Dışarıda yağan yağmurun ıslattığı pencerenin önünde huzurla kitabını okuyordu. Komodinin üzerinde titremeye başlayan telefonun sesiyle irkildi. Sakın bir tavırla koltuktan kalkarak telefonu eline aldı ve arayan kısmında okuldan arkadaşı olan Gözde'nin ismini görmesiyle birlikte istemsiz bir şekilde göz devirdi. Gözde iyi kızdı; hoş kızdı da bir türlü bitmek tükenmek bilmeyen isteklere sahipti.
''Alo''
''Zeynep'im yardımına ihtiyacım var. İnan delirmek üzereyim. Bir türlü odaklanamıyorum . Hemen yanıma gelebilir misin ?Merkez kütüphanesindeyim. Ne olursun kırma beni.''
'' Kızım iki dakika nefes alsan, bu arada da bana cevap hakkı doğsa ?''
''Ne yapayım ? Panikledim işte. Hem sen beni kırmazsın ki.''
Gözde böyle bir kızdı işte. Tatlı dili sayesinde her istediğini karşısındakine kolaylıkla yaptırabilirdi.Zaten Zeynep'te ona kolay kolay hayır diyemezdi.
''Tamam. Ne çalışacağız?''
''Tabi ki önden finansal muhasebe ardından da ekonomi çalışsak hiç fena olmaz.''
Zeynep bir saat sonra orada olacağını belirterek telefonu kapattı. Bana geveze diyen arkadaşlarımı Gözde ile birlikte bir odaya kilitleyip oradan olabildiğinde tüyeceğim. Görsünler gevezeyi diye düşünmekten de kendini alamadı.
Acele ile siyah kotunu ve kot gömleğini üzerine geçirip, saçlarını düzene soktu. Ders çalışmaya gittiklerine göre makyaj yapmasına gerek yoktu. Gerçi normalde de fazla yapmazdı.
Gözü masadaki notlarına takılınca işe yarayacağını düşündüğü bir kaç kağıdı toparlayıp, dosyasına yerleştirdi.Kitaplarını da çantasına atmasıyla kendini sokakta buldu. Yağmur durmuştu.Ancak İzmir'in havasına güven olmazdı. Hızlı adımlarla otobüs durağına doğru ilerledi.
*KÜTÜPHANE*
Kütüphanenin bahçesinden içeriye yürürken içine işleyen rüzgardan korunmak için ellerini montunun cebine sokuşturmuştu.Esmer olmasına rağmen yanaklarının kızardığını hissetti.İçeriye girince derince bir nefes alıp, arkadaşına mesaj atmak için telefonunu çıkardığı sırada kendisine doğru koşan Gözde ile göz göze geldiler. Normalde bu saatte kütüphanede yer bulmaları imkansızdı. Gözde'nin erkenden burada olması bu sorunu ortadan kaldırmıştı. Gözde'nin tuttuğu masaya ulaşabilmek için merdivenleri tırmanmaya başladılar.
-4 saat sonra-
Yavaşça kafamı kaldırıp sandalyemi hafif geriye ittim. Bu mola vermek istediğime dair bir işaretti. Göz ucuyla saate baktığımda 4 saattir ders çalışmaya çalıştığımızı fark ettim. Gözde sinyalimi alır almaz kafasını yeni çıkardığımız notların üzerine koymuştu. Bu hareketine içten bir şekilde sırıttım.
'' 2 saattir yalvaran gözlerle sana bakıyorum vicdansız.Sonunda isyanlarımı fark etmene sevindim.''
Söyledileri üzerine kendimi tutamayıp güldüm. Evet bende sıkılmıştım ama bildiğim gibi mola verirsek bir daha kolay kolay toparlanıp ders çalışamazdık. 4 saat boyunca 3tane kahve içtiğimi göz önünde bulundurursak akşam ciddi anlamda mide ağrısı çekecek gibiydim.
