Kimsin sen? Nerdesin ?
Bir yerlerde ondan bir iz olmalıydı. Zeynep kendine bir fincan taze kahve koydu, mutfak masasına oturdu. Okuldan eve geldiğinden beri geçen günlerde oluşturduğu dosyayı gözden geçirdi. Fotoğraflarla dolu bir kutu, bilinmedik iki numara, ortadan kaybolan bir kitap, bir tarihle kodlanmış bir kibrit kutusu, Fahriye abla şiirinin bir kıtası, sadece evlerden ibaret olan bir sokak adı ve son olarak apartmanın güvenlik kamerası kayıtları.. Tabi buna ulaşmak düşündüğünden daha zor olmuştu .Sonuç olarak bu çabayı vermeye değmişti .Hiç olmazsa elinde kafa karıştırıcı bir sonuca da ulaşsa bir plaka vardı. Arda'nın bu olayı öğrenmesiyle kapının kilidini değiştirmesi de tüm her şeyin cabasıydı. Ayrıca Arda'nın kuzeni Emin Abi sayesinde bu iki numarayı sorgulatmışlardı .Fakat ellerine kayda değer bir şey geçmemişti. 30 Haziran .. En çok kafa karıştıran diğer bir konuydu. Bu neyin tarihiydi? Ada ile alakalı olsa diye geçirdi içinden. Doğum tarihi değildi. Öldüğü gün ise hiç değil .Anıl ile ilgili bir tarih olduğunu ise hiç sanmıyordu.
Kısa bir beyin fırtınası yaptıktan sonra bu işin içinden böyle çıkamayacağını fark etti. Aklına gelen fikirle odasına koşar adımlarla çıktı. Dolabın alt kısmını açıp iki tane büyük boy poşeti özenle yerleştirilmiş yerden çıkardı. Poşetleri dikkatlice açıp içinde ki el yapımı kutuları yatağın üzerine bıraktı. Sessizce ilk kutuyu eline aldı. Anılarıyla dolu olan kutunun içindekileri tek tek incelemeye başladı .Arkadaşlarının doğum günlerinde hazırladığı notlardan , yazılmış aptalca mektuplara kadar her şeye göz attı. Bu yaptığının deli saçması olduğunu düşünerek eline ikinci kutuyu açtı. Sonuçta manevi değeri olan minik hediyelerle ve peçetelere yazılmış minik notlarla, fotoğraflarla dolu bu kutularda kayda değer bir şeyler olması deli saçmalamasıydı. Kutuyu kapatmaya yeltenirken gözüne bir gazete kupanı çarptı. Sağ üst köşedeki tarihe baktı. 30 Haziran 2015.. Tabi ya bu Adayla huzurevine gittiklerinde tanıştıkları köşe yazarının bir yazısıydı. Kadınının adını hatırlamaya çalışırken inceden terlemeye başladığını hissetti. İsim yazması gereken yer maalesef koparılmıştı. O günü tüm ayrıntılarıyla hatırlamak için kendini zorladı .Aradan yaklaşık yarım saat geçmişti. Sağanak bir yağmur yağmaya başlamıştı .Hala önemli bir şey hatırlayamamanın verdiği buruklukla pencereye yaklaştı .O huzurevi altı ay önce kapanmamış olsaydı, oraya uğrayıp bilgi edinmeye çalışırdı. Ancak böyle bir şansı yoktu. Umutsuzluk paçalarından akmaya başladığı sırada dışarıda bir gümbürtü koptu. Pencereden birkaç adım uzaklaştı. Bu ses onu tedirgin etmişti. Olaylı bir mahallede yaşasa da bu tarz durumlara alışamamıştı. Ürkek adımlarla koltuğa oturup gözlerini kapattı. O güne dair birkaç ufak detay hatırlasa da bunlar işini görmezdi. Gözlerini sıktı. Elleriyle alnına hafif bir baskı uyguladı. Bir dakika ya kadının ismini hatırlamıyor olabilirdi ancak kadın bunlara telefon numarasını bırakmıştı. İşte bu iyi bir adımdı. Şimdi sıra o numarayı yazan küçük kağıdı bulmaktaydı. Tekrar kutuların başına geçip kağıtları kontrol etti. En sonunda elinde bir numara yazan kağıtla gülümsedi. Düşündüğü gibi kağıda isim yazmayı düşünememişlerdi. Kalbi deli gibi çarparak mutfağa koştu. Ev telefonunu eline alıp numarayı çevirdi .Telefon çaldı .Üç kez, dört kez ..Hattın diğer ucunda telefon açılmıyordu. Belki de ölmüş bir kadının telefon numarasıdır diye geçirdi içinden.
''Alo'' dedi bir erkek sesi .Zeynep tam telefonu kapatacakken duymuştu sesi .Seslice yutkundu.
''Orada mısınız?'' Sabırsızlık içinde bekleyen sese cevap vermek zorundaydı.
''Alo kimsiniz ? '' tedirgince sormuştu bu soruyu.
''Asıl siz kimsiniz, arayan sizsiniz.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eskitilmiş Sevgi
أدب المراهقينBir şey mi arıyorsunuz ? diye sordu. - Evet! Eskitilmiş bir sevgi, dedi. Yüzüne vuran denizin esintisi en derinden hissederek. - Buralarda bulamazsınız. Caddedeki eczaneye sorun bir kere. Şimdiye kadar bir çok şey eskittik. Bir ayakkabı, bir telefon...