DAHA GÜÇLÜ

181 10 10
                                    

Jess'ten

Uyandığımda yanımda Scott'u gördüm. Ve hiçbir şeyi düşünmeden kocaman sarıldım ve dudaklarına yapıştım. Demeyi beklerdim ama tabiki öyle olmadı yani yanımda görsem bile o tip şeylerden iğrenen bir kızım ben. Öyle bir şey olması olanaksız.

Ve evet uyandığımda yanımda bana sırıtan bir Scott görmeyi bekliyordum fakat tek gördüğüm yanımda serumumu değiştiren hemşireydi. Ellerim yatağın kenarlarına zincirlenmişti. Belim ve bacaklarımı kocaman kemerlerle sabitlemişlerdi. Vay be, sen kalk çocukluk aşkın için ölmek üzereyken birsürü gücünü kullan, bütün enerjini sıfırla, sonuç da serum ve yatak. Cidden kitaplarda okuyup saçma dediğim olayları yaşıyordum.

Ama her şey bir yana, gerçekten annemi özlemiştim. Ben her düştüğümde yanımda değildi tabiki kanayan dizlerimi öpüp pansuman yapmadı hiçbir zaman. Ama yanımdaydı. Kendi başıma ayağa kalkmayı öğretmişti. Kendi başımın çaresine bakmayı, her düşüşte daha güçlü kalkmayı göstermişti. Kim bilir, belki de o olmasaydı burada 2 gün bile dayanamazdım. Scoot mu? Eminim hiç yardımı dokunmadı. Ve bunu düşünmek bana nankörlük gibi gelmiyor. Beni biraz düşünebilseydi uğruna ölmek üzere olduğum sonuçlarını çıkartan olayı anlardı, ve orada onu en sağlıklı haliyle diğerlerinden ayırmışken beni kaçırma zahmetine girebilirdi.

Her şey boşaydı galiba. Ne ben kaçabilecektim ne Scott her zaman yanımda olacaktı. Annem de burada değildi büyük ihtimal onu bulamayacaktım da.

"Kendine gel Kate. Pardon Jess. Ya da her neyse sen Invicta'sın artık farkına varsan diyorum ya hani."

İç ses dedikleri şey bu muydu ya. Güzelmiş. Hey iç ses sen nerelerdeydin şimdiye kadar?

"Daha yeni geldim sanırım sen aptallaştığında buralarda olacağım neyse uykum var görüşürüz."

İç sesim de benim gibiydi. Yani Kate gibi. Ben artık ne Kate'ydim ne de annemim küçük kraliçesi.

"Sonunda fark ettin. Sen Invicta'sın. Buradaki herkesten güçlüsün. İçinde bir yerlerde o gücü bulabilirsin ve ben de en sonunda uyuyabilirim."

Tabi ya. Yine aynısı olacaktı. Buradaki anılarımdan, buradaki herkesten kurtulmak için tekrar bir şans. İçimdeki Scott'u bir kenara attım. Ona karşı hissettiğim aşk, hayranlık, muhteşemlik hepsi bir yana onu incitmemek için içimden çıkaramadığım güçlerimin tamamını hayal ettim. Rengini, şeklini, boyutunu.. Ardından büyüttüm onu. Artık hepsi avuçlarımdaydı. Dışarı çıkmak için ellerimi acıtıyorlardı. Gücüm sanki beni temsil ediyordu. Olabildiği kadar özgür olmak istiyordu. Dışarı çıkıp istediğini yapmak. Evet istediğini verecektim. Yumruk yaptığım ellerimi açmamla birlikte kanatlarım hiç acımadan ve hızlı bir şekilde açıldı ve tekrar gözlerimi açtığımda uçuyordum.

Annem için tek bir fırsat.

Laboratuvara doğru uçmaya başladım. Beni birilerinin görmesi umrumda bile değildi. Görenlerin hepsinin ağzından içeri ufak bir rüzgar yolladım ve havasız kalınca bayıldılar. Kısa süreliğine. Laboratuvarın önündeyken koridorun başındaki ihtiyarı görünce istemsizce geri çekildim. Aniden kütüphaneye doğru uçmaya başladım.

Kütüphanedeyken ihtiyarın o gün yemekte söylediklerini anımsadım. Simülasyonda gördüğüm başlarındaki kişi ateş elementinin koruyucusu ve babam tek varis. Bir dakika, bunu düşünmeyi sonraya bırakınca ayrıntıyı fark etmemişim. Ne yani babamın genlerinde ateş elementi mi var? Kuzeni William tahtı istiyormuş. Yani dolaylı yoldan onda da ateş elementi varmış. Ve bir dakika daha lütfen, Scott o zaman ne oluyordu?

Birden kütüphaneden ayrıldım ve nerde olduğunu bilmediğim halde Scott'un yanına doğru uçmaya başladım. Olanların farkına vardıkça gözümden süzülen ve bütün ağırlığı içimden atan minnacık bir gözyaşı da özgür kaldığında, üzüntüm nefrete dönüşmeye başladı. Kendimi kontrol edemiyordum.

Antreman odasının kapısını açtığımda tahmin ettiğim gibi Scott içerideydi. Başka bir kızla birlikte. El ele. Diğer pek çok şey gibi bu da umrumda olmadı. Scott beni görünce kızın yanından hemen ayrılıp tam bana açıklama yapacakken elimi kaldırıp onu rüzgarla duvara ittim. Yani pek rüzgar denemez daha çok fırtına gibi bir şeydi. Kafası duvara çarpınca biraz sersemledi. Yanındaki kız odadan koşarak kaçınca ne yaptığımı soran bakışlarını attı.

Aklımı okumaya çalışıyordu. İzin verdim. Birkaç saniye sonra her şeyi anladığımı fark edince ellerini bana uzattı ve ateş topu fırlattı. Bende ellerimi kaldırıp ateş topunu itecektim ama gücüm buna izin vermiyordu. Ellerimi uzatsam da hiçbir şey olmuyordu. Bana kötü bir şekilde güldükten sonra ateş topunu üzerimde büyütmeye devam etti.

Canım yanmıyordu.

"Burada aptalca kendine bir cevap aradığın vaktini kütüphanede geçirseydin belki birkaç büyü öğrenebilirdin KeyKey."

Ve daha çok büyüttü. Ateş bütün vücudumu sardı. Canım acımasa da ölmeyi bekliyordum. Ama kendimi ateşin içinde kollarımı dizlerime bağlamış bir şekilde takla atarken buldum. Hızlanıyordum. Etrafımdaki ateş bittiğinde garip bir şekilde havadaydım.

Ve, ve ben güçlü hissediyordum.

KARA KANATLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin