SECRET LOVE SONG | DOKAI

Dönül'M'ez Yollar..

 Şu anda tuhaf bir durumun içindeydim. Kalbim resmen ağzımda atıyordu. Soğuk soğuk terliyordum ve elimi kolumu nereye koyacağımı şaşırıyordum. Bu kadar heyecan benim zavallı kalbime fazlaydı yahu. İnsaf edin yani. Neden ben Kyungsoo banyodayken ona bornoz götürmek zorundaydım. Üstelik onu yarı çıplak görmüştüm. Aman Tanrım! Sen benim kıt aklımı koru! 

  Şimdi kimse bir şey anlamadı değil mi? Siz ne ara banyo muhabbetine geldiniz? Daha bir kaç ay önce onu terk etmiştin? O seni terk etmişti falan diyorsunuz . Eh, haklsınız. Aramızda çokta mühim olmayan(!) bir iki olay geçmiş olabilir. Ama biz atlatmayı başardık. Ah, bu biraz nostajik hissettiriyor. 

 Her neyse durumu özetleyecek olursam, Yixing ve Yifan abim tatile çıktılar. Çıksınlar tabi. Bende onlara gitmeyin demedim. Hatta çocuklarıda bana bırakın gibisinden, saf niyetle onlara yardım etmek istedim. Sonuçta baş başa bir tatil onları çok mutlu edebilirdi. Hala aynı saf Jongin'dim yani. Ama artık değilim. Kyungsoo yüzünden, liseli ergenler gibi kabaran hormonlarıma mukayet olmak ne kadar güç biliyor muydunuz siz? Bilmeyin, rica ediyorum. Ben biraz bu konuda hassasım. Yani kıskancım. 

 Benim dişsiz oğlumuda alarak, Jeju adasına giden Wu ailesi, Kyungsoo'yuda, ben evde tek kalamam bahanesiyle yanıma göndermişlerdi. Bir kaç ay önce birbirlerini boğazlıyacak olan insanlar nasıl bu kadar çabuk kaynaştı bende anlamadım. Yifan abim ve Kyungsoo, pes bile atıyorlardı. Aralarında ki kankalık muhabbeti tuhaf ama bir o kadar güzeldi.

  Yine konuyu dağıttım sanıyorum. Secret Love Song'taki o tuhaf yakınlaşmamızdan sonra, ne zaman bir birimize baksak kızarıp bakışlarımızı kaçırıyorduk. Yixing, göründüğünün aksine çok çakal bir insan olduğu için, bir şeylerden şüphelenip, böyle bir tezgah kurmuş. Bunuda bana Jeju'ya vardıklarında mesaj atarak haber verdi. Mesajı ise aynen şöyleydi;

''Nini-ah Kyungsoo'yu eve atmayı başardın SAYEMDE! Sonunu getir. Lol

Sizin için, Fannie'yi tatile çıkma konusunda kandırdım Lol. 

Değerimi bil ve bana yeni bir yeğen yapın Lol.''

  Normalde olsa Yifan abimin daha baskın olduğunu düşünürdüm ama sanırım öyle bir dünya yok. Kesinlikle yok yani. Yixing onu tatlılıkla yola getirmeyi başarıyordu. Elindeki bu güçlü silahı her şekilde kullanıp bir şekilde, onu alt ediyordu. İçlerinde yaşadığım ve onlarla aile olduğum sürece bunu çok daha net kavramıştım. 

  Yaklaşık, bir haftalık tatillerinin, üç günü çoktan bitmiş olsada, Sehun'u o kadar çok özlemiştim ki, resmen etrafta koşan minik dişsiz evlatlar görmeye başlamıştım. Kyungsoo'nunda benden pek bir farkı yoktu. Çünkü her fırsatta abimi görüntülü arayıp Sehun'u istiyordu ama bizim ki genelde Luhan'ın peşinden ayrılmıyor ve oyun oynama bahanesiyle yüzünü göstermiyordu. Hayırsız evlat.

 Kyungsoo'yla sanki onu askere göndermiş gibi triplere girip bebeklik albümlerine bakıyorduk en son. Sehun'un yeni doğmuş hallerini görünce gözünden bir iki yaş akmıştı. Her ne kadar benden saklamaya çalışsada, onun gözlerinden akan yaşı görmüştüm ve panikleyip üzerine kahveyi dökmüştüm. Biliyorum şarap döksem daha az klişe olurdu belki ama, yani sakardım, üstelik Kyungsoo'nun ne zaman gözlerinden yaş aksa ne yapacağımı bilemez ve böyle sakarlıklar yapardım. Bu benim suçum değil, onun suçuydu. 

  Üzerine kahve döküldüğü için hemen banyoya koşmuştu. Şükürler olsun ki, onu haşlamamıştım. Bunun için bana minnettar olmalıydı lakin o beni, duş alacağını söylerek banyodan atmış, havlu ve bornoz getirmemi istemişti. 

 Başta tüm o lafı evirip çevirerek geldiğim nokta buydu. Kyungsoo banyo kapısını açmış. Altında sadece vücudunun mahrem yerlerini örtmeye yarayan küçücük bir havluyla bana bakıyordu. Yahu neden kapıyı lap diye açıyorsun ki? Ben ne güzel havluyu usulca yere bırakıp salona gidecektim.