'' O zaman yemek yemeği hak ettik .'' dediğimde tıpkı bir çocuk gibi elleriyle alkış yaptı .Bakışlarıyla da onaylayınca ayaklanıp toparlanmaya başladım.Gözde yeni öğrendiği dedikoduları bana aktarırken sadece dinliyor gibi gözükmeye çalışıyordum. Son notlarımıda çantama yerleştirirken masanın başında gölgeler hissettim.İstemsiz şekilde kafamı kaldırdığımda ilk fark ettiğim nefret dolu bir çift göz tarafından izleniyor olduğumdu.
''Senin burada ne işin var ?'' diye sorduğunda transa geçmiş gibiydim.
'' Neden kütüphanede olduğumuzu sorgulayacak mısın gerçekten Umay ? '' Alayla söylenen bu cümlelerin sahibine çevirdim kafamı. Gözde benim yerime konuşmuştu. O an Umay'ın yanında duran Bora ve Anıl'ı fark ettim. Gözde 2 yıldır Anıl'dan hoşlanıyordu ve sanırım benim yüzümden bu konuşmayı daha fazla devam ettirmemeliydi.
Ortamın daha fazla gerilmesine fırsat vermek istemeyen Anıl:
''Bizde mola verip yemek yemeğe gidecektik. Sizide görünce bize eşlik etmek isteyeceğinizi düşündük.''
Göz mü kırpmıştı o ? Bu çocuk gerçekten Umay'la oturup yemek yiyebileceğimi düşünecek kadar saf mıydı yoksa beni test etmek için mi bu gereksiz cümleyi sarf etmişti ?
Sabırla Gözlerimi Gözde'ye tekrar çevirdim. Sanırım bu fırsatı kaçırmaması gerekiyordu.
'' Ş-şey hay...''
Acele ile böldüm lafını . YA ŞİMDİ YA ASLA !
'' Bizde Gözde aç olduğu için tam kalkıyorduk. Gözde size eşlik etse hiç fena olmaz.Zaten benimde bir arkadaşımın yanına gitmem gerekiyor''
Umay'ın sessizce gülmesine aldırmadan Gözde'ye öpücük atıp yürümeye başladım.
Arkamdan gelen ses ile yerimde durmak zorunda kaldım.
'' Ada'yı da bu şekilde yalnız bırakmıştın. Hatırladın mı? Hatırlasan bile umursamazsın demi Zeynep? Tıpkı iki yıldır yaptığın gibi.''
Hiç acıyla söylenmiş gibi değildi bu sözler.. Hiç sevilmemiş bir şarkının sözlerinin isyanı gibi de değildi zaten. Sadece kime iyi saplanacağı önceden belirlenmiş bir oktu.
Sabırla arkamı döndüm ve yine sabırla Umay'ın gözlerinin içine bakmaya çalıştım korkmazcasına (!)
'' Geçmişi kurcalamaya çalışırsan sen zararlı çıkarsın Umay ''
Aynı zamanla kafamla Bora'yı işaret etmiştim. Yürümeye başladım. Gerçi yürümesem de bir cevap alamazdım sözlerime. Her zaman ki Umay'dı işte. Düşünmeden konuşur oklar kendine çevrilince de sessizce ortamı terk ederdi.
Bu olay örgüsündeyse sessizce giden taraf ben gibi görünüyordum....
Dışarıya çıktığım sırada telefonuma bir mesaj gelmişti. Duraksayıp bakma gereği hissetmedim. Büyük ihtimalle Gözde'den bir tehdit mesajı almıştım. Gülümsemeye korkar bir şekilde Gözde'nin Anıl'ı nasıl takip edip durduğu günleri anımsadım. Aklıma Ada gelince dolu gözlerle durağa doğru yürüdüm. Allah'tan havada tuhaf bir esen vardı. Sonuçta sulu gözlerin sebebi bu rüzgarda olabilirdi(!)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eskitilmiş Sevgi
Ficção AdolescenteBir şey mi arıyorsunuz ? diye sordu. - Evet! Eskitilmiş bir sevgi, dedi. Yüzüne vuran denizin esintisi en derinden hissederek. - Buralarda bulamazsınız. Caddedeki eczaneye sorun bir kere. Şimdiye kadar bir çok şey eskittik. Bir ayakkabı, bir telefon...