foaf | Chapter 16

258 27 8
                                    

En son kaç ay önce bölüm attım bilmiyorum ama bayağı bir oldu. Sanırım özür dilemek saçma olacak ama bölüm bekleyen vardıysa (vardıysa?) özür dilerim.

Bölüm ile ilgili not: Bu kadar aranın üstüne unutmuş olabilirsiniz Kris, Louis'nin Doncaster'da olduğu zamanlarda orada patronu olup Londra'ya taşındıktan sonra da patronu olmaya devam eden kişi. Yani Louis ile aynı zamanda aynı şehre taşınıyor ve Londra'daki bir bayiide işine devam ediyor. Louis de buna karşı Liam ile birlikte burada çalışmaya devam ediyor.

"Hey!" diyerek yanımıza oturdu Kris. Liam ile müşteri kalmayınca boş masalardan birine oturmuştuk.

"Size mükemmel bir haber getirdim." diyerek sırıttı. "Evleniyorum!"

Bir anda gözlerimi büyütüp ona baktığımda Liam'ın "Ne?" diye bağırdığını duymuştum.

"Peki, yavaşça söyleyecektim ama verdiğim karar gibi hızlı söyleyeyim dedim."

"Kimle?" Bildiğim kadarıyla kız arkadaşı yoktu.

"Aslında, yeni tanıştığım bir kız." dedi ve ekledi. "Kulağa saçma geldiğini biliyorum ama oldu işte. Sonra uzunca anlatırım."

"Yeni tanıştığın biri ile evlenmek istediğine emin misin?" dedi Liam. "Sonucu kötü olabilir."

"Eminim. Bu pazar günü. Kesinlikle sizi bekliyorum."

"Bu pazar günü mü?" diye bağırdım. Niye bağırdım?

"Evet. Tanışmamızın birinci haftasında evlenmek istedik." dediğinde üçüncü gözü çıkmış gibi ona baktım. Kamera şakası mı yapıyordu?

"Buraya getirdiğiniz arkadaşlarınızı da bekliyorum. Müşteri geldi." diyerek kapıyı işaret etti. Liam'ın hala Kris'den bir açıklama bekler gibi şaşkınca ona baktığını görünce kalkarak kasaya ben ilerledim. Benim de Liam'dan aşağı kalır bir yanım olduğu söylenemezdi aslında. Tanışmalarının birinci haftalarında evlenecek olmaları karşısında ne hissedeceğimi şaşırmıştım.

Kris hep başına buyruk ve eğlenceli yaşayan biriydi ama, tanıştığı bir kızla birinci haftalarında evelenecek kadar uçuk olduğunu bilmiyordum. Hadi, Kris yapardı. Evleneceği kız ve kızın ailesi nasıl kabul etmişti? Müşterinin siparişlerini verirken bunları düşünüp, müşteri gittikten sonra sessizce oturan Kris ve Liam'ın yanına oturdum. Şimdi Kris'in her şeyi uzunca anlatma sırasıydı.

||||||

"Evet, yani biz de nasıl bu kadar çabuk olduğunu anlayamadık ama Kris Louis'nin en eski arkadaşlarından. Tabii ki gideceğiz." dedi Liam. "Sizi de davet etti. Zaten akrabalarının ve arkadaşlarının çoğu gelemeyecek bu kadar ani olduğu için.  Çok kalabalık bir ortam olacağını sanmıyorum."

"Seni yalnız bırakmam." dedi Niall. "Siz de gelirsiniz dimi?"

"Olabilir." dedi Zayn. Harry de onu kafasıyla onayladı.

"Farklı bir ortam olur. Kır düğünü yapacaklarmış sanırım." dedi Liam.

"Daha kesin değil mi?" dedi Niall da.

"Evleneceklerine karar vermelerinin üzerinden bir hafta geçmedi daha. Ayarlamaları o kadar kolay olmayacaktır." dedim ben de.

"İlk görüşte aşık filan mı olmuşlar şimdi?" Zayn gülerek sordu.

"Aslında, aşık olmadıklarını söyledi. Sadece onun hayatımın devamında yanımda olmasını istediğim kişi olduğunu biliyorum; evlendikten sonra aşık olsak da olur, dedi."

"Filmlerdeki gibi." dedi Harry de. Gerçekten film gibiydi.

Sonraki gün iş çıkışında Liam ile alışverişe gitmiştik. Kris, senelerdir arkadaşımdı ve düğün gününde şık olmam gerektiğini düşünmüştüm.

||||||

Giydiğim beyaz gömleğin üstüne Liam ile aldığımız siyah ceketi giyerek, altıma her zamanki siyah pantolonlarımdan giymiştim. Ceket bile benim için büyük bir adımken ütülü kumaş pantolon giyecek halim yoktu. Siyah vans giyerek saçlarımı biraz düzelttikten sonra, hazırdım. Elim parfümümün yanındaki dudak parlatıcısına gittiğinde onu da sürdüm. Hoşuma gidiyordu.

Liam odama daldıktan sonra evden çıkmış ve Liam'ın arabasıyla düğünün yapılacağı yere gitmeye başlamıştık. Niall ve çocuklar ile orada buluşacaktık.

Uzun -gerçekten uzun- bir yolculuktan sonra düğünün yapılacağı yere gelmiştik. Çocuklar ve Kris ortalıkta gözükmüyordu. Adını bilmediğim yapının içine girip Kris'i aramaya başladık. Açık bir kapının önünden geçerken adımın seslenilmesiyle gördüğüm kişiyi kesinlikle beklemiyordum.

"Connor!" diyerek odaya girip Connor'a sarıldım.

"Dostum, özlemişim." dedi Connor ayrıldığımızda.

"Kesinlikle ben de." diyerek Connor'ı baştan aşağı süzdüm.

"Takım elbise ha?" diyerek sırıttım.

"Eh, eski patronum evleniyor." diyerek güldü. Kris'e patron diyerek dalga geçmeyi çok severdi.

"Eski iş arkadaşın mı?" dedi Liam. Onun burada olduğunu unutmuştum.

"Evet." diyerek güldü Connor. "Frank ile birlikte geldik. O da dışarıdaydı."

Frank'in adını duymam ile duraksamıştım. Ayrıldığımız telefon konuşmasının üstünden aylar geçmişti ve o günden beri hiç konuşmamıştık. Dışarıdaki topluluğun arasında da onu görmemiştim. Karşılaşma ihtimalimizi düşününce ki bu olacaktı, ürperdiğimi hissettim.

Ayrıldıktan sonraki ilk karşılaşmamız olacaktı ve onu görünce sarılmayacağıma göre ne yapacağımı bilmiyordum. Bir an karşılaştığımız zaman efrafımızda fazla insan olmasını ve çok konuşmamız gerekmemesini umdum. Sonra ise aramızda kötü bir şey yaşanmadığı için bu fikrin adice olduğuna karar verdim. Ve sonra da o garip duruma kimsenin şahit olmaması için efrafımızda kimsenin olmamasını istedim. Ben aklımdan neler düşüneceğim hakkında tartışırken ise birden o sesi duydum.

"Connor, nerede kaldın?"

Ah, bu ses kesinlikle Frank'e aitti.

"Geliyordum." dedi Connor ve arkamda onun olduğunu düşündüğüm yere ve bana baktı.

Liam Frank'i tanıdığı için onun olduğu yere bakıyordu sadece.

Sonuç olarak, ona bakmayan bir tek ben vardım ve gözlerini sırtımda hissediyordum.

"Ah, merhaba Frank." dedi Liam ve arkama gitti. Ardından Connor da Liam'ın gittiği yöne giderken odadaki herkese sırtım dönük durmanın ne kadar aptalca gözüktüğünü düşümdüm. Peki arkamı dönüp karşılaşma cesaretim var mıydı?

"Merhaba Liam, uzun zaman oldu." dedi yine onun sesi. Sanırım arkamı dönme zamanı gelmişti.

Derin bir nefes alarak ve aldığım nefesi dışarı bırakmadan arkamı döndüm. Bana baktığı için direkt olarak göz göze geldiğimizde ise nefesimi bırakamamıştım. Oh, sakalları uzamıştı ve kahverengi gözleri her zamanki parlaklığını koruyordu. Saçları her zamanki kesimi ileydi ve hafif kıvırcıktı. Tek değişen şey normalden biraz daha uzun olan sakallarıydı.

Hala bırakmadığım nefesim yüzünden ufak bir boğulma tehlikesi ile öksürdüğümde ses beklediğimden daha şiddetli çıkmıştı.

"İyi misin?" dedi. Frank dedi. Bana dedi.

"Evet, teşekkürler." dedim kısıl çıkan sesimle. Sonra sesimi normale döndürerek devam ettim. "Şaşırdım sadece."

"Ah, ben dışarıda erkek arkadaşın ile tanıştığım için seni burada bulmayı bekliyordum."

Dışarıda erkek arkadaşımla tanışmıştı? Benim de kesinlikle tanışmam gerekecekti.

"Erkek arkadaşı ile mi tanıştın?" diye benim yerime Liam sorduğunda cevabı bekleyerek ona baktım.

"Evet, adı Harry idi sanırım. Senin içeride olabileceğini söyledi." dediğinde tepki verememiştim.

friend of a friendHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin