsoo kaynaşsın diyeydi. O günden sonra, Sehun hep birlikte olalım istiyordu. Bunu bende istiyordum ama Kyungsoo'yu sık boğaz etmekten çekiniyordum. Biraz kendimi geri çekmem gerekiyordu. Onun sıkılmasını kesinlikle istemezdim. 

 Yaklaşık üç aylık bir zaman geçsede hala ona karşı rahat hissetmiyordum kendimi. Yanında tedirgin olduğumu söylüyordu. Eh haksızda sayılmazdı. Sanırım önceki yaşananlar bende az biraz tranva etkisi yaratmıştı. Üstesinden gelmek içinse hiç bir şey yapamıyordum. 

  Artık çocuksu Jongin olmak için biraz  yaşlıydım. Üstelik bir oğlum vardı. Kendimi iyice orta yaş bunalımına sokarken kapı çaldı. Sehun koşturarak, daha çok paytak hızlı adımlarla kapıya yürüdü desem daha doğru olurdu sanırım, kapıya yöneldi. Onu kucağıma alıp, kapıyı açtığımda, Kyungsoo kocaman gülümseyerek bize bakıyordu. Her geçen zamanda biraz daha yakışıklı oluyordu sanki. Kalbim için pek iyi değildi bu durum. 

 ''Baba!'' Sehun aniden bağırıp Kyungsoo'nun üzerine atıldığında, ikimizde birbirimize bakakaldık. Ben ona daha bir şey söylememiştim ki. Kyungsoo da benim gibi şaşırmış olacak, gözlerini kocaman açıp yüzüme baktı. Durumu toparlamak için Sehun'un saçlarını okşadım. ''Tatlım o nereden çıktı şimdi?'' 

  Sehun ince kollarını Kyungsoo'nun boynuna daha çok doladı. ''Lulu dedi, Soo benim babam olabilirmiş. Onun iki babası varmış. Benimde iki tane olması gerekiyormuş. Baba, Soo benim ikinci babam olsun, olur mu? Lütfen.''  

  Luhan'nın bazen bu kadar akıllı olması evdeki herkesi zor bir duruma sokuyordu. Üçlü rubik küpü bile çözebilen bir beş yaşındaki bir çocuk gerçekten tehlikeli olabiliyordu. 

SECRET LOVE SONG | DOKAIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin