Elektriğin kesilmesiyle oda zifiri bir karanlığın içine düşmüş gibi etrafımı çevrelerken garip bir ürpertiyle titredim. Bir an önce gitmek istediğim için ellerimi öne uzatarak aynalı dolabımı bulmak için ufak adımlarla odanın ortasına ilerledim. Arada sırada küçük küçük olan gök gürültüleri odanın içinin aydınlanmasına sebep olduğu için hızla yatağımın tam karşısındaki dolaba doğru ilerledim. Cam kapağı kaldıracağım sırada sırtımda hissettiğim ürpertiyle birlikte ellerim kapak üzerinde dondu. Üzerimdeki ıslak kıyafetlerden dolayı titreyen bedenim, titremesini arttırırken başımın üstünden enseme doğru hissettiğim ılık nefesle birlikte gözlerim doldu.
Kalbimin atış sesi o kadar yüksekti ki kulaklarımdaki uğultu başıma keskin bir ağrı saplanmasına neden oldu. Bakışlarımı tam aynaya doğru çevirdim. Nöbet geçiren bir hasta gibi titreyen bedenim ve dolmuş gözlerimle oldukça aciz bir görüntüde olduğum kesindi bu yüzden beni saklayan karanlığa teşekkür ettim.
Onu fark ettiğimi bilmesine rağmen ikimizde hareket etmeden durmaya devam ettik. Boynumda hissettiğim soğuk metalle birlikte bıçağın keskin ucunu hissettim. Korkuyla gözlerim titreşirken sağ gözümden bir damla yaşın yanağımdan aşağıya aktığını hissettim.
Sesimi yutmuş gibi tek kelime edemedim. Sanki en ufak seste her an bıçağın keskin ucunun derimi yırtarak şah damarımı parçalayacakmış gibi geliyor.
"Şah damarının üstüne...."
Karanlık sesi kulaklarımı doldurduğunda dizlerim titremeye başladı. Baskısı artan bıçağın boynumda ince bir çizik açarak ilerlemesiyle derim ateş almış gibi yandı. Dudaklarımdan kaçan inlemeyle bakışlarım aynada dondu. Oluşan çiziğin üzerine serin nefesini verirken konuşmaya devam etti
"Nefesim kazınacak"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MORTALS HİRİA
Science Fiction"Kelebek" dedi "Sende bana ait bir can var". Ölümlüler şehri burası. Tanıdığım her şey yabancı bana. Hiçbir sokak, hiçbir beton yığını anımsatmıyor yaşadığım yeri. Şimdi karanlık bana bu şehir, ölümlüler şehri. Hiç olmayanların ve hiç olamayacaklar